7 Soruda ABD’deki Kongre Baskını

ABD’de Trump’ın Washington DC mitingi sonrası Trump destekçilerinin oylama yapılan Kongre binasını basması dünya basınını meşgul etmeye devam ediyor.

Seçimlerde yenilgiyi kabul etmeyen Başkan Donald Trump’ın çağrısıyla Washington’a gelen göstericiler, Kongre binası önündeki bariyerleri aştı. Polisle arbede sonrası Kongre merdivenlerine kadar çıktığı görülen protestoculardan bazıları Kongre binasının içine de girdi. İçeri girme girişimi sırasında çıkan çatışmalarda can kayıpları yaşandı.

7 soruda, ABD’deki Kongre baskını, neler yaşandı? Kim, ne dedi? Şimdi ne olacak?

1- KONGRE’Yİ BASANLAR KİMDİ? NE İSTİYORLARDI?
Seçimlere usulsüzlük karıştığı yönündeki iddialarını sürdüren Donald Trump’ın çağrısıyla başkent Washington DC’de binlerce kişi toplandı. Trump, Beyaz Saray önünde destekçilerine yaptığı konuşmada, “Asla vazgeçmeyeceğiz, yenilgiyi asla kabul etmeyeceğiz” dedi. Bunun üzerine kalabalık, Senato ile Temsilciler Meclisi’nin ortak oturumunun başlamasından kısa bir süre sonra bina çevresindeki güvenlik bariyerlerini aşarak, Kongre binasına ulaştı. Güvenlik önlemlerinin yetersiz kaldığı görülürken, protestocular camları ve kapıları kırarak içeri girdi.

ABD doğu yakası saatiyle 14.00 sularında, başkent Washington’da 46’ıncı ABD başkanı seçilen Demokrat Partili Joe Biden için yapılan delegeler kurulu oy sayımı sırasında Trump taraftarları, Kongre dışında gerçekleştirdikleri mitingin ardından Kongre binasını bastılar. Trump taraftarları içerisindeki ırkçı çetelerin, Kongre koridorları ve salonlarında gerek Nazi toplama kamplarını öven, gerekse Güney Amerikalı köle sahiplerinin mirasını selamlayan sembollerle boy göstermeleri, deyim yerindeyse herkesin kanını dondurdu.
ABD doğu yakası saatiyle 17.40’a kadar süren ırkçı baskın sonucu dört kişi yaşamını yitirdi.

Silahlı çetelerin Kongre içinde polislerle ‘selfie’ çektirmesi, Ulusal Muhafızların geç çağırılması, polislerin çetelere ‘kibar’ davranması geçtiğimiz yaz başında siyah George Floyd’un öldürülmesinin ardından başlayan kitlesel halk protestolarına yönelik şiddeti hatırlatarak tepki topladı.

2- YAŞANANLAR BİR DARBE GİRİŞİMİ MİYDİ? BÖYLESİ BİR BASKIN BEKLENİYOR MUYDU?

Kongre binası, 1812 yılından bu yana ilk kez “işgale” uğradı. Kongre binası, 1814 yılında Koramiral Sir Alexander Cockburn ve Tümgeneral Robert Ross önderliğindeki İngiliz kuvvetleri tarafından ateşe verilmişti.

Kongre baskınını değerlendiren Kaliforniya Üniversitesinden Sosyoloji Profesörü Cihan Tuğal, yaşanan süreci şöyle değerlendirdi:
“Bu işi çok yakından takip eden gazeteciler bu tarz şeylerin olabileceği uyarısını yapıyorlardı ama bu düzeyde bir şeyi bence kimse beklemiyordu. Darbe olabileceği gibi bir ihtimalden bahsedenlerin tezleri çok rahat çürütülebiliyordu çünkü bu bir darbe değil, bunun altını çizelim. Darbe olabilmesi için asker ya da polis katılımı olması lazım. Şu anda bu işin polisin izniyle gerçekleştiğini görüyoruz ama bu tam bir aktif katılım değil. Bu daha çok aşırı sağın uyarı niteliğindeki bir eylemi. Ancak böyle pasif bir polis desteği, kongre binasının basılmasının adını da açık bir ‘faşist tehdit’ olarak koymak lazım. Bu kadarını aklı başında kimse beklemiyordu. Burada çok açık faşist bir komplo söz konusu. Örgütlü bir kitle kalkışması, meclisin ele geçirilme durumu var”.

