Türkiye İşçi Partisi (TÄ°P), 155 sayfalık ‘Deprem Suçları Raporu’nu açıkladı. KahramanmaraÅŸ merkezli depremlerin ardından bazı müteahhitler ve yapı denetim firmalarının yetkililerinin tutuklanmasının toplumun biriken öfkesini, gazını almaya dönük bir ÅŸey olduÄŸunu belirten TÄ°P Ä°stanbul Milletvekili Ahmet Şık, CumhurbaÅŸkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın organize suçun başı olduÄŸunu iddia etti. Suç listesinde ikinci sırada, Çevre Åžehircilik ve Ä°klim DeÄŸiÅŸikliÄŸi Bakanı Murat Kurum, İçiÅŸleri Bakanı Süleyman Soylu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Kızılay BaÅŸkanı Kerem Kınık ve AFAD BaÅŸkanı Yunus Sezer’in geldiÄŸini belirten Şık, eski bakan Mehmet Özhaseki ve AKP Genel BaÅŸkanvekili Binali Yıldırım ile yerel yöneticilerin de şüpheliler arasında olduÄŸunu belirterek, “Bütün bu organize suçun başındaki kiÅŸi olarak da elbette ki CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan asıl faillerden birisidir. Bu kiÅŸilerin baÅŸ şüpheli olarak bir iddianamenin sanıkları arasında yer alması gerekiyor” dedi.
TÄ°P’in, 6 Åžubat’ta meydana gelen ve 50 bini aÅŸkın insanın yaÅŸamını yitirmesi ile binlerce vatandaşın yaralandığı depremlerle ilgili hazırladığı “Deprem Suçları Raporu”, TÄ°P Ä°stanbul Milletvekili Ahmet Şık, Parti Meclisi üyeleri Nazır Kapusuz, Av. Melike Öztürk, Åžehir Plancısı Dr. Miray Özkan tarafından açıklandı. 155 sayfalık rapor üç bölümden oluÅŸtu. Raporun birinci bölümünde deprem anında ve sonrasında yaÅŸananlar ele alınırken, ikinci bölümde depremin öncesine, AKP’nin deprem hazırlığına odaklanıldı. Üçüncü ve son bölümde ise TÄ°P’in depremlerin ardından yürüttüğü faaliyetlerin ve yapılması gerekenlere iliÅŸkin önerilerinin bir özeti sunuldu.
“ERDOÄžAN ASIL FAÄ°LLERDEN BÄ°RÄ°DÄ°R”
TÄ°P Ä°stanbul Milletvekili Ahmet Şık, hazırladıkları rapora iliÅŸkin deÄŸerlendirmelerde bulunurken, “Her ÅŸeyden önce bu son depremin, faillerine ulaÅŸmak bazı müteahhitlerin tutuklanmasıyla, yapı denetim firması yetkililerinin tutuklanmasıyla toplumun biriken öfkesini, gazını almaya dönük bir ÅŸey olduÄŸunu söylememizin elzem olduÄŸunu düşünüyorum” dedi. Depremin bu kadar ağır sonuçlarının olmasının nedeninin organize suç olduÄŸunu savunan Şık, bu organize suçun faillerinin başında, bütün bu sürecin koordinatörü olan CumhurbaÅŸkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın geldiÄŸini söyledi. Ä°kinci sırada Çevre, Åžehircilik ve Ä°klim DeÄŸiÅŸikliÄŸi Bakanı Murat Kurum’un geldiÄŸini savunan Şık, AFAD’ın da sorumlusu olan İçiÅŸleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, bu kadar büyük bir yıkımda Türkiye’nin en organize güçlerinden, insan güçlerinden biri olan askerin zamanında ve yeterli müdahale edilmemesinin yolunu açan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, Kızılay’ı bir yardım ve dayanışma kimliÄŸinden uzaklaÅŸtırıp bir ticarethaneye çeviren Kerem Kınık’ın, hiçbir ÅŸey yapmadığı için AFAD BaÅŸkanı Yunus Sezer’in ve Gaziantep BüyükÅŸehir Belediye BaÅŸkanı Fatma Åžahin’in de diÄŸer şüpheliler olduÄŸunu söyledi. “Bütün bu organize suçun başındaki kiÅŸi olarak da elbette ki ÅŸu anki mevcut ama önümüzdeki seçimde deÄŸiÅŸecek olan CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan, asıl faillerden birisidir” diyen Şık, şöyle konuÅŸtu:
