Su üzerine çok şey yazılıp çiziliyor. Suyun gelecekte hayatımızı nasıl etkiliyeceği üzerine çokça araştırma yapılıyor. Ve bu araştırmalar bize gelecekte su konusunda yaşanacak sıkıntıların yanında su savaşlarının tehlikesinde bahsediliyor. Ülkemizde bu konuda su kısıtlılığı yaşayan ülkeler arasındadır. Ve su fakiri grubuna giriyor. Ancak bu ülke ortalaması olarak ele alındığı için, bölgeler bazında suyun durumu ele alınmıyor. Bölgelere baktığımızda su sıkıntısı belli su havzalarımızda çok ileri safhadadır. Bunu Kalkınma Bakanlığının 11. Kalkınma Planı (2019-2023) Su Kaynakları Yönetimi ve Güvenliğinin, Özel İhtisas Komisyonu raporundaki bazı verileri aktararak yapalım:
Bölgelere göre Su Rezervi Metreküp/ Yıl/Kişi başı düşecek su miktarı şöyledir: 25 su havzasından Marmara, Küçük Menderes, Akarçay, Sakarya ve Asi su havzalarında kişi başına yıllık düşen su potansiyeli 1000 metreküpün altında kalmaktadır. Meriç-Ergene, gediz, Büyük menderes, Burdur-Göller, Kızılırmak,, Konya kapalı havzası bölgelerinde Yıllık kişi başına düşen su potansiyeli 1500 metreküpün altında kalmaktadır. Susurluk ve Yeşilırmak Su havzaları da 2000 metreküpün altında kalmaktadır. Bu duruma bakılırsa ülkemizde nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu ve tarımın en yoğun olduğu havzalarda su sıkıntısı ileri aşamadadır. Bunun için neler yapılacağı konusun net bir planlama da pek görünmemektedir. Çünkü bu havalarda su tüketimi planlaması olmadığı için, israfında çok olduğu aşikardır.
Yine aynı kaynakta sektörler bazında kaynaklarda çekilen suyun kullanıldığı sektörlerde şöyle sıralanmıştır: “Sektörel olarak incelendiğinde su kaynaklarından çekilen suyun %40,8’inin belediyeler, %36,4’ünün termik santraller, %12,8’inin imalat sanayi işyerleri, %8,6’sının köyler, %1’inin organize sanayi bölgeleri (OSB) ve %0,5’inin maden işletmeleri tarafından çekildiği görülmüştür.” Burada özellikle termik santrallerin su kaynaklarında çekilen suyun % 36.4’nü çektiği görülüyor. Ancak belediyeler ve köylerin çektiği toplam su ise sadece % 49.4’tür. Kaynaklarda çekilen suyun yarısından fazlasını Termikler ve sanayi kullanmaktadır.
Yine aynı kaynağa göre ülkemizin genel su durumunu ise şöyle not düşmüşler: “Ülkemizde mevcut 112 milyar m³ kullanılabilir su kaynağından yararlanma oranı yaklaşık yüzde 39 olup, bu kaynağın 32 milyar m³’ü (yüzde 73) sulamada, 7 milyar m³’ü (yüzde 16) içme ve kullanmada, 5 milyar m³’ü (yüzde 11) sanayide kullanılmaktadır. Ülkemiz, 2013 yılı itibarıyla kişi başına düşen yaklaşık 1.500 m³ kullanılabilir su miktarı ile su kısıtı bulunan ülkeler arasında yer almaktadır. 2030 yılında kişi başına düşen 1.100 m³ kullanılabilir su miktarıyla, Türkiye su sıkıntısı çeken bir ülke durumuna gelebilecektir.” Bu sonuca göre 2013 yılı verilerine göre kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1500 metreküptür. Bu ise 2013 yılı itibariyle ülkemiz su kısıtı bulunan ülkedir. 2013 yılında ülkemizin nüfusu ortalama 76 milyondu. Nüfus şimdi 84 milyon ve mültecilerle beraber 90 milyondan bahsediliyor. Su kaynaklarımız artmadığı gibi, her yıl az yağıştan ve kuraklıktan dolayı su rezervimizde giderek azalmıştır. Bu ise ülkemizin su sorunu daha üst boyutlara çıkmıştır.
Ayrıca gerek tarımsal faaliyetten dolayı gerek evsel atıklardan dolayı, gerekse Termikler ve diger sanayi işletmelerinin açığa çıkardığı atık sulardan dolayı, temiz kullanılabilinir su rezervimizde giderek azalmaktadır. Bunu en iyi TTB’nin “Termik Santrallerin Çevresel Etkileri” adlı araştırma yazısındaki şu paragraf en iyi anlatmaktadır: “Termik santrallar soğutma, buhar elde etme ve temizleme gibi çeşitli amaçlarla su kullanmakta ve tüm bu işlemler sonucunda tonlarca atık su oluşturmaktadırlar (Su arıtma tesisi atık suları, su – buhar çevriminden kaynaklanan atık sular, curuf teknesi taşıntı suları, luvo yıkama ve temizleme suları, yağlı sular, evsel atık sular ve yağmur suları, kömür stok sahası drenajları). Bu miktar ve özellikteki atıkların ne kadar işlemden geçirilirse geçirilsin, çevre kirliliğine yol açması kaçınılmazdır. Çünkü sonuç olarak bu sular ya toprağa ve yeraltı sularına ya da bir şekilde denize ulaşacaktır.” Bu veride sularımızın geleceği konusunda ne tür tehlikelerle karşı karşıya kaldığını açığa çıkarmaktadır. Su sıkıntısının kapıda olduğu gerçeğini de ortaya çıkarmaktadır. İlgili kurum ve yetkililerin neler yapacağı ise belirsiz gibi görünüyor. Yeni araştırma ve veriler sunmadıklarına göre, eski verilerle teselli bulmaktadırlar.
- Zeytinyağlı Yerim, Ama Zeytinliklerden Vazgeçemem! - 10 Nisan 2022
- Yasadışı Yaşamımdan Geçen Sekiz Yıl - 2 Nisan 2022
- Maden Şirketleri ;Rehabilite Değil, Cehennem Çukurlarını Arkalarında Bırakıyorlar!!! - 18 Mart 2022