3- TRUMP’IN TAVRI NASILDI?
Trump, destekçilerinin Kongre binasını işgal ettiği sıralarda attığı Twitter mesajında eylemlerini barışçıl bir şekilde sürdürmeleri çağrısında bulundu. Ancak Trump’ın açıklaması, olayların durdurmak için yeterli olmadı.

Daha sonra Trump, Twitter hesabından bir dakikalık bir video yayımladı. Trump, bu videoda seçimlere usulsüzlük karıştığı yönündeki iddialarını yinelerken, destekçilerine eve dönmeleri çağrısı yaptı.

4- BIDEN NE YAPTI?
ABD’nin seçilmiş başkanı Joe Biden, geçiş dönemi çalışmalarını sürdürdüğü Delaware’de kameraların karşısına geçti.

Biden, “Başkan Trump’tan şimdi ulusal televizyona çıkarak yeminini ve anayasal görevini yerine getirmesini ve bu işgale son verilmesi çağrısında bulunması istiyorum. Bu bir protesto değil, başkaldırıdır. Bütün dünya bizi izliyor” dedi.

5- TRUMP’IN PARTİSİ VE MEDYA NE DEDİ?
ABD yönetim sistemi içerisinde oldukça büyük bir sembolik öneme sahip olan Kongre binasına yapılan saldırıya birçok kesimden sert tepki geldi.

Hem Biden’ın partisi Demokratlar hem de Trump’ın partisi Cumhuriyetçiler, yaptıkları açıklamalarla yaşananlardan Trump’ı sorumlu tuttu. Yaşananları “darbe girişimi” olarak nitelendiren siyasetçiler ve basın kuruluşları da oldu.

Eski ABD Başkanları Bill Clinton, George Bush ve Barack Obama, yaptıkları yazılı açıklamalarla yaşananlara tepki gösterdi. Trump döneminde yönetimde görev yapmış bazı isimler de tepki gösterenler arasında yer aldı.

Beyaz Saray Sözcü Yardımcısı Sarah Matthews, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Yardımcısı Matt Pottinger, Beyaz Saray Sosyal İşler Müdürü Rickie Niceta ve Melania Trump’ın Özel Kalem Müdürü Stephanie Grisham görevlerinden istifa etti.

Washington Post gazetesi, Trump’ı ABD demokrasisine yönelik bir tehdit olarak tanımladı ve görevden alınması çağrısında bulundu.

New York Times gazetesi de yaşananları ‘otoriter ülkelerde yaşanan darbe ve ayaklanma görüntülerini anımsatan olağanüstü sahneler’ olarak tanımladı.

Wall Street Journal gazetesinde yayınlanan analizde, yakın dönemde ‘iki başkanlığı, iki partiyi ve bir ülkeyi bu kadar derinden yaralayan bir 24 saatin hiç yaşanmamış olduğu’ yorumu yapıldı.

6- ULUSLARARASI TEPKİ NASIL OLDU?
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, ABD Başkanı Donald Trump taraftarlarının barikatları aşarak Kongre binasına girmesini, “ABD demokrasisine görülmemiş saldırı” olarak değerlendirdi ve seçim sonucuna saygı gösterilmesi çağrısında bulundu.

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, “Washington’daki görüntüler şoke edici. Demokratik seçimin sonucuna saygı gösterilmeli” ifadesini kullandı.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ise, ABD Kongresinin Başkan Donald Trump’ın destekçileri tarafından basılmasının ardından yaşanan olaylardan üzüntü duyduğunu bildirdi.

7- BUNDAN SONRA NE OLACAK?
Baskını nedeniyle çalışmalarına ara veren ABD Kongresi yeniden toplandı ve 3 Kasım’da yapılan seçimlerin Seçiciler Kurulu sonucunu onayladı. Böylece, mevcut başkan Donald Trump’a karşı 232’ye 306 delege oyu toplayan Demokrat Joe Biden’ın zaferi, 14 Aralık’ta Seçiciler Kurulu’nun onayının ardından Kongre’de de resmen onaylanmış oldu.

