Basın Özgürlüğü Gününde Acı Gerçekler

Basın Konseyi: “24 Temmuz’da bayram kutlamak mümkün değil”

Basında sansürün kaldırılışının 117. yılında, 24 Temmuz’da kutlanan ‘Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü’ dolayısıyla açıklama yapan Basın Konseyi, “Bugün bu ülkede basın bayramı kutlamak ne yazık ki mümkün değildir” dedi. Açıklamada, sansür ve otosansürün hâlâ güçlü bir biçimde sürdüğü, medyanın üzerindeki siyasal ve ekonomik kuşatmanın gazeteciliği işlevsizleştirdiği vurgulandı.

Basın Konseyi’nin açıklaması, resmi haber ajansı Anadolu Ajansı da dâhil olmak üzere birçok kurumun 24 Temmuz’u ‘Basın Bayramı’ olarak sunmasına karşılık bir gerçeklik çağrısı niteliği taşıyor. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Bundan 117 yıl önce basından sansürün kaldırılışına tanıklık eden bu topraklarda bugün basın bayramı kutlamak ne yazık ki mümkün değildir. 24 Temmuz 2025’te hâlâ sansür ve otosansür baskısı altında bulunmak ülkemiz adına acı vericidir.”

Sansürün Gölgesinde Gazetecilik

Basın Konseyi, 24 Temmuz’un ‘Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü’ olarak anılması gerektiğini vurgularken, basına yönelik müdahalelerin sadece yasal sansürle sınırlı olmadığına da işaret etti. Özellikle anaakım medya organlarının mülkiyet yapısındaki dönüşüm, siyasi iktidarla ekonomik çıkar ilişkilerine dayanan bir tahakküm mekanizmasını görünür kılıyor. Konsey, açıklamasında bu yapının basın özgürlüğünü sistematik biçimde yok ettiğini belirtti.

Açıklamada “Basını baskı ve sansür altına almak isteyenlerle mücadelemiz hep sürecektir” denilirken, bu mücadelenin yalnızca gazetecilerin değil, demokrasiyi savunan tüm toplum kesimlerinin sorumluluğu olduğu hatırlatıldı.

“Basın Hürdür, Sansür Edilemez”

Basın Konseyi, açıklamasını Türkiye’de demokrasinin, ifade ve basın özgürlüğünün kurumsallaşması gerektiğine yönelik güçlü bir çağrıyla tamamladı:

“Basının hür olması gerektiği gerçeği bu ülkede yerleşinceye kadar çabamız durmayacaktır. Bu inançla 24 Temmuz’un anlamını bir kere daha hatırlatıyoruz ve tüm paydaşlarımızla haykırıyoruz: Basın hürdür, sansür edilemez!”

Yorum: Sessizleştirilen Toplum, Kapatılan Gelecek

Basına yönelik sansür ve otosansür sadece gazetecilerin değil, halkın haber alma hakkının gasp edilmesidir. Bugün Türkiye’de gazetecilik, siyasal iktidarın çizdiği sınırların dışında kaldığında cezalandırılan bir faaliyet haline gelmiş durumda. İlan kesintileri, cezalar, TCK ve TMK’ya dayalı davalar, RTÜK eliyle uygulanan idari baskılar, gazeteciliği nefessiz bırakıyor. Bu tablo yalnızca basın alanına değil, toplumun tüm damarlarına yayılmış bir denetim mekanizmasının sonucu.

24 Temmuz’un yıldönümünde kutlama yapmak yerine, basını susturarak halkı susturan bu düzenin teşhir edilmesi, özgürlük mücadelesinin parçası olmalıdır. Basın, yalnızca yazanların değil, yazılanları okuma hakkı olan halkın da sesidir. Bu ses kısıldıkça, geleceğin kapıları karanlığa kapanır.