Türkiye, bir Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü daha gazeteciler açısından birçok sorunla karşılıyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün Nisan ayında açıkladığı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye, bir önceki yıla göre üç basamak yükselmesine rağmen 180 ülke arasında 154’üncü sırada yer alıyor.
Son on yılda 11 binden fazla gazetecinin işsiz kaldığı tespitini yapan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) verilerine göre, 2 Mayıs 2020 itibariyle 85 gazeteci hala tutuklu.
Sibel Güneş: ‘‘Hükümet, ülkenin gazetecilik hafızasını kırmaya ve yok etmeye çalışıyor’’
TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, siyasi iklimin her geçen gün gazetecilerin aleyhine geliştiğini söylerken gazetecilerin Nisan ayında yürürlüğe giren infaz düzenlemesi yasasının dışında bırakılmasına dikkat çekiyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Güneş, ‘‘İnfaz yasası kapsamında gazeteciler bilinçli ve tercihli bir şekilde yasa kapsamı dışında tutuldular ne yazık ki. Bu konudaki talepleri iktidar dikkate alınmadı. Uyuşturucu satıcıları, çete mensupları bu süreçte bir şekilde dışarıdalar. Ama gazeteciler içeride kalmaya devam ediyor. İnternetle ilgili baskılar devam ediyor. Son 10 yıldır, 11 bin 117 gazeteci işsiz bırakıldı. Bu ülkenin gazetecilik hafızasını bu hükümet, kırmaya ve yok etmeye çalışıyor. Ancak gazeteciler vazgeçmiyor. Yirmi yıldır gazetecilik damarını kurutmaya yönelik bu kadar sistemli çabaya rağmen bu ülkenin onurlu ve nitelikli gazetecileri, sosyal medya hesaplarından, Instagram hesaplarından, internet sitelerinden sistematik olarak bilgi aktarmaya çalışıyor’’ diyor.
Faruk Eren: ‘‘Basın ve ifade özgürlüğü ayaklar altında, en ufak esprili bir tweet bile tutuklanma ile sonuçlanabiliyor’’
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Basın İş Genel Başkanı Faruk Eren, her ne kadar Yakındoğu Haber Genel Yayın Yönetmeni Alptekin Dursunoğlu serbest kalmış olsa da, son iki ayda sekiz gazetecinin tutuklandığının altını çiziyor.
Libya’da hayatını kaybeden Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunun cenaze töreniyle ilgili yaptıkları haber ve paylaşımlar nedeniyle tutuklanan Odatv internet sitesinden Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç; Yeniçağ gazetesinden Murat Ağırel ile Yeni Yaşam gazetesinden Ferhat Çelik ve Aydın Keser hakkında hazırlanan iddianame geçtiğimiz hafta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından mahkemeye sunulduğu haberi gazetelerde yayınlandı ancak avukatları henüz iddianameyi görmüş değil. Bir başka gazeteci Hakan Aygün ise attığı bir Twitter mesajı nedeniyle tutuklu bulunuyor.
VOA Türkçe’ye konuşan Faruk Eren, ‘‘Türkiye’de çok uzun bir süredir basın ve ifade özgürlüğü ayaklar altında. Zaten bu durum uluslararası kuruluşların basın endekslerinde görülüyor, Türkiye en diplerde artık. Basın ve ifade özgürlüğü yok gibi bir durumda. Gazetecilere yönelik baskının ivmesi sürekli artıyor. Corona salgını nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan halka yardım çağrısında bulundu, İBAN numarası verdi. Bununla ilgili esprili tweet atan gazeteciler apar topar gözaltına alındı. Mesela Hakan Gülseven’in attığı tweet şu; ‘zırnık yok’, yani para vermem ya da param yok diyor. Sabahın köründe Terörle Mücadele polisleri evine geliyor, alıyor götürüyorlar. Allahtan serbest bıraktılar. Param yok demek suç değil; senin kampanyaya para vermem demek suç değil. Başka bir örnek de Hakan Aygün. O da esprili bir tweet attı. Apar topar onu da aldılar’’ dedi.
Eren, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un evinin etrafında yaptığı bir usulsüzlükle ilgili haber yapan Cumhuriyet gazetesi çalışanları Olcay Büyüktaş, İpek Özbey, Hazal Ocak ve Vedat Arık’ın çok hızlı bir şekilde savcılığa ifadeye çağrılmasının kaygıları arttırdığını dile getirdi.
“En ufak bir eleştiriyi gazetelerin resmi ilanlarının kesilmesiyle sonlandırıyor”
Medyadaki bir diğer sıkıntı ise Basın İlan Kurumu ve Radyo Televizyon Üst Kurumu’nun (RTÜK) verdiği cezalar ve uyguladığı yaptırımlar. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri, iktidarın bu kurumlar aracılığıyla eleştirel medya üzerinde baskı oluşturduğu görüşünde.