Kongrenin ABD’nin yeni başkanı Joe Biden’ın zaferini onaylamasının ardından açıklama yapan Donald Trump, ‘Her ne kadar seçimin sonucundan memnun olmasam da 20 Ocak’ta görevi sorunsuz bir şekilde devredeceğim, sorunsuz bir geçiş süreci olacak’ ifadelerini kullandı.

Ancak Trump’ın açıklamasında yer verdiği ‘Bu, başkanlık tarihinin en harika ilk döneminin sonu olsa da, Amerika’yı Tekrar Güçlü Yapmak için verdiğimiz mücadelenin sadece bir başlangıcı’ ifadesi, ABD’deki kutuplaştırma siyasetinin devam edeceğinin sinyali olarak değerlendirildi.

Diğer yandan, iktidara gelen Biden yönetiminin, Kongre baskınını polisin yetkilerini artırmak için kullanabileceği ifade ediliyor. Her kesimden emekçilerin, polisin bütçesinin kesilmesi taleplerine kulak tıkayan, polis reformu adı altında esas talebi hasıraltı etmeye çalışan Demokratlar’ın polisin yetkilerini genişletmesi bekleniyor.

ABD’de sol çevreler Kongre baskını ve sonrasında yaşananların, beyaz Amerikan faşistlerinin işçilere, emekçilere, siyahlara, göçmenlere, kadınlara, LGBT+’lara ve sola saldırılarını ciddi ölçüde cesaretlendireceğini belirtiyor.

NEW YORK TIMES: “TRUMP, ÇETELERİ KIŞKIRTIYOR”
Amerikan New York Times gazetesi, ‘Trump çeteleri kışkırtıyor’ başlığını kullandığı haberinde analist Nick Kristoff’ın olaylara ilişkin “Bu, Amerikan tarihinde korkunç ve utanç verici bir gün. Bir başkan isyancıları başkanlık seçimini sekteye uğratmak için ABD Kongre Binası’na saldırmaya teşvik etti” ifadelerine yer verdi.

WASHINGTON POST: “TRUMP BEYAZ SARAYDA OLDUĞU SÜRECE ÜLKE TEHLİKE ALTINDA”
ABD’li Washington Post gazetesi, olayları bir darbe olarak nitelendirdiği haber analizinde, “Biden söylediklerinde haklı. Kuralların, kaidelerin, kanunların ve hatta anayasanın, insanlar inandığı sürece bir değeri vardır. Trump görevden alınmalı. Beyaz Saray’da olduğu sürece bu ülke tehlike altında kalmayı sürdürecektir” diye yazdı.

GUARDIAN: “TRUMP DARBE GİRİŞİMİNE ÖNDELİK ETTİ”
İngiliz The Guardian gazetesi de aynı konuya ilişkin analizinde Trump’ın bir darbe girişimine önderlik ettiği ifade etti:
İngiliz Guardian gazetesi “Amerika Birleşik Devletleri’nin Başkanı çarşamba günü bir darbe teşebbüsüne önderlik etti. Sağcı bir ayaktakımı darbeyi, ABD Kongresine baskın ve burada gerçekleştirilen şiddetli çatışmalarla yapmayı denedi. Böylece Joe Biden ile Kamala Harris’in kazandığı seçimin onaylanma sürecini sekteye uğrattılar. Bu sürece, yaşanan bu olayın öncesinde de, seçimlerin meşru olmadığını ve aslında çıkan sonuçların Donald Trump’ın başkanlıkta kalmaya devam etmesini sağlaması gerektiği gibi kötü niyetli iddiaları ortaya atan seçilmiş kişilerce de müdahale edilmişti. Bu da bir darbe girişimiydi. Anayasayı zedelemek ve seçmenin, bu seçimlerdeki iradesini yok sayma çabasıydı. İçeride ve dışarıda aynı davanın iki farklı yüzü görüldü ve ikisi de Cumhuriyetçi Parti’nin önde gelen isimleri ve ABD Başkanı tarafından körüklendi. Dışarıdaki bu ayaktakımı, içerideki siyasetçiler olmasa olmazdı” dedi.

