1 Mayıs 77 deyince yüreğim yanar yeniden

Aradan 40 yıl  geçti ve  o günleri yaşayan bizler her 1 Mayıs geldiğinde yeniden yanarız, dumanlanır gözlerimiz ve kederleniriz. Her birimizin anıları yeniden canlanır ve o günleri yeniden yaşarız.

1 Mayıs 77’de 24-25 yaşlarında bir delikanlıydım. Upuzun saçlar, dönemi temsil eden bıyık ve sakalla , yeni bir dünyaya inanmış devrimci bir ruhla başı göklere değen Cemal’dim.

Ekonomik ve siyasi kriz kuşatmıştı toplumu. Koalisyonlarla yönetiliyordu ülke. Ecevit , Demirel, Türkeş, Erbakan siyasetin başındaydılar . Sağ-sol çatışması , ayrışması , kutuplaşması hat safhadaydı. Polislerin dernek kurma haklarının olduğu bir dönemdi.  POL-DER solcuları,  POL-BİR   sağcıları temsil ediyordu. Disk çok güçlüydü, başında 1980 yılında katledilen Kemal Türkler vardı. İstanbul belediyesi CHP’nindi ve rahmetli Ahmet İsvan belediye başkanıydı.

1 Mayıs kutlamalarının çok kalabalık olacağı biliniyordu, Taksim, tarihinin en büyük 1 Mayıs kutlamasına tanık olacaktı. Hepimiz buna inanmıştık, coşkumuz okyanus dalgaları kadar büyüktü. Önümüze çıkacak her engeli aşıp geçeceğimize yürekten inanmıştık!

Yeşilköy’de oturduğumuz için toplanıp yürüyüşe geçeceğimiz yer Unkapanı  köprüsünün üstüydü.  Güzel bir bahar sabahı toplanmıştı binlerce , onbinlerce insan ve Taksim’e doğru yürüyüşe geçmişti. Sloganlar dalga dalga yayılıyordu ve her gurup kendi sloganının etkili olması için büyük bir rekabet içindeydi.

Öyle bir an geldi ki kortejin başı sonu görünmez oldu. Bir ucu Taksim’e vardığında bir ucu hâlâ köprüdeydi.

Derken yaklaştık Taksime , sloganlar daha güçlü atılmaya başlanmıştı; öyle ya biraz sonra hepimiz Taksim Meydanında olacaktık; ama olamadık! Bir anda kurşun sesleri duyuldu , ahenk bozuldu , sloganlar çığlıklara, çığlıklar sloganlar karıştı.

Bizim gurup sular idaresinin hizasında bir yerdeydi. Acı haber dalga dalga yayıldı, panzerlerin korkunç siren sesleri her taraftan duyuldu, insanlar  istem dışı sağa, sola dağılmaya , koşmaya başladı. Ellerde taşınan pankartlar birer birer düşüverdi caddelere, ara sokaklara…

Katledilmişti yoldaşlarımız, kardeşlerimiz, canlarımız. Sevinçle başlayan , barış içinde devam eden İşçi sınıfının mücadele ve dayanışma günü  olan 1 Mayıs kana bulanmıştı ve 33 (kimine göre 35) devrimci insan katledilmiş ve olay solcuların üzerine atılmıştı .

Evet aradan 40  yıl geçti,  derin devletin gerçekleştirdiği katliamın hesabı sorulamadı , o günün anısına bir anıt bile yapılamadı.

77 katliamı ,12 Eylül diktatörlüğüne giden yolun  açılmasının en ciddi provasıydı. Büyük sermaye demokratik bir Türkiye yerine faşizmle yönetilen  bir ülke istiyordu. Bilindiği üzere bu isteklerini gerçekleştirdiler; geride binlerce , on binlerce kurban bırakarak .

O gün bu gündür her 1 Mayıs  geldiğinde içime yeniden ateşler düşer, bunca bedele rağmen insanca yaşayacağımız bir ülkenin yaratılamamış olmasının acısını , kızgınlığını tekrar tekrar yaşarım.

İşte yeniden alanlara çıkıyoruz 1 Mayıs’ı  kutlamak için hem de OHAL koşullarında. Sandıktan “Hayır” çıkmasına rağmen YSK tarafından toplum iradesinin yok sayıldığı, meşru olmayan  bir referandumun  arkasından.

16 Nisan referandumu  ülke için bir dönüm noktasıdır. Hiçbir şey 16 Nisan öncesi gibi olmayacaktır. Toplum vicdanında kazanan “Hayır” tarafı , halktan  aldığı güçle alanları doldurmalıdır ve faşizme geçit verilmeyeceğini dosta, düşmana göstermelidir.

YA DEMOKRATİK TÜRKİYE YA TEK ADAM DİKTATÖRLÜĞÜ!

YAŞASIN 1 MAYIS!

BİJİ YEK GULAN !