‘‘Devletin tüm kurumları biat etmiş durumda. Basın İlan Kurumu, sansür heyeti gibi görev yapar durumda. En ufak bir eleştiriyi gazetelerin resmi ilanlarının kesilmesiyle sonlandırıyor. Bunun içinde de BirGün, Cumhuriyet, Evrensel, Sözcü gibi gazeteler başta olmak üzere vatandaşın haber alacağı birkaç kanalın da Basın İlan Kurumu tarafından tıkanmaya çalışıldığını görüyoruz. Basın İlan Kurumu’nun elindeki ilan gücünü sansür amaçlı kullanması gibi RTÜK de iktidar aygıtı olarak yol almaya devam ediyor. Halbuki RTÜK bir kamu kurumu. Kararlarının şeffaf, adil ve eşitlikçi olmasına ihtiyaç var. Ve kararlarının anayasaya uygun olması lazım. RTÜK aldığı kararlarda çok uzun zamandır iktidardan yana bir yaklaşım sergiliyor. İktidar kanallarındaki gerçekten ceza gerektirebilecek hak ihlalleri konusunda ceza vermemek için direnç gösteriyor. Son olarak Halk TV, Tele 1, Fox TV, Habertürk gibi halkın, kendince daha çok izlediği bu kanallara yönelik ticari faaliyeti sonlandıracak kadar sert para cezaları ve yayın durdurmaları söz konusu.’’
Radyo Televizyon Üst Kurumu, son bir ay içinde FOX TV’ye üç kez program durdurma ve üst limitten idari para cezası, Tele 1’e üç kez program durdurma ve iki kez üst limitten idari para cezası, Halk TV’ye beş kez program durdurma ve idari para cezası verdi.
“Basın İlan Kurumu kendisini mahkeme yerine koyabiliyor ve gazetecilere ceza veriyor”
Faruk Eren de bu tür yaptırımların özellikle zaten reklam ve ilan gelirleri sınırlı medya için ‘çok yaşamsal ve zorlayıcı’ olduğunu dile getiriyor.
DİSK-Basın İş Başkanı Eren, ‘‘Basın İlan Kurumu gibi devletin resmi ilanlarını gazetelere dağıtmakla, bunu organize etmekle görevli bir kurum kendini bir mahkeme yerine koyabiliyor, gazetecilere cezalar verebiliyor. Türkiye’de medyanın büyük ezici bölümü iktidarın kontrolünde. Bu baskıların tümü, iktidarın kontrolü dışındaki basın organlarına, televizyonlara ve gazetelere uygulanıyor. RTÜK aracılığı ile Halk TV, Tele 1, FOX TV gibi iktidarın istediği türde yayın yapmayan kanallara yayın durdurma ve para cezaları veriliyor. Bu para cezaları bu kanallar için çok ağır yaptırım. Keza gazeteler için de öyle. Bunu BirGün, Evrensel gazetesi acı biçimde yaşadı. Basın İlan Kurumu ‘tak’ diye ilan kesiyor. Birçok şeyden cepheden saldırıyor medyaya iktidar’’ diyor.
“Bir partinin gazetecileri dövdürmek için kurduğu özel bir dayak ekibi var”
Sibel Güneş, gazetecilerin bazen siyasetçiler bazen de sosyal medya trolleri tarafından hedef gösterilmesinin çok ciddi sonuçlar doğurduğunu ancak bu hedef göstermelerin gazetecilerin dövdürülmesine kadar gittiğini söylüyor.
Güneş, ‘‘Hedef göstermeler çok riskli. Biliyorsunuz bir partinin gazetecileri dövdürmek için kurduğu özel bir dayak ekibi var. Kendi yaklaşımlarından farklı bir eleştiri söz konusu olduğu zaman, MHP’nin, Yeniçağ için söylüyorum, bir eleştiri söz konusu olduğu zaman, dayak ekipleri yola çıkıyor. O gazeteciler genellikle evlerinin önünde cezalandırılıyor. Bu otosansürün, gazeteciliğin kendinden vazgeçmesinin, yani başka hiç kimseye gerek kalmadan ‘bu haberi yazarsam yarın öbür gün birisi bana evimin önünde ya da bir başka yerde saldırır, beni sakatlar ya da ölümüme neden olur’ gibi bir kaygıyla hareket etmesini sağlamaya çalışıyorlar. Bu tip olaylarla ilgili hiç kimsenin (adli makamlarca) cezalandırılmadığını görüyoruz’’ dedi.
Corona virüsü salgını devam ederken gazetecilerin cezaevlerindeki durumunun kendilerini endişelendirdiğini söyleyen Faruk Eren, ‘‘zaten tutuklu olmaması gereken gazetecilerin, bu salgın sürerken cezaevlerinde asla olmaması lazım’’ diyerek acil tahliye talebini yineliyor.
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024