DER SPIEGEL: “ATEŞTEN ŞEYTAN”
Der Spiegel, Trump’ı “Ateşten Şeytan” olarak tanımlarken, “Bir başkan kendi ülkesini ateşe verdi” başlığını attı.

LA REPUBBLICA: “DARBE GÜNÜ”
İtalyan La Repubblica Gazetesi, yaşananları ‘Darbe günü’ diye duyurdu.

LE MONDE: “SAHTEKARLIK”
Fransız Le Monde Gazetesi, ‘Trump’ın Çeteleri Kongre Binasını Bastı’ başlığını kullanırken, “Bunların hepsi saçmalık, bu apaçık bir sahtekarlık” ifadelerine yer verdi.

THE AGE: “TRUMP TARİHE ÜLKESİNİN EN KÖTÜ BAŞKANI OLARAK GEÇECEK”
Avusturalya’da yayınlanan The Age gazetesi, Trump’ın tarihe ülkesinin en kötü başkanı olarak geçeceğini öne sürdüğü haberinde, “Trump iktidarı barışçıl bir şekilde devretmeyi reddederek, Amerikan siyasetinin döngüsü kirletti ve şiddeti kaçınılmaz kıldı. Söylediği gibi hukuk ve düzeni savunmak yerine yasa dışılığı ve anarşiyi destekledi. Aslında, Trump’ın aylardır destekçilerini nasıl kışkırttığına bakılırsa, dikkat çekici olan, bu tarz şiddet içerikli bir çatışmanın yaşanmasının bu kadar uzun sürmüş olması. Trump’ın, koronavirüs salgınındaki felaket tavrının yanı sıra, seçimlere hile karıştığı yönündeki yalanları, onun isminin muhtemelen tarihin en kötü ABD başkanları arasında yer almasını sağlayacak, hatta belki de en kötüsü. Ahlaki iflasının yanında Trump, görev süresini siyasi bir iflasla tamamlıyor. Cumhuriyetçiler dört yıl önce Beyaz Saray’da, Senato’da ve Temsilciler Meclisi’nde kontrolü elinde tutuyordu. Şimdi üçünde de iktidarı kaybettiler” diye yazdı.

LANDESZEITUNG: “TRUMP İLE İLGİLİ AZİL SÜRECİ BAŞLATILMALI”
Alman Landeszeitung gazetesi, Başkan Donald Trump ile ilgili azil sürecinin başlatılması gerektiğini savunduğu haberinde, “Capitol binasının basılması Trump devrinin tiksindirici sonu. ABD demokrasisi için bir utanç olarak hatırlanacak, ama aslında asıl utanç bir narsistin seçilmesiydi. Trump için hiçbir şey kutsal değil. Övülen bir ülkeyi yalanlarla dolu bir ülkeye çevirdi. Cumhuriyetçileri kullandı ve aşağıladı. Demokrasi buna karşı koymalı. Cumhuriyetçiler öz saygılarını tekrar kazanmak istiyorlarsa azil sürecini başlatmalı. Trump’ın görevde kaldığı her gün çok fazla. Sadece görevden alınmamalı, elindeki uzaktan kumanda da alınmalı. Bütün sosyal medya kanallarının yasaklanmasının faydası olacaktır” dedi.

TRUMP: “BEN ŞİDDET İSTEMİYORUM, HİÇ İSTEMEDİM”
ABD Başkanı, kendisine yönelik azil süreci hakkında “Kesinlikle çok saçma” yorumu yaptı.ABD’li Bloomberg’e göre, mevcut ABD Başkanı Donald Trump, geçen hafta taraftarlarının gerçekleştirdiği Kongre baskını konusunda, “Ben şiddet istemiyorum, hiç istemedim” açıklamasında bulundu.

Trump, kendisine yönelik azil süreci hakkında ise “Azil süreci, siyasi tarihimizdeki en büyük cadı avının devamıdır. Kesinlikle çok saçma” dedi.

Beyaz Saray’da gazetecilerin sorularını yanıtlayan Trump, azil süreci için “Büyük bir öfkeye yol açıyor” ifadesini de kullandı.