“SARAY REJÄ°MÄ° DÄ°YE ANILAN AKP VE ORTAKLARININ BU Ä°ÅžE DAÄ°R DAHLÄ°NÄ° ANLATAN BÄ°R RAPOR BU: TÄ°P tarafından üyelerimiz ve koordinatör arkadaÅŸlarımız tarafından hazırlanan 11 ili kapsayan bu yıkıma yol açan iktidar politikaları nedeniyle, yıkıma yol açan yapılanlar yapılamayanlar ve bunun ışığında kimin ne sorumluluÄŸu olduÄŸunu ortaya koymaya dönük bir çalışma hazırlandı. Raporumuzun adı TÄ°P Deprem Suçları Raporu. Deprem suçları diye özellikle söyledik. Afeti engellemek mümkün deÄŸil ama bir doÄŸal afetin nasıl yıkıma dönüştüğünü ve burada merkezi iktidarların sadece bugüne ait deÄŸil bundan önceki merkezi iktidarları da kastederek ve yerel iktidarları kastederek konuÅŸuyorum ama son 22 yıldır iktidarı elinde tutan ve son dönemde adı ‘Saray Rejimi’ diye anılan AKP ve ortaklarının bu iÅŸe dair dahlini anlatan bir rapor bu. Raporumuzun giriÅŸi ‘Beklenen Felaket’ diye geçiyor. Çünkü konunun uzmanı olan bilim insanları, her mecrada Türkiye gibi büyük çoÄŸunluÄŸu fay hattında bulunan bir ülkede nerelerde yakın tehlike ya da risk bulunduÄŸuna dair ciddi uyarılar yapmıştı. Bu doÄŸal afetin geleceÄŸine dair bir ÅŸeydi ama yıkıma dönüşmesiyle ilgili birtakım konu baÅŸlıklarımız var.
MÄ°KRO ÖLÇÜMLEMEYLE ZEMÄ°N ETÃœTLERÄ°NÄ°N YAPILMADIÄžINI BÄ°LÄ°YORUZ: Mesela diyoruz ki deprem ve fay bölgeleri bilinmiyor muydu? Yıllardır bilim zaten bize bunu söylüyor. Meclis’e sunulan Fay Yasası, mevcut adını anmaya deÄŸer bulmadığımız İçiÅŸleri Bakanı’nın da ‘Eli kulağında çıkacak’ demesine raÄŸmen bir türlü çıkmadı mesela. Ya da sadece bu deprem bölgesinde bulunan 20’ye yakın il 81 ilçe ve 500’e yakın köy doÄŸrudan fay hattı üzerindeyken, orada mikro ölçümlemeyle zemin etütlerinin yapılmadığını biliyoruz. Meclis gündemlerinde söz alan muhalefet vekilleri, ısrarla bu konuyu her seferinde dile getirmesine raÄŸmen kulakların tıkandığını biliyoruz. Depreme baÄŸlı risklerin önemli bir bölümünün inÅŸaatların standartlara uymamasıyla ilgili denetlemekle yükümlü yerel yöneticilerin bu görevlerini yerine getirip getirmediÄŸi ile ilgili ciddi kuÅŸkular olduÄŸunu biliyoruz.
YIKIMIN EN ÖNEMLİ NEDENLERİNDEN BİRİ İMAR AFLARI ÜZERİNDEN DÖNEN BİR RANTİYE SİSTEMİDİR: Türkiye’nin en iyi tanıdığı uzmanlardan birisi Prof. Dr. Naci Görür son 2 yıldır Kahramanmaraş fayında ciddi bir deprem riski olduğunu ifade etmesine ve depremden 3 gün önce bir TV programında tekrarlamasına rağmen herhangi bir şey yapılmadığını biliyoruz. Bunların bir yıkıma dönüşmesinin en önemli nedenlerinden biri 1948’den beri bir seçim yatırımı olarak görülen imar afları üzerinden dönen bir rantiye sistemi kurulmasıdır. Yani 1948’den bu yana 20’den fazla imar affı yapıldı ve bunun en sonuncusunun AKP iktidarı döneminde yapıldığını ve deprem bölgesindeki birçok binanın da bu imar affından faydalandıktan sonra birçoğunun yıkıldığını ya da hasarlandığını ve dolayısıyla can kaybına neden olduğunu, birçok kişiyi evsiz bıraktığını ve yaralanmasına neden olduğunu da biliyoruz.
MESLEK ÖRGÃœTLERÄ° İŞİN DIÅžINA Ä°TÄ°LÄ°RKEN ‘GEZÄ°’NÄ°N Ä°NTÄ°KAMI ALINDI’ GÄ°BÄ° LANSE EDÄ°LDÄ°: Dolayısıyla biz bu konuyu tartışacaksak eÄŸer, 2013’te TMMOB’un yetkilerini elinden alan yasa deÄŸiÅŸikliÄŸinden itibaren tartışmamız gerekiyor. Çünkü o yasa, tam da Gezi isyanı sonrası çıkarıldığı için biraz da yanlış yorumlanarak, gezinin intikamı alındı gibi lanse edildi. Halbuki inÅŸaat üzerinden dönen betonlaÅŸma üzerinden dönen rantiyenin önündeki en büyük engellerden biri olan ve yurttaÅŸ adına kamu denetimi yapmakla yükümlü, bina güvenliÄŸi açısından deprem riskini bertaraf etmek açısından yurttaÅŸ adına kamu denetimi yapan, bütün inÅŸaat süreciyle ilgili odalar, meslek örgütleri bu iÅŸin dışına çıkarıldı. Bakın TMMOB’un içerisinde inÅŸaatla ilgili kim var? Ä°nÅŸaat Mühendisleri Odası var, Jeoloji Mühendisleri Odası var, Jeofizik Mühendisleri Odası var, Makine Mühendisleri Odası var, Mimarlar Odası var, Åžehir Plancıları Odası var. Yani bir ÅŸehri kurmak için, bir yerleÅŸim yeri kurmak için ihtiyaç olan ve denetim yapılacak, yapılan o denetimde insanların başını güvenle sokabileceÄŸi bir yuva inÅŸa edip edilmeyeceÄŸini belirleyecek bütün kurumlar var. Fakat siz onun denetim yetkisini elinden aldıktan sonra, iÅŸ yapı denetim firmalarına bırakıldı. Biz süreç içerisinde biliyoruz ki AKP de yeniden o yasada bir düzenleme yapmak zorunda kaldı birkaç yıl sonra. Büyük inÅŸaat firmaları kendi yapı denetim firmalarını kurarak aslında denetim sistemini tamamen ortadan kaldırdı. Ve dolayısıyla mevzuyu buradan tartışmak ve iktidarın sorumluluÄŸunu da altını iyi çizmek gerekiyor.
SAÄž KALANLARI DA ÇARESÄ°ZLÄ°ÄžE TERK EDEN REJÄ°M, ÃœLKENÄ°N ÃœSTÃœNDE EN BÃœYÃœK FELAKET OLARAK DOLAÅžIYOR: Åžimdi ortaya bir yıkım çıktı. Ä°ktidar eliyle daha ilk yapılan ÅŸey, bu yıkıma bir isim vermeye kalkışmak oldu, ‘Yüzyılın felaketi’, ‘Asrın felaketi’ diye bir isim uyduruldu. Hayır, bizim bu depremden sonra eÄŸer bir ÅŸeye isim vereceksek söyleyeceÄŸimiz tek ÅŸey, ‘Asrın dayanışması’ olduÄŸudur. Çünkü, bir devletsizliÄŸi, iktidar boÅŸluÄŸunu, merkezi iktidarın, saray rejiminin yapmadığını yurttaÅŸlar dayanışarak el birliÄŸiyle yaptılar ve halen yapıyorlar. Ãœzerinden 52 gün geçen bir depremden sonra hala depremin yaralarını sarmaya çalışanların yurttaÅŸlar olduÄŸunu görüyoruz. Åžimdi burada ‘Depremin ardından yaÅŸananlar’ diye bir bölüm var. Orada en çarpıcı olan kısmı söyleyip sözü arkadaÅŸlarıma bırakacağım. Bakın ilk deprem 6 Åžubat 04.17’de gerçekleÅŸti ve tam 10 saat sonra 14.20’de AFAD’ın ne yaptığını bu rapor bize söylüyor. SMS aracılığıyla yurttaÅŸlardan 20 lira bağış istedi. O günden bugüne deÄŸiÅŸen ne var derseniz hiçbir ÅŸey yok. Depremde insanları ölüme, saÄŸ kalanları da çaresizliÄŸe terk eden bir rejim, ÅŸu an hala ülkenin üstünde en büyük felaket olarak dolaşıyor.
TİP Parti Meclisi üyesi Nazır Kapusuz da raporun 14 uzmandan destek alınarak hazırlandığını belirterek, şunları söyledi:
GEZİ TUTSAKLARI DA RAYPORA DESTEK VERDİ: Çeşitli bilim kurullarımızın hazırladığı raporların dışında özellikle gezi davası tutsakları, şu anda cezaevinde bulunan Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman da dışarıdan katkı verdi. Raporla ilgili beklentilerimiz aslında yazarken de belli olmasına rağmen ilk veriler geldiğinde hissettiğimiz şey şu oldu: Bu bir beklenen felaketti, yüzyılın felaketi değildi. Çünkü, çeşitli grupların hazırladığı raporlarda yıllar öncesinden başlayarak, daha 3-4 yıl öncesine kadar çok detaylı olarak Hatay’da, Kahramanmaraş’ta, Adıyaman’da kaç tane binanın yıkılacağı, kaç tane insanın öleceği, hangi alanlarda yıkımlar olacağı resmen tablolanmış. Bu tablolar, valilikler, belediye başkanları, garnizon komutanları, Kızılay, AFAD, Şehircilik Bakanlığı temsilcilerinin olduğu toplantılarda sergilenmiş.
BU Ä°KTÄ°DARIN ‘BARIÅž’ KELÄ°MESÄ°NÄ° KULLANDIÄžI HER ÅžEY SUÇ KANITIDIR, SUÇ DELÄ°LÄ°DÄ°R: Biz anladık ki bu toplantılar sadece kamuoyuna resim vermek için yapılmış. Åžu anda bu raporlar, raporumuzda da var, gerçekleÅŸen sayılarla neredeyse birebir örtüşüyor. Yani bu devlet aslında kimin nerede öleceÄŸini, hangi binada öleceÄŸini bile hesaplayabilecek bir pratiÄŸe girmiÅŸ. Biz bu anlamda da raporun giriÅŸinde de yazdık bunu, bunu Marquez’in ‘Kırmızı Pazartesi’ romanına benzetiyoruz. Aslında kimin öleceÄŸini herkesin bildiÄŸi, sadece ölenin bilmediÄŸi, herkesin de bu felaketi, bu cinayeti göz göre göre beklediÄŸi bir dönem yaÅŸamışız. Tabii ki bu felaketin bilinmesinde katkısı olanlar, bırakın bunları önlemeyi, 2018 yılında bu tip hasarlı, kusurlu, imar kaçağı yapıları bir imar affıyla affetmiÅŸler. Adına da ‘Barış’ diyorlar. Bu tip olumsuzluklara, daha olumlu adlar bulma konusunda da çok maharetliler. Ä°ÅŸte Vergi Barışı, Ä°mar Barışı, Varlık Barışı gibi… Aslında bu iktidarın ‘barış’ kelimesini kullandığı her ÅŸey suç kanıtıdır, suç delilidir. Ä°mar affıyla bu tip yapılar yasalaÅŸtırıldı. Tabii bu deprem öncesi yaÅŸananlar deprem sırasında yaÅŸananlar da.
DEVLETÄ°N DEPREM BÖLGELERÄ°NE MÃœDAHALE EDEBÄ°LECEK VÄ°NCÄ° DE YOKTU:CumhurbaÅŸkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın depremin ilk saatlerinde açıklamalarından birisi ÅŸuydu: ’10 tane vinç kiraladık yolda’ lafıydı. Bu aslında AKP iktidarının kamu kapasitesini nasıl yok ettiÄŸinin, bu tip deprem, felaket gibi konularda ne kadar da aciz duruma devletin kapasitesini soktuÄŸunun da göstergesi. Yaklaşık 10 il için 10 tane vinç kiralayan ve bununla övünebilen, bunun da yadırganmayacağını düşünen bir zihniyetle karşı karşıyayız. Yine kamu kapasitesinin Kızılay, AFAD eliyle nasıl yok edildiÄŸini de gördük. Kızılay’ın elindeki stokları, Cengiz Holding gibi Rönesans Holding gibi yerlere sattığını, Katar’a sattığını ve bunu tamamen ticarete döktüğünü hep beraber gördük. Bu sadece bu depremle de alakalı deÄŸil. BildiÄŸiniz gibi 2 yıl önce de Antalya ve civarında yaÅŸanan orman yangınlarında da gördük. CumhurbaÅŸkanı’nın 13 tane özel uçağı var ama devletin yangın söndürme uçağı olmadığı gibi deprem bölgelerine müdahale edebilecek vinci de yoktu.
MÜTEAHHİT, AKP VE BELEDİYE ÜÇGENİNDE BİR ÖLÜM ÜÇGENİ OLUŞTURULMUŞ: Bu kamu kapasitesinin nasıl yok edildiği bir rapor haline geldi. Biz yine deprem sonrasında yaşanan ve sürekli artık bilgi akışı akan haberleri topladığımızda ortaya çıkanlardan birisi de bizce önemli olan bir nokta da şu: Özellikle daha kitlesel, insanların kaldığı otel gibi kamu binaları gibi yerlerde hep aynı üçgen vardı. Yapan müteahhit AKP yöneticisi ve aynı zamanda aynı AKP yöneticisi belediye yöneticisi ya da belediyede başka ortakları var. Yani müteahhit, AKP ve belediye üçgeninde bir ölüm üçgeni oluşturulmuş. Sürekli olarak depreme hazırlık için bizlere artık deprem anında bir yaşam üçgenine sığınmamız gerektiği anlatılır ama iktidarın aslında bizi çaresiz bırakacak bir şekilde ölüm üçgeni hazırladığını görüyoruz. Bu anlamda da insanlar aslında bir yandan da rant ile değeri artan konutlarda milyonluk evlerde kendi tabutlarını da hazırlamış oluyorlar.
BU RAPORU, Ä°KTÄ°DARIN GÄ°TTİĞİNDE YARGILANACAKLARI BÄ°R Ä°DDÄ°ANAME OLARAK DA DÜŞÜNDÃœK: Bu anlamda da raporda artık suçların listesini uzun uzadıya yayınlamak anlamsız ama bu dönemin suçlarının listesini biz yine de yazdık raporumuza ve ekledik. Biz bunun sadece bir rapor, kütüphanelere kaldırılacak detaylı bir rapor yerine, bundan sonraki bu iktidarın gittiÄŸinde yargılanacakları bir iddianame olarak da düşündük. Zaten Gezi tutsaklarından Mücella Yapıcı’ya rapor fikrimizi ilettiÄŸimizde, bize en çok ‘Deprem Raporu’ deÄŸil, ‘Deprem Suçları Raporu’ olarak yazmamızın gerçekten anlamlı olduÄŸunu düşündüğünü, bu ülkede yaÅŸanan felaketlerin sadece bilimsel bir açıklaması deÄŸil, aynı zamanda suçlular listesinin de yayınlanması gerektiÄŸinin altını çizdi. Bu anlamda da böyle bir rapor hazırladık. Rapora tabii ki birçok TÄ°P Bilim Kurulu da katkı saÄŸladı.
“AFET YASASI BÄ°NALARIN YIKILMASINI MEÅžRULAÅžTIRDI”
TÄ°P Bilim Kurulu’nun kent ve yerel yönetimler çalışma grubu adına konuÅŸan Miray Özkan ise “Yasalar deÄŸiÅŸti, ÅŸehircilik kurumu, planlama kurumu tamamen deÄŸiÅŸti ve parçalandı” dedi. Özkan sözlerini şöyle sürdürdü:
“İçeride zaten Gezi tutsaklarının rapor bölümlerinde çok detaylı anlatımları var ama 2000’li yılların başından beri gerçekten çok ciddi ve acı bir ÅŸehirleÅŸme süreci yaÅŸadık. Yasalar deÄŸiÅŸti, ÅŸehircilik kurumu, planlama kurumu tamamen deÄŸiÅŸti ve parçalandı. Özellikle 6306 sayılı Afet Yasası, kendi yaptığı inÅŸaat düzenini, bu iÅŸbirliÄŸi düzenini meÅŸrulaÅŸtırmak için kullandığı bir altyapı haline geldi. Bu çok ciddi bir büyük bir meÅŸrulaÅŸtırma aracı oldu. Hem bu iÅŸ birliklerini meÅŸrulaÅŸtırdı hem binaların yıkılmasını hem insanların evsiz kalmasını meÅŸrulaÅŸtırdı.
Åžehircilik, bir mekanı iyileÅŸtirmekten, bir yaÅŸam alanı oluÅŸturmaktan, güvenli, saÄŸlıklı, anlamlı, geçmiÅŸini mirasını koruyan, anlayan ya da iÅŸte geleceÄŸe dair iklim krizine karşı güvenlikleri ele alan bir ÅŸeyden çok bir imar pazarlığı, bir rant paylaşımı için iÅŸ birliÄŸi kurumuna, bir kayırmacılık, kimlerin daha çok neyden ne kadar kazanacağını belirlemeye yarayan bir düzen haline geldi. Bu çok ciddi bir sahtekarlık düzeni aslında. Depremle de bu düzenin herkesin de bir ÅŸekilde dahil edildiÄŸi, mecbur bırakıldığı, mahkum bırakıldığı bir düzenin çöktüğünü gördük. Bu gerçekten bence Türkiye ÅŸehirciliÄŸi açısından çok acı bir süreç. Tamamen baÅŸtan yeni bir ÅŸehircilik, yeni bir planlama anlayışıyla tüm bu disiplinleri bir araya getirerek yeni araçlarla daha dayanışmacı, daha eÅŸitlikçi, daha çevreci daha afetlere karşı korunduÄŸumuz bir ÅŸehir yapmak zorundayız.”
“YAPI DENETÄ°MÄ°NÄ°N NASIL TÄ°CARÄ°LEÅžTİĞİNÄ°, TAMAMEN KAMU DENETÄ°MÄ°NDEN ÇIKTIÄžINI GÖRDÃœK”
TÄ°P Hukuk Bürosu’ndan avukat Melike Öztürk de ÅŸu deÄŸerlendirmeleri yaptı:
“Raporun bir bölümünde aslında 99 depremlerinden sonra 20 yıl içerisinde yapılan yasal deÄŸiÅŸiklikleri bir boyutuyla çalıştık. AKP’nin deprem siyasetinin yasal çerçevesini çıkarmaya çalıştık. Bu baÄŸlamda az önce arkadaÅŸlarımız da ifade ettiler kentsel dönüşüm yasası, deprem yönetmeliÄŸi gibi hukuksal deÄŸiÅŸiklikler oldu. Bazı tespitlerimiz oldu tabii tekrara düşmeden yine ifade etmek istiyorum yapı denetiminin nasıl ticarileÅŸtiÄŸini gördük, tamamen kamu denetiminden çıktığını gördük. TMMOB’un yetkilerinin kanun eliyle elinden alındığını gördük. Yerel yönetimlerin yetkilerinin tamamen merkezi yönetime devredildiÄŸini gördük. Ä°mar Barışı ile teknik kurallara uygun olmayan yapıların nasıl ruhsat aldığını ve iskana kavuÅŸtuÄŸunu gördük. Yine kentsel dönüşüme iliÅŸkin yasalar ve bunlardaki deÄŸiÅŸikliklerin aslında kamusallığın tasfiyesi dışında hiçbir iÅŸe yaramadığını görmüş ve tespit etmiÅŸ olduk. Bir baÅŸka bölümde Afet Yasası’nı ve yasanın idareye tanıdığı yetkileri tartışmaya çalıştık. Bu baÄŸlamda iktidarın aldığı ilk hukuki önlem olarak OHAL’in gerekliliÄŸini tartışmaya çalıştık. Malumunuz 36 saat sonra afet haliyle birlikte bir OHAL ilanı söz konusu olmuÅŸtu. Bu baÄŸlamda aslında mevcut yasaların OHAL olmadan da OHAL yetkisi tanıdığını ve çeÅŸitli önlemlerin alınabileceÄŸini ifade etmeye çalıştık. OHAL ilanının hak ve özgürlükler baÄŸlamında iktidara çok ciddi yetkiler tanıdığını ve bu sınırlandırılamayan denetlenemeyen yetkilerin nelere yol açabileceÄŸini tartışmaya çalıştık. Keza OHAL ile birlikte aldıkları ilk refleks de iktidarı eleÅŸtirenleri gözaltına almak oldu, Meclis’i kapatmak oldu, okulları kapatmak oldu. Sansür ve baskı uygulamaları oldu. Bunu da görmüş olduk, bunu da raporumuza yazdık.”
TİP İstanbul Milletvekili Şık, raporla ilgili yapılan bu değerlendirmelerin ardından tekrar söz alarak, 6 Şubat depremin yarattığı yıkım ve felaketin boyutunun artmasının organize bir suç olduğunu belirterek, suç listesine ilişkin şunları söyledi:
“Bu depremin ardından iktidarın yaptığı en önemli iÅŸlerden birisi, yeni suçların önünü açacak 24 Åžubat 201’de çıkarılan 126 sayılı bir CumhurbaÅŸkanlığı Kararnamesi oldu. Åžu nedenle ‘Yeni suçların önünü açacak’ dedim. Çünkü bu kararnameyle Çevre, Åžehircilik ve Ä°klim DeÄŸiÅŸikliÄŸi Bakanlığı’nın belirlediÄŸi orman alanları, meralar, mesire yerlerinin her biri imara açılıyor. Bütüncül planlama yerine imar mevzuatına aykırı parçalı ve parsel bazlı düzenlemeler yapılıyor. Depremzedelerin mülkiyet ve imar haklarının baÅŸkalarına devredilmesi gibi bir dolu yeni yıkımın yolunu açacak bazı düzenlemeler içeriyor. Yani tam da iktidarın yıllardır bulunduÄŸu pozisyonun bir benzeri, yani rantiye odaklı, para odaklı ve yoksula yıkım getirecek bir bakış açına sahip bir kararnameyle karşı karşıyayız. Bütün bu raporun özü itibarıyla bize birtakım faillerin adlarını aslında veriyor.
ORGANİZE SUÇUN FAİLLERİNİN BAŞINDA OKTAY VAR, İKİNCİ SIRADA KURUM, SOYLU, AKAR, KINIK GELİYOR: Her şeyden önce bu son depremin ardın fail olarak bazı müteahhitlerin, yapı denetim firması yetkililerinin tutuklanmasının, toplumun biriken öfkesini, gazını almaya dönük bir şey olduğunu söylememizin elzem olduğunu düşünüyorum. Çünkü; bu iş sadece müteahhitlerle yapı denetim firmalarını çok çok aşan, merkezi ve yerel iktidarları da bütüncül olarak organize bir suç soruşturmasının içine sokmamız gereken bir hukuki süreci bize anlatıyor. Bu nedenle organize suçun faillerinin başında Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bütün bu sürecin koordinatörü olarak karşımıza çıkan Fuat Oktay geliyor İkinci sırada, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı olarak Murat Kurum. AFAD’ın da sorumlusu olan, kendisine bağlı bir bakanlığı işgal eden Süleyman Soylu, bu kadar büyük bir yıkımda Türkiye’nin en organize güçlerinden, insan güçlerinden biri olan askerin zamanında ve yeterli müdahale edilmemesinin yolunu açan Hulusi Akar, Kızılay’ı bir yardım ve dayanışma kimliğinden uzaklaştırıp bir ticarethaneye çeviren Kerem Kınık, AFAD Başkanı, hiçbir şey yapmadığından ötürü Yunus Sezer var. Bir önceki dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, yine o koltuktan geçmiş AKP Genel Başkanvekili Binali Yıldırım, bunun dışında depremin en çok hasar verdiği kentlerin başında gelen Adıyaman Belediye Başkanı Süleyman Kılınç, Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş, Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör ve Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin de diğer şüphelilerin isimleridir.
SEÇİMDE DEĞİŞECEK OLAN CUMHURBAÅžKANI ERDOÄžAN, ASIL FAÄ°LLERDEN BÄ°RÄ°SÄ°DÄ°R: Aynı ÅŸekilde adını yazamayacak kadar çok fazla otel, kamusal alan inÅŸasını ya da binasının sahibi ya da yöneticisi pozisyonundaki kiÅŸiler, çok sayıda müteahhit, bu meskenlere inÅŸa eden müteahhitlerin yanı sıra orada görev almış yerel yönetimlerin içerisinde denetleme görevini yapmamış yerel bürokrasinin mensupları ve bütün bu organize suçun başındaki kiÅŸi olarak da elbette ki ÅŸu anki mevcut ama önümüzdeki seçimde deÄŸiÅŸecek olan CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan asıl faillerden birisidir. Ve sadece bu raporda anlatılanların ışığında bile bir iddianame özeti olarak karşımıza çıkan bu raporda anlatıların ışığında bu kiÅŸilerin baÅŸ şüpheli olarak bir iddianamenin sanıkları arasında yer alması gerekiyor.”  (Anka, Edda Sönmez)Â
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- AkÅŸener, ErdoÄŸan’dan Ne Ä°stedi? - 7 Haziran 2024