Bin Pınarlı İda Dağının Bağrına Madden Hançerlerini Saplamayın

(İda) Kaz Dağları; Batıda Dededağı, ortada esas Kazdağı, doğuda Eybek dağı, kuzeydoğuda Gürgen, Kocakatran ve Susuz (Sakar) dağlarından oluşan ve Biga yarımadasının en yüksek kütlesi (Karataş T. 1774 m.) olan Kazdağı’nın güney yüzü, Zeytinli Çayı’ndan Altınoluk yerleşiminin batısına kadar olan bölümü ile bu bölümün zirveye kadar devam eden yüksekliklerinin kapsadığı alandır.

Edremit Körfezi’nin Kuzeyinde bulunan Kaz dağları 21.300 hektarlık alanıyla deniz ve yeşilin tarihi dengeler ile doğanın kucaklaştığı zengin faunası, florası ve soğuk ve gürül gürül akan suları ve yeraltı su kaynakları ile ülkenin görülmeye değer yerlerindendir. Ancak son yıllarda vahşi madenciliğe ihale edilmiş görünüyor. Büyük bir bölümü madden şirketlerine ruhsatlandırılmış durumda.

Kaz Dağları, Çanakkale, Balıkesir, Gökçeada, Bozcaada, Cunda, Midilli, Bayramiç, Ayvacık, Edremit, Gönen, Biga, Balya, Çan, Akçay, Ezine, Yenice gibi il, ilçe ve yerleşkelerin su kaynağı durumundadır. Tüm bu yerleşim yerlerinin içme ve kullanma sularının ana kaynağıdır. Kaz Dağlarından beslenen Mıhlı çayı, Gönen çayı, Değirmen çayı, Tuzla çayı, Kocaçay, Çakıroba çayı, Havran çayı Pança çayı, Biga çayı, Zeytinli çayı, Menderes çayı ile Koçer deresi, Şahin deresi ve kanyonu gibi irili ufaklı onlarca küçük dereler de kaz dağlarından beslenerek gürül gürül akmaktadırlar. Ayrıca şelale ve vadileriyle de oldukça temiz bir alan durumundadır. Bu kadar güzelliğin bir arada olduğu bu doğa harikası yarım ada ve dağ silsilesini madencilerin insafına bırakıp her yanı (havasını, suyunu, toprağını ve bitki örtüsünü) talan edip tahrip etmesine izin verilmemelidir. Siyanürlü madden arama işi sürdürülürse, yukarda adı geçen akarsular ve yerleşim yerlerinin suları ağır metal kirlilikle yaşamı olumsuz etkileyecektir. Madencilik faaliyeti bölgedeki halk sağlığı açısında büyük tehlike arz ediyor. Siyanürlü Altın madeni işletmecileri halkın içme suyuna zehir katma suçu işlemektedirler. Madene erişmek için madden şirketleri dağlardaki orman örtüsünü talan ediyorlar. Talan etmeye devam edecekler. Edildiği kadarıyla da zaten içimizi sızlatıyor. Devamı olmasın diye can atıyoruz.

Birde Maden için açılan sahalardaki kazıma, patlatma ve taşımadan kaynaklı oluşan Partikül madde (Pm10) ve Partikül maddeler (Pm2.5) (tozlar) havaya karışarak çevreye ayrıca zarar vermektedir. Öncelikle ağaçları ve yeşil örtüyü kurutur. İçinde taşıdığı ağır metallerle sulara karışarak, yüzey sularını da kirletecektir.

İda tarihi ve kültürel öğeleriyle de oldukça önemli bir yerdir. Zeus atlarıyla Troyasıyla, Truvasıyla ve diğer Antik çağ öğeleri yanında meşhur efsaneleriyle geleceğe olduğu gibi bırakmak bugün bizlerin görevi olmaktadır. 

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kenan Kaynaş 2011 yılında yapılan bir röportajında şunları vurgulamaktadır:

”Kaz Dağları’nın zirvesinde, karların erimesiyle ya da yağışlarla gelen su toprak parçaları arasından süzülerek yerin dibine kadar ulaşabiliyor. Bu sular yerin bin metre dibine kadar gidebiliyor. Bunlar da yer altı suyu kaynaklarını oluşturuyor. Yer altı suları da kendilerine açtıkları kanallar vasıtasıyla adalara kadar uzanıyor. O nedenle Kaz Dağları’nda yapılacak bir madencilik çalışması, orman tahribatının izleri Gökçeada, Bozcaada, Midilli, Balıkesir ve Çanakkale’de yaşayanları etkileyebilecek” diye konuştu.

Kaynaş, ayrıca şunları söylemiş: ”Kaz Dağları’ndan kimyasal madencilik çalışmaları ya da işletmeciliği başladığı zaman kullanılacak siyanür nedeniyle, bölgeye vurulacak bir kazmanın sesini beyinlerimizde hissedebileceğiz. Çanakkaleliler hissedebilecek, Erdekliler hissedebilecek. Bunun yanında Midilli Adası’ndaki Yunan halkı da hissedebilecek.” Devamında ise şöyle demiş;

“Çünkü su tarımda, insanların günlük yaşamlarında, sanayi tesislerinde ve turizmde olmazsa olmaz. İnsan susuz yaşayamaz. Canlıların büyümesi, gelişmesi ve çoğalması için suya ihtiyaç var. Su olmazsa yaşam olmaz” demiş.

 Kaz Dağları’nda 800’den fazla bitki çeşidi var ve bunların 49’u Anadolu’ya, 31’de bu milli parka özel endemik türler. Barındırdığı türlerin zenginliği ve benzersizliği bakımından aynı Amazonlar gibi dünya için kritik önem taşıyor. Önemli bir oksijen kaynağı olmasından dolayı da korunması, kollanması hayati önemdedir.

Kazdağı’ndan akıp giden bir sürü dere, çay, şelale var, bunlar arkalarında yüzülebilir havuzcuklar bırakarak teras teras akıyorlar. Bence bu dağlarda yapılacak en güzel şey bu havuzcukları korumak ve temiz kalmasını sağlamaktır. Ayrıca milyonlarca yıl önceden ana karadan kopan Midilli, Bozcaada, Gökçeada ve Cunda adalarındaki gürül gürül akan kaynak suları, Kaz Dağlarının yer altı sularının derinlerdeki suyolunun kopmamasına bağlı olarak, oraları da beslemektedir. “Midilli de iki değirmen çevirecek çoklukta bir kaynağa tanık oldum. Hem de Yunanlı Ressam TEOFİLOS’in yaşadığı ağaç kovuğunun olduğu yerdeydi.” Bu kadar yer altı ve yer üstü su zenginliğine sahip bir coğrafyayı madden şirketlerine emanet etmek gelecek kuşaklara ve yakın geleceğe en büyük kötülük olacaktır. Hatta o kadar yer altı su zenginliği var ki Edremit ve batıya doğru uzanan sahillerde deniz dibinde bile İda dağının soğuk suları ayaklarınızda kendini his ettirmektedir.

Büyük bölümü Madden şirketlerine ihale edilen o dağlardaki işletmecilik hem doğasını hem sularını kirleterek tüm canlı yaşamını tehlikeye atmaktadır. Dağdan beslenen kaynak suları su ihtiyacını karşılayan tüm yerleşim yerlerindeki insanlar olumsuz olarak etkilenecekleri gün gibi ortadadır. Salt bu neden dolayı bu projelerden tez elden vaz geçilmelidir…