Can Atalay’dan Suat Toktaş’ın Tutuklanmasına Dair Kritik Mesaj: “Gazetecilik Suç Değildir”

TİP Hatay Milletvekili ve Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Can Atalay, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’ın tutuklanması ile ilgili önemli bir mesaj paylaştı. Atalay, gazetecilerin gözaltına alınmasını ve Toktaş’a yöneltilen suçlamaları hukuken temelsiz olarak nitelendiriyor ve sürecin siyasi bir baskı aracı haline geldiğini belirtiyor.

“Gazetecilik Suç Değildir”

Atalay, halkın büyük bir kısmının Toktaş’ın tutuklanmasını, hukuki değil, siyasi bir hamle olarak değerlendirdiğini vurguluyor. Toktaş’a iki suçlama yöneltilmişti:

1.Kişisel verilerin ifşası (TCK 133)

2.Bilirkişiyi etkilemeye teşebbüs (TCK 277)

Ancak, Atalay’a göre, Toktaş’ın tutuklanması için gösterilen gerekçeler tamamen hukuki temelden yoksundur. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesinde yer alan “kaçma şüphesi” ve “delilleri karartma ihtimali” gibi tutuklama gerekçeleri, Toktaş için geçerli değildir. Ayrıca, suçlamalar açısından da ciddi yasal eksiklikler bulunuyor.

Kanuni Boşluklar ve Hukuki Hatalar

Taha Akyol’un 31 Ocak 2025 tarihli Karar gazetesinde, Toktaş’ın tutuklanmasının gerekçesi olarak gösterilen TCK 277. maddesindeki değişiklikleri hatırlatan Atalay, bu maddenin 2014 yılında önemli bir değişikliğe uğradığını belirtiyor. Akyol’un aktardığına göre, bu değişiklikle hâkim, savcı ya da bilirkişiyi etkilemeye teşebbüs, yalnızca “iddianamenin kabulü” aşamasında suç kabul edilmektedir. Yani Toktaş’ın durumu, bu değişiklik göz önüne alındığında suç teşkil etmiyor.

Atalay, Akyol’un, Prof. Dr. İzzet Özgenç’in bu değişikliklerin 17 ve 25 Aralık 2013 tarihli operasyonlar sonrasında yapıldığını belirttiği yorumlarına da atıfta bulunarak, bu hukuki boşluğun bilinçli bir şekilde göz ardı edildiğini ifade ediyor. Bu durumda, Toktaş’a karşı uygulanan tutuklama kararının hukuki bir dayanağı olmadığı, bunun yerine siyasi bir strateji olarak kullanıldığı açıkça görülüyor.

Hukukun İkili Uygulaması

Can Atalay, Türk Ceza Kanunu’nun 26. maddesinde yer alan “hukuka uygunluk” gerekçesinin Toktaş için geçerli olduğunu belirtiyor ve bu noktada Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının göz ardı edildiğine dikkat çekiyor. Atalay, Toktaş’a yönelik tutuklama sürecinin, “kişiyi bulduk, şimdi suçu bulalım” anlayışının bir örneği olduğunu vurguluyor. Bu ikili hukuk düzeninin, yurttaşların bir kısmına yönelik düşman muamelesi yapmasının, Türkiye’ye büyük zarar verdiğini ifade ediyor.

Toplumun Tepkisi ve Hukukun Yararına Bir Değişim

Son olarak, Atalay, halkın ve basının bu tür hukuk dışı uygulamalara karşı güçlü bir şekilde sesini çıkarması gerektiğini belirtiyor. Suat Toktaş’a yönelik tutuklama kararının, toplumun adalet ve özgürlük taleplerini daha da güçlendirecek bir fırsat olabileceğini hatırlatıyor.