18 milyon öğrenci ve 1 milyona yakın öğretmeni ilgilendiren yeni eğitim- öğretim yılı başlıyor. Aslında “yeni” olan bir şey yok, sadece ay, yıl değişiyor; ne eğitimin amacında, ne yönteminde ne de içeriğinde niteliksel bir değişiklik yok.
Biz, üretim için eğitim, eğitim için üretim olsun diyoruz, onlar hayır, ne gerek üretmeye tüket , daha çok tüket diyorlar.
Biz diyoruz düşün, çok düşün, doğru düşün, araştır, gözlem ve deney yap, gerekli bilgiye ulaşmanın yolunu öğren ama onlar, düşünme, ezberle, aktarılanı olduğu gibi yansıt, hiç kuşku duyma, not için çalış, kavramlara dayalı çalışma bol bol test çöz, diyorlar.
Biz, eğitim sistemi laik, bilimsel demokratik ve kamusal olsun, diyoruz, onlar dinci, gerici, bilimsel ve demokratik olmayan çağdışı bir eğitim sistemini her yıl biraz daha topluma dayatıyorlar. Çağın ve toplumun ihtiyacı olmayan bilgilerle gençlerin en üretken dönemlerini heba ediliyorlar.
İzledikleri ekonomik politikalarla toplumu her geçen gün daha çok yoksullaştırıyorlar ve yoksullaştırdıkları ailelerin çocuklarını İmam Hatip Okulları eliyle dini esas alan, evrim teorisinin reddine dayanan, çağdışı bir dünya görüşüyle algı dünyaları teslim alınarak cahil bırakılıyorlar, sonra da cahil bıraktıklarını örgütleyerek cahilliğe, dinciliğe, bağnazlığa karşı çıkanlara saldırtıyorlar. Devletin temel görevi olması gereken kamusal eğitim hakkını, eğitimi özelleştirerek ortadan kaldırmak istiyorlar.
Sokakları iş arayan öğretmenlerle doluyken, yeterli öğretmeni olmayan okullarla eğitim yapıyorlar. İnsan merkezli bir eğitimden yana olan öğretmeleri çeşitli yol ve yöntemlerle devre dışı bırakıyorlar ve yaptıkları mülakatlarla Türk- İslam sentezinden yana olan öğretmenleri atayarak eğitim sisteminin bilimsel ve laik yanını yok ediyorlar.
Anayasasında “Laik Cumhuriyet” yazmasına ve laik bir cumhuriyetin laik bir eğitimle mümkün olacağı biliniyorken, eğitim sistemi dini vakıflar ve cemaatler tarafından abluka altına alınıp yönetiliyor. Partiler üstü olması gereken eğitim sistemi iktidar partisinin çıkarlarına tabi kılınmış ve Milli Eğitim Bakanlığı kadroları baştan aşağı partili militanlarla doldurulmuş durumdadır. Artık bir okulun müdürü olabilmek için mutlaka Eğitim İş’e üye olma zorunluluğu vardır. Hem Eğitim Sen üyesi hem de okul müdürü olmak neredeyse imkânsız gibidir.
Sonuç: Laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitim hakkı, 17 yıldır iktidarda olan bir parti tarafından gasp edilmiştir. İmam Hatip okullarının sayısı her yıl artarken Anadolu liselerinin sayısı azalmakta ve özel okullar tarafından toplum kuşatılmış durumdadır.
Bu eğitim sisteminde ne gerçek dindar kişi ne de bilim insanı yetişir, yetişse yetişse toplumuna yabancı, bilimden uzak, cinsiyetçi, gerici, ırkçı kişiler yetişir.
Sorun çözen değil, sürekli sorunlar üreten “bankacı” bir eğitim sistemiyle karşı karşıyayız.
Tek yolumuz var: Demokratik, laik, bilimsel ve kamusal bir eğitim hakkı için omuz omuza mücadele etmek ve de bu mücadeleyi demokrasi mücadelesiyle birleştirmek.
- Anadilde Eğitim Hakkı, Temel İnsan Hakkıdır - 18 Şubat 2020
- İşsiz, Güvencesiz, Geleceksiz Gençler - 8 Şubat 2020
- Yarıştırılmayı Değil Anlaşılmayı Bekleyen Çocuklarımız - 17 Ocak 2020