Başkan Trump, Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi ve Senato Azınlık Lideri Chuck Schumer’in, kendisini azletmeye yönelik çabalarını “korkunç” olarak nitelendirdi.

ABD Kongresi, 6 Ocak’ta Başkanlık Seçimi Seçiciler Kurulu Oylamasını onaylamak üzere ortak oturumla toplanırken Trump taraftarları Beyaz Saray önünde miting düzenlemişti.
Mitinge katılan on binlerce gösterici daha sonra Kongreye yürümüş, polisle göstericiler arasında arbede yaşanırken yüzlerce gösterici barikatları aşıp Kongre binasına girmişti.
Olaylara müdahale etmek üzere Kongreye Ulusal Muhafızlar sevk edilmiş, yaklaşık 4 saat süren baskının ardından güvenlik güçleri asayişi sağlamıştı. Olaylarda biri polis 5 kişi hayatını kaybetmiş, onlarca kişi yaralanmıştı.

DEUTSCHE WELLE: “PENSE 25’İNCİ MADDEYİ İŞLETMEYİ REDDETTİ”
ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, ABD Anayasası’nın 25’inci maddesini işleterek Başkan Trump’ı görevden almayı reddetti. ABD’de gözler bugün Temsilciler Meclisi’nde yapılacak azil oylamasına çevrildi.

ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, ABD Anayasası’nın 25’inci maddesini işleterek Başkan Donald Trump’ı görevden almayı reddetti. Pence görüşünü ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’ye hitaben yazdığı mektupta açıkladı.

Anayasa’nın 25’inci maddesinin “bir cezalandırma ya da yetki gaspı aracı olmadığını” belirten Pence, maddenin bu amaçla işletilmesinin korkunç bir teamül ortaya koyacağını söyledi. Pence 25’inci maddenin başkanın tıbbi ya da zihinsel olarak başkanlık yapamayacak durumda olması halinde işletilmesi gerektiğini belirtti.

ABD Anayasası’nın 25’inci maddesine dayanarak başkan yardımcısı, kabine üyelerinin çoğunluğunu da yanına alarak başkanın başkanlık görevini ifa etmek bakımından uygunsuz olduğunu açıklayabiliyor ve başkanı görevden azledebiliyor.

Demokratların kontrolündeki Temsilciler Meclisi salı gecesi, Pence’e 25’inci maddeyi işletme çağrısı yapan karar tasarısını kabul etmişti. Pence oylama öncesinde bu girişimi Demokrat Parti’nin siyasi bir oyunu olarak nitelemişti.

Pence’in bu adımı üzerine Temsilciler Meclisi üyelerinin bugün başkanın azlini oylaması bekleniyor. Görev döneminin sona ermesine 8 gün kala yapılacak tarihi oylamada, Cumhuriyetçilerden en az beş milletvekilinin de Demokratlarla birlikte azil lehinde oy kullanacağı öğrenildi.

Cheney’nin yanı sıra azil yönünde oy kullanacağını açıklayan diğer Cumhuriyetçi isimler John Katko, Adam Kinzinger ve Fred Upton. Temsilciler Meclisi’ndeki Cumhuriyetçi Parti liderleri de parti üyelerine azil aleyhinde oy kullanmaları çağrısı yapmadı ve oyun bireysel vicdan uyarınca verilmesi gerektiğini ifade etti.

Meclisin Demokrat partili üyesi David Cicilline bir açıklamasında Trump’ın azli için gerekli olan 217 kişilik desteğe ulaşıldığını belirtti.

Temsilcileri Meclisi Hukuk Komitesi’nin yayınladığı bir belgeye göre Trump’ın azli 2020 Başkanlık Seçimleri sonuçlarını tersine çevirmek için Kongre’ye karşı ayaklanma kışkırtma girişimi ile gerekçelendiriliyor. Belgeye göre komitedeki Demokrat Partili üyeler, Trump’ın Anayasa’ya ve demokrasiye karşı açık ve hazır bir tehdit olmayı sürdürdüğünü savunuyor.

Trump ise ABD Kongre binası baskınına yaptığı konuşmaların neden olduğu yönündeki iddiaları reddediyor. Salı günü basın mensuplarına yönelik yaptığı açıklamada Trump “Söylediğim her şey tamamen uygundu” dedi.