Amerika Birleşik Devletleri’nde uzun yıllardır sosyal adalet, eşitlik ve barış için mücadele eden Vermont Senatörü Bernie Sanders, Donald Trump’ın Filistin ve İsrail politikalarına yönelik sert eleştirileriyle bir kez daha dikkatleri üzerine çekti. Sanders, özellikle Trump’ın kendisini “barış adayı” olarak sunmasına karşın, Gazze Şeridi’ndeki milyonlarca insanı etkileyen politikalarının insani felaketlere yol açtığını vurguladı. Bu eleştiriler, İsrail-Filistin meselesinde Washington’un tarihsel rolünü yeniden gözden geçirme çağrıları için önemli bir zemin hazırlıyor.
Trump’ın “Barış Planı” ve Gerçekler
Sanders’ın eleştirilerinin odak noktası, Trump’ın Gazze Şeridi’ne ilişkin açıkladığı “plan” oldu. Bu plan, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya 1 milyar dolarlık silah yardımı yapılmasını, Gazze’nin büyük ölçüde yerle bir edilmesini ve ardından bölgenin bir “milyarderler Rivierası”na dönüştürülmesini içeriyor. Sanders’a göre bu plan, Filistinlilere barış yerine yalnızca daha fazla yıkım, acı ve zorla yerinden edilme getiriyor. Sanders, “Eğer bu Trump’ın barış politikasıysa, savaş politikasını görmek istemezdim,” diyerek planın çelişkilerini gözler önüne serdi.
Trump yönetimi, 2017 yılında ABD’nin İsrail Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıyarak ve Golan Tepeleri’ni İsrail toprağı olarak tanıyarak uluslararası toplumda büyük tartışmalara yol açmıştı. Bu adımlar, İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarındaki uygulamalarını meşrulaştırmaya yönelik güçlü bir destek olarak yorumlanmıştı. Trump’ın planı, iki devletli çözümü tamamen rafa kaldıran bir yaklaşım olarak değerlendiriliyor. Sanders, bu tür politikaların İsrail’e koşulsuz destek sağladığını ve Filistin halkını daha da marjinalleştirdiğini ifade ediyor.
İsrail ve Gazze: İnsani Bir Kriz
Gazze Şeridi, yıllardır süren kuşatma, yetersiz altyapı ve tekrarlayan çatışmalar nedeniyle insani bir krizle karşı karşıya. Dünya Bankası verilerine göre, bölgede işsizlik oranı %45’in üzerinde ve nüfusun %80’i dış yardımlara bağımlı. Elektrik kesintileri, temiz suya erişim eksikliği ve sağlık hizmetlerindeki çöküş, Gazze halkını yaşanması neredeyse imkânsız koşullarla baş başa bırakıyor.
Sanders, Gazze’deki bu felaketin büyük ölçüde İsrail’in askeri saldırıları ve kuşatma politikaları nedeniyle yaşandığını savunuyor. Ayrıca ABD’nin, İsrail’e sağladığı milyarlarca dolarlık askeri yardımla bu sürecin devamını desteklediğini dile getiriyor. Sanders, İsrail’in güvenlik endişelerinin meşru olduğunu kabul ederken, bu politikaların sürdürülemez olduğunu ve yalnızca şiddeti körüklediğini belirtiyor.
Amerikan Siyasetinde Denge Arayışı
Bernie Sanders, İsrail-Filistin meselesinde Washington’un taraflı duruşunu eleştiren az sayıda Amerikalı siyasetçiden biri. Yahudi bir aileden gelen Sanders, İsrail’e eleştiri getirmenin antisemitizmle eş tutulmasına karşı çıkıyor. İsrail hükümetini eleştirmenin İsrail halkını eleştirmek anlamına gelmediğini vurgulayan Sanders, barış ve adalet temelinde bir çözümün mümkün olduğuna inanıyor.
Sanders, ABD’nin İsrail’e verdiği askeri yardımların koşullara bağlanması gerektiğini savunarak, bu yardımların Filistin topraklarındaki işgali sona erdirmek ve insan haklarına saygı göstermek için bir baskı aracı olarak kullanılabileceğini ifade ediyor. Bu duruş, Amerikan siyasetinde geleneksel olarak İsrail’e verilen koşulsuz desteğe meydan okuyan cesur bir pozisyon olarak öne çıkıyor.
Daha Geniş Bir Perspektif
Bernie Sanders’ın eleştirileri, Trump’ın politikalarını hedef almakla sınırlı kalmıyor; aynı zamanda ABD’nin Orta Doğu’daki rolünü daha geniş bir çerçevede sorguluyor. ABD’nin İsrail’e verdiği desteğin, bölgede barışı sağlamak yerine çatışmaları derinleştirdiğini savunan Sanders, bu yaklaşımın uzun vadede hem bölge halklarına hem de ABD’nin uluslararası itibarına zarar verdiğini belirtiyor.
Amerikan halkının giderek daha fazla insan hakları odaklı bir dış politika talep ettiği bir dönemde, Sanders’ın bu çıkışı önemli bir mesaj taşıyor. İsrail-Filistin çatışmasının çözümü için dengeli ve adil bir yaklaşım benimsenmediği sürece, bölgede barış ve istikrar sağlanması mümkün görünmüyor.
Bernie Sanders’ın Trump’ın “barış planı”na ve İsrail politikalarına yönelik eleştirileri, sadece ABD’de değil, dünya genelinde de yankı buluyor. İnsan haklarına vurgu yapan bu duruş, Amerikan siyasetinde bir vicdan sesi olarak öne çıkıyor. Sanders’ın çağrısı, yalnızca Filistin halkı için değil, tüm dünya için daha adil ve barışçıl bir geleceğin mümkün olduğunu hatırlatıyor.