Yurdum Aydını Atakan’ları Sevmez

Yurdum aydını Atakan’ları sevmez; çünkü Atakan’lar aslında birer hiç oldukları gerçeÄŸiyle yüzleÅŸtirir onları…

Süreci takip ederken üzülerek cahilin her zamanki cahilliğini yaptığını gördüm; ama yurdum sözde entelektüellerinin ve sözde muhaliflerinin yaklaşımları, kendilerinden bir kez daha ürpertiyle sıtkımın sıyrılmasına yol açtı.

Kimilerinin koca koca sıfatları bulunan koca koca insanlar bir yandan, “Atakan’ın bir çocuk olduÄŸunu ve ÅŸu andaki durumunun saÄŸlıklı geliÅŸimini engelleyeceÄŸini,” söyleyerek sözde korumacı bir tavır takınırken; öte yandan onun her hareketini sanki karşılarında bir halk düşmanı yetiÅŸkin varmış gibi yargılayarak kendisine, “ukala, sevimsiz, meymenetsiz, hissiz, kibirli, ruhsuz, donuk bakışlı, saygısız, medya maymunu,” vs ÅŸeklinde sayısız hakaretler etmekten; hakkında ağızlarının dolusu aÅŸağılayıcı cümle kurmaktan ve sayısız birbirinden alaycı ifade kullanarak rezilce gülüp eÄŸlenmekten geri durmuyorlar.

Hatta ilgili videoda annesinin “heyecanlandığı için özür dilemesi,” yüzünden onu kibarca arkaya almak istediÄŸi gayet net görüldüğü halde; “röportaj verme isteÄŸine engel olmak için o hareketi yaptığını” söyleyerek, sözde psikolojisini korumak istedikleri çocuÄŸa göz göre göre iftira edecek kadar gözü dönmüşler dahi var aralarında… Kaldı ki sürecin başından beri her sözü çocuÄŸunun geleceÄŸini baltalayıcı ifadeler içeren ve geliÅŸkin beynini yakan zırcahil bir kadını, kendini koruma içgüdüsüyle durdurmak istemiÅŸ olsaydı bile; söz konusu kadın annesi de olsa, Atakan’ın yaptığı son derece anlaşılır bir davranış olurdu.

Lafa gelince çocukların kişilikli olması ve haklarını aramayı bilmesi gerektiğinden dem vurup da kişilikli bir çocuk gördüklerinde anında saygısızlıkla ve terbiyesizlikle itham etmek; yurdum insan modellerinin en ortak fıtratlarından biridir sağ olsunlar.

Kaldı ki Atakan on yaşında bir çocuk deÄŸil, bin yaşında bir beyin. Bazılarının oluÅŸu öyledir ve onlar insanlık için mucizevi nimetlerdir. Ama maalesef ki Türkiye’de doÄŸmuÅŸ bir beyin. Bizim Batısevici entelektüellerimiz, baÅŸkalarının dahi çocuklarına tapar; kendilerininkini ise Mozart’ın requiemleri (ölülerin ruhu için dualar) eÅŸliÄŸinde vahÅŸice gömerler. Sonra da mezarının başında sevmedikleri adamlar gibi baÅŸlarını göğe kaldırarak ve de göğüslerini yumruklayarak ulurlar: “Oh! Nasıl da gömdük dehayı! Artık bizim kokuÅŸmuÅŸ gerçekliÄŸimizin ortaya çıkmasını saÄŸlayamaz!”

Yurdum sözde aydını Atakan’ları sevmez; çünkü Atakan’lar onların birer hiç olduÄŸunu fark ettirir topluma.

Çıkar, daha 10 yaÅŸlarında onların yüz yıllık demode ideolojilerini, boÅŸ beleÅŸ umut ticaretlerini, ucuz kliÅŸe sloganlarını yerle bir ederek, “Tek yol devrim!” yerine, “Tek yol anarÅŸizm!” deme bilgeliÄŸini gösterirler.

Çocukluklarından kaynaklı olanca müdanaasızlıklarıyla, onların çoÄŸunun söylemeyi yemeyeceÄŸi olaÄŸanüstü doÄŸru öğretiler vaaz ederler insanlara. “Ãœremeyin!” ya da “Kimsenin sizi eÄŸitmesine izin vermeyin, kendinizi kendiniz eÄŸitin!” deme cesaretinde bulunurlar.

Kendilerinin çoÄŸu daha aÄŸalarının, atalarının, ailelerinin, yozlaÅŸmış mahallelerinin, partilerinin, örgütlerinin, önderlerinin faÅŸizan baskılarına karşı çıkamadan sistemi yıkma fantezileriyle prim yaparak birbirlerinin niteliksizliÄŸini parlatırken; Atakan’lar henüz 10 yaÅŸlarında, üstelik de kameraların karşısında, geleceklerini cahil annelerinin verdiÄŸi zararlardan korumaya çalışma yürekliliÄŸini sergilerler.

Şu cehaletin ve faşizmin pençesinde kıvranan ezik Orta Doğu ülkesinde, içine doğdukları burjuva ailelerin ya da başka birtakım olanakların sağladığı fırsat eşitsizliklerinden nemalanarak edindikleri kıytırık eğitimleri sayesinde kazandıkları üç kuruşluk aydın sıfatlarıyla adam yokluğunda adam olmanın parsasını yemekte olanların kokuşmuş düzenlerine çomak sokarlar.

Atakan’lar hem onların hem toplumun ezberini bozarlar; dolayısıyla da yurdumun sözde aydınlarının, Kof Dağına kurulu dangalak saltanatlarının sarsılmaması için onlara ilk takmaları gereken, “Ezberci” yaftasıdır. Bunu söylerken biraz da samimidirler aslında; çünkü o çocuÄŸun ezberciliÄŸin yakınından bile geçmeyen, okuduklarını özümseyerek analiz etmiÅŸ ve kendi cümlelerine dönüştürmüş dahi bir beyin olduÄŸunu anlayabilmek için de ciddî bir vizyon sahibi olmak gereklidir ve/fakat o vizyon onlarda sıfırdır.

O kadar ki bu yaftayı takarken, ucuz savlarına dayanak oluÅŸturabilmek adına son derece çirkin çarpıtmalara tenezzül etmekten bile geri durmazlar. Atakan’ın hayatında annesinden ve babasından da anlaşıldığı üzere hiçbir rol model veya yönlendirici figür olmadığı son derece açık olduÄŸu halde, ondan sanki biri ya da birileri tarafından cebren ve hile ile bu yola sokulmuÅŸ gibi, “zorla felsefe öğretilen çocuk,” diye bahsetmekten ve hatta onu “zorla kuran hatmettirilen çocuklarla” eÅŸitleyerek küçültmekten gram utanmazlar.

Hemen bütün videolarında, “gördüğü ilgiden hiç hoÅŸnut olmadığını” söylemesine; “bugün gündem olup yarın unutulacağını çok iyi bildiÄŸini” vurgulayacak kadar, içinde yaÅŸadığı toplumun rezil dinamiklerini tanıdığı apaçık ortada olmasına raÄŸmen; sanki onun beyninin içindeymiÅŸler gibi kesin bir dille, “ilgi odağında kalmak için gösterinin parçası olmaya çabalayan bir taklitçi” olduÄŸu iftirasını atmaktan dahi kızarmaz yüzleri…

Onun özgür iradesi ile bu yolda yürüdüğüne asla inanmak istemezler; çünkü böyle bir gerçeklik, onların prangalı iradelerini külliyen boşa çıkarır.

“Fazla kitap okumanın kiÅŸinin zihinsel ve entelektüel geliÅŸimini zedeleyeceÄŸini,” teorize etmeye kalkacak derecede ÅŸuursuzlaÅŸanlar bile çıkar içlerinden. AÅŸağılık kompleksi ve kifayetsiz muhterislik, nasıl yakıcı illetlermiÅŸse demek ki…

Söyledikleri tek doğru şey, şu anda içine çekildiği vahşi medya ortamının hakikaten de onun için son derece travmatik sonuçlar doğurabileceğidir; ancak tehlikeye dikkat çekerken kullandıkları aşağılayıcı ve küçümseyici üslupla, ettikleri vicdansızca hakaretlerin ve hatta iftiraların, çocuğun ruhunda travma yaratacak en başta gelen unsurlar olacağını; öğrenmeye ve/veya hayata küsmeye, hatta intihara kadar sürükleyebileceğini gram umursamazlar.

Bütün bu ve daha fazlası örgütlü kötülüğü yapmak zorundadırlar; çünkü Atakan’ların varlığı onların yozluÄŸuna ve yavanlığına turnusol kâğıdı olarak, toplumun gözündeki içi bomboÅŸ konumlarını kaybetme riskiyle karşı karşıya bırakır onları.

Atakan’lara karşı sergiledikleri her çiÄŸlik ve çirkinlik, aslında kendi hiçliklerinin, yetersizliklerinin, yozluklarının ve yavanlıklarının üstünü örtme çabasıdır.

ABD’li 13 yaşındaki dahi çocuk Tanishq Abraham’ın 11 yaşındayken üç diploma ile üniversiteden mezun olması karşısında hayranlıktan küçük dillerini yutar; bu ülkenin aydınları olarak kafa kafaya verip Atakan’ı da öyle bir sürece yönlendirebilmek için yollar arayacaklarına, kimseye ÅŸirin gözükmeye uÄŸraÅŸmadığı için hissiz, meymenetsiz, ezberci, medya maymunu ÅŸeklinde hakaretlerle aÅŸağılayarak psikolojisini alt üst edip, olacağından da etmeye çalışırlar.

Sonra da ortalarda gerim gerim gerinerek entelektüeliz, aydınız, solcuyuz, muhalifiz, yaşam hakkı savunucusuyuz bla bla bla bla diye dolaşırlar.

Kaç çocuğum bu cahiliyle aydınıyla, sağcısıyla solcusuyla çürümenin dibine vurmuş ucubeler diyarından; arkana bakmadan kaç!

Rabia MÄ°NE
Latest posts by Rabia MÄ°NE (see all)