Yeni yasama döneminin açılışında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) bir kez daha, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin belirli aralıklarla sergilediği “barış atağı” sahnesine tanık olduk. Bahçeli, TBMM Genel Kurulu’na giriş sırasında DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve Grup Başkan Vekili Sezai Temelli ile el sıkışarak dikkatleri üzerine çekti.
Ancak bu jest, sadece bir ay önce Bahçeli’nin DEM Parti milletvekillerini “PKK’nin milis unsurları” olarak niteleyip sert bir dille eleştirdiği açıklamaları hatırlayanlar için şaşırtıcıydı. Bahçeli, bu vekillerin maaşlarının kamu bütçesine getirdiği yükü sorgulamış, dokunulmazlıklarının kaldırılmasını ve aldıkları hazine yardımlarının terörle mücadeleye aktarılmasını talep etmişti. Yeni Yaşam Gazetesi’nde yer alan Ertuğrul Kürkçü’nün köşe yazısında da belirtildiği üzere, Bahçeli’nin bir ay içinde sergilediği bu çelişkili tutumun arkasında, siyasi sahnede gündem değiştirme arayışı yatıyor olabilir.
Bahçeli, TBMM Genel Kurulu’ndaki bu el sıkışmanın ardından gazetecilere, “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım” açıklamasını yaptı. Aynı zamanda, Tuncer Bakırhan’a başsağlığı dilediğini de doğruladı. Ancak bu “barışçı” adım, aynı gün sabahında CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yönelik sert eleştirileri ve Halk TV ile CHP’yi açıkça tehdit eden açıklamalarıyla tezat oluşturuyordu.
Bahçeli’nin Çelişkili Tutumu
Bahçeli’nin DEM Parti temsilcilerine yönelik bu çelişkili tutumu, MHP’nin Kürt inkarcılığı üzerine kurulu politikalarının özünde bir değişiklik olmadığını gösteriyor. Kürkçü’nün belirttiği gibi, Bahçeli’nin geçmişte de Kürt siyasal temsilcileriyle el sıkıştığı anlar benzer tepkilere neden olmuş, ancak bu jestler MHP’nin politikalarında derin bir değişime işaret etmemişti. 2019 ve 2020’de yaşanan benzer sahneler de, bu tür anların daha çok Bahçeli’nin gündem oluşturma çabalarıyla ilgili olduğu izlenimini güçlendiriyor.
“Barış” Mı, Gündem Değişikliği Mi?
Sinan Ateş cinayetinin MHP’yi sıkıştırdığı bir dönemde Bahçeli’nin bu adımı, siyaseten bir “iletişim operasyonu” olarak değerlendirilebilir. Kürt siyasal temsilcileri için bu tür el sıkışmalar ise, süregiden tarihsel mücadelede kısa süreli “sivil mütareke” anlarından ibaret kalıyor. Kürkçü’nün işaret ettiği gibi, Bahçeli’nin “barış” söylemi gerçekte, “son teröristin ortadan kaldırılması” söylemiyle örtüşüyor ve gündem değiştirme arayışıyla açıklanabiliyor.
Elbette, size elini uzatanla el sıkışırsınız. Ancak bu jestlerin, Bahçeli’nin gerçek politik ajandasına dair kalıcı bir değişim işareti olmadığı, siyasetin gündelik oyunlarından biri olduğu unutulmamalıdır. Bahçeli’nin “barış” adımı, Sinan Ateş cinayetiyle üzerindeki baskıyı hafifletme çabasının bir parçası olarak değerlendiriliyor.