“Aynı yuvaya ya da aynı yuvalar kolonisine ait iki karınca birbirlerine yaklaşır, antenleriyle birkaç saniye birbirlerine selam verirler ve “eğer bir tanesi aç ya da susuz ise ve özellikle diğerinin kursağı doluysa hemen yiyecek ister.” Kendisinden böyle bir ricada bulunulan birey bunu asla reddetmez; alt çenesini ayırır, uygun bir konum alır ve aç karıncanın yemesi için bir damla şeffaf sıvıyı midesinden ağzına getirir… Eğer kursağı dolu olan bir karınca bir yoldaşını beslemeyi reddedecek kadar bencillik ederse ona bir düşman ya da daha kötü bir şey gibi davranılır… Ve eğer bir karınca düşman bir türe ait bir karıncayı beslemeyi reddetmemişse o karıncanın akrabaları tarafından bir dost olarak görülür.”
Kropotkin’in Karşılıklı Yardımlaşma kitabında yer alan bu paragraf düştü aklıma. Karşılıklı Yardımlaşma, bize unutturulmaya çalışılan şeyleri hatırlatmasıyla, yazıldıktan bir asır sonra da hala güncelliğini koruyan bir kitap.
Kimdir bu yazar? Tam adı Pyotr Alekseyeviç Kropotkin. Bahsi geçen kitabını 1902 yılında yazıyor. Evrimin bir faktörü olarak türler arasında karşılıklı yardımlaşmayı esas alan kitabında birçok tür hakkında ayrıntılı gözlem ve incelemelere yer veriyor.
Kropotkin kitaptaki örneklerinde de türlerin evriminde mücadelenin rolünü reddetmemiş, fakat türlerin evrimi için karşılıklı yardımlaşmanın, rekabetten çok daha önemli ve geçerli olduğunun altını çizmiş.
Kropotkin’e göre bireyin güçlü olmasından ziyade topluluk içindeki dayanışma ilişkilerinin güçlü olması esas olan. Bencillik ve rekabetin karşısına koyduğu dayanışma gerçeğini, hayvanlar arası ilişkilerden ilkel topluluklara, Orta çağ şehirlerinden lonca örgütlenmelerine kadar götürerek temellendiriyor.
Günümüzde kapitalizmin tek kişilik hayatlarına sıkıştırılan bireyler olarak Kropotkin’in tarif ettiği kardeşliği yaşamaktan ne kadar uzaklaştırıldık değil mi? Bize unutturulmaya çalışılan paylaşma ve dayanışmanın yaşamın özünde olduğunu ve ezenler karşısında ezilenlerin hayatta kalmak için dayanışmasının yaşamsal bir ihtiyaç olduğunu ne zaman anlayacağız?
Semavi dinler de -başta İslam olmak üzere- veren elin alan elden üstünlüğün altını çizmiyor mu? Paylaşmak yaşamsal bir gereksinim. Bunu ne zaman idrak edeceğiz?
Ömrü hayatımda beni hayallerime ve hedeflerime yaklaştıran çok güzel dokunuşlar ve yardımlar aldım. Minnetle andığım çok güzel insanlar girdi yaşamıma. Elimden tuttular. Bazıları bu yaşamda değil artık ama varlıklarını ve desteklerini hala hissedebiliyorum.
Bu satırları okuyan ve yazdıklarımı paylaştığım sevgili varlıklar. Sizlere sormak istediğim bir soru var. En son ne zaman paylaştınız? Gerçekten en son ne zaman biriyle bir şeylerinizi paylaştınız? Paylaştıysanız ne hissettiniz? Lütfen o hissi hatırlayın ve ona tutunun.
Hepimizin içinde kullanılmayı bekleyen erdemli, iyi, yüce, zeki, yaratıcı değerler var. Ve bunlar kullanılmadığında köreliyorlar maalesef. Zekan, yeteneğin, düşüncelerin, iyi niyetin, amacın, hayallerin köreliyor.
Doğanın kendisi Sosyal Darwincilerin ima ettiği gibi bir savaş alanı mı yoksa Kropotkin’in yukarıda tarif ettiği gibi dayanışma ve karşılıklı yardımlaşma evrimin önemli bir faktörü mü?
Benim tarafım belli. Sevgiyle bakıyorum yaşama ve sevgiyle kucaklıyorum. Sevgiyi ve paylaşımı yaşamlarımızın tam da ortasına yerleştirmediğimiz sürece; yaşam kültürümüzün bir şekilde çıldırmış gibi, hayatın devam etmesine değil de, tüketilmesine odaklı sürüp gideceğine inanıyorum. Bu da son zamanların moda sözcüğü ile SÜRDÜRÜLEBİLİR değil.
Dünya gezegeninde yaşayan en akıllı! bir tür olarak sorumluluğumuz büyük. Farkında mıyız?
Hayvanı, ağacı küçümseyerek “akıl ve mantık bizdedir” diyorsak, bütün bunlara anlamı biz koymak zorunluluğundayız, onların içinde oldukları dengeden başlayarak.
Yaşlı dünyamız bizden hoşnut değil. Doğanın dengesini bozduk. Doğanın doğal yapısını, dağları yok ettik, ormanları kemirdik, havayı solunamaz, suyu içilemez hale getirdik, canlı türlerini kırdık, sayılarını azalttık, bazılarını yok ettik. Uzaya el attık. Orayı da çöplük haline getirