Dünyadaki emperyalist sömürü sisteminin koruyucusu ve jandarması görevini üstlenen, bu görevini hakkıyla yapan, gücü yetmediğinde İngiltere, Fransa gibi diğer sistem korucularından destek alan ve görevini yaparken de bedelini tahsilde kendine cömertçe davranan ABD’nin Türkiye’ye karşı son günlerdeki baskıcı tutumunun temelinde neyin yattığını bulmak, Türkiye’nin sonucunda yaşayacağı muhtemel geleceği de tespit etmek anlamına gelir.
Gerek ABD ve BM’nin (Birleşmiş Milletler) uyguladığı İran ambargosunu Reza Zarrab ve ekibi yardımıyla delerek, ABD çıkarlarına verdiği zarar gerekse de Suriye iç savaşında uyguladığı politikalar, düşürülen Rus savaş uçağı sonrası yaşadığı ekonomik krizi hafifletmek amacıyla Rusya’ya yanaşması nedenleriyle de ABD’nin Ortadoğu politikalarına zarar vermiş olması, ABD’nin uygulamaya başladığı baskı politikalarının arkasında yatan nedenlerdendir.
Protestan cemaatine ait İzmir’deki Diriliş Kilisesi’nin papazı olan Andrew Craig Brunson’un tutuklanması ve sonrasında ev hapsi ile serbest bırakılmasının yeterli görülmemesi, ABD’nin uyguladığı politikanın nedeni gibi görünse de, ABD’li papaz sadece bahanedir!
Özellikle Suriye savaşında takındığı politik tutum, toprak ilhakı, petrol bölgelerinde egemen olma isteği, merkezi hükümet ile savaşan örgütlerle olan ilişkileriyle birlikte emperyalist özlemleri ve girişimleri sadece ABD’yi rahatsız etmiyor!
Petrol bölgelerinde yerel örgütlerle birlikte egemenlik kurmaya başlamasıyla sahaya inmek zorunda kalan Rusya, düşürülen savaş uçağı sonrasında Türkiye’yi uzun zaman Suriye’ye sokmaması sonucu ABD’nin yer ve konum kaybetmesine yol açtı.
ABD ile Rusya arasındaki Ortadoğu’da güç olma yarışında ortada ve zor durumda kalan Türkiye’nin Rusya’ya yanaşması, nükleer santral ve S-400 füzeleriyle ilgili büyük anlaşmalara imza atması sonrası çıkar kaybına uğrayan ABD bunun karşılığını vermek zorundaydı. Bu zorunluluk hem kaybedilen çıkarlar hem de itibar için gerekliydi.
Suriye’de Rusya karşısında kaybedilen üstünlüğü yeniden yakalamak ve gözdağı vermek amacıyla Fransa ve İngiltere desteğinde 14 Nisan 2018 tarihinde yapılan füze saldırısından 2 gün önce, ABD Başkanı Trump’ın Twitter hesabındaki mesaj dikkat çekiciydi!
Mesajın sonunda, “Where is our “Thank you America?” diyordu. (Teşekkürler Amerika demesi gerekenler, nerede?) (1)
Bu cümleyi kimseler üzerine almasa da mesaj yerine gitmişti!
Uyarılar yapılmış ama uyarıları dikkate alan, önemseyen, karşılığında yapması gerekenler yapan olmamıştı!
Türkiye’de “darbeye karışma” iddiasıyla Rahip Brunson, NASA görevlisi ve Kimya profesörü dâhil 12 ABD vatandaşının tutuklu olması yeterli mazeretti.
Önce ABD senatosunda F-35 uçaklarının Türkiye’ye tesliminin dondurulması kararı alındı. Ardından da 2 Bakanla ilgili “mal varlıklarının dondurulması” kararı geldi.
Kararın gerekçesi olarak; “Amerika Birleşik Devletleri Hazine Bakanlığı’na bağlı Yabancı Malların Kontrolü Ofisi bugün, Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında harekete geçmiştir. Her ikisi de Papaz Andrew Brunson’ın gözaltı ve tutukluluk sürecinde yönetici rol oynamışlardır. Bu resmi yetkililer, Türkiye’nin ciddi insan hakları ihlallerinden sorumlu olan Türk hükümetinde yönetici pozisyonlara sahiptir ve Hazine’nin Evrensel Magnitsky Yasası’ndan aldığı otoriteye dayananan, “İnsan Hakkı İhlalleri ve Yolsuzluğa Karışan Şahısların Mal Varlıklarının Dondurulması”nı 13818 nolu Başkanlık Kararı uyarınca hedef alınmışlardır.” Deniliyordu. (2)
Yönetimde bulunan 2 bakanın böyle bir yaptırımla karşı karşıya kalması, dünyada sıkça görülen bir işlem olmadığında çok önemliydi ancak ABD’de mal varlığı olmayan 2 kişinin hedef seçilmesi de düşündürücüydü!
Yaptırımların arka arkaya sıralanması ve yaşanan ekonomik kriz, liranın hızlı bir şekilde değer, Türkiye’nin de itibar kaybetmesine yol açtı. Sadece yaptırımların açıklanması sonrasında liranın dolar karşısındaki kaybı neredeyse % 20 civarına ulaştı ki bu kayıp dövize dayalı dış borçlar dikkate alındığında çok ciddi rakamlara ulaştığını görebiliriz.
Ortalama 500 milyar dolarlık dış borç birikiminin lira bazında kısa sürede neredeyse 500 milyar lira artmasına neden olan değer kaybının yaşanan ekonomik krizi çok daha fazla büyüteceğini söylemek kehanet olmaz!
Türkiye’yi ekonomik anlamda diz çöktürmeye, iflasa ve değim yerinde olursa “yok etmeye” yönelik bu emperyalist saldırının tek nedeni ve sorumlusu, uyguladığı politikalarla ülkeyi yalnızlaştıran, tarım ve hayvancılığı bitirerek dışa bağımlı kılan, tüm ülke birikimlerini satan, yetmediği için de orman, arazi, konut ve enerji kaynakları dahil satılabilecek ne varsa satışa koyan iktidardır!
Türkiye, varlıkları tükenmiş, üretimde gerilemiş, tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlı yapılmış, kaynakları tükenmiş ve havaalanı, köprü ve hastanelerle geleceği yıllarca ipoteklenmiş ülke olarak zaten çökmüş/çökertilmiş durumdayken ABD’nin yaptırımları mevcudun üzerine tuz biber ekmiştir.
Bütün bunlar ciddi bir sorun olarak karşımızda dururken, eğer doğru ise, CNN Türk’ün Twitter hesabında yayınladığı haber, yaşadıklarımızın ne kadar trajikomik olduğunun da göstergesi olarak duruyor!
Diyanet İşleri Başkanlığı bir açıklamada bulunmuş.
“Artan dolar kurundan dolayı inançlı Müslüman halkımızın Fatiha, Felak ve Nas surelerini okumalı” (3)
Sorun çözüldü!
Rotamızın, burnumuzu nereye batıracağını halâ anlayamamışsak, gözlüklerimizin kirlenmiş camı nedeniyle (siz bunu kirlenmiş düşünceler olarak anlayın) gerçekleri net bir şekilde göremiyorsak, bezginlik, bıkkınlık ve umutsuzluk sarmışsa insan kısmımızı, “olacakları hak ediyoruz” demeye bile fırsatımız olmayacak demektir.
“Yıkılırsak altta kim kalacak?” sorusunun cevabında “yönetenler ve sömürenler hariç herkes” var!
Her yaşanan olumsuzlukta “beter olun” diyerek içini rahatlatmaya çalışanların, beter olacakların içerisinde kendini görememeleri kadar trajik yaşıyoruz!
Yeniden başlamak için çay demleme zamanı geçmek üzere…
3.https://twitter.com/verecaksin/status/1026509451883438086
- Af mı yoksa Ekmek mi? - 30 Eylül 2018
- Sudan Sebepler - 17 Eylül 2018
- O günleri de göreceğiz… - 8 Eylül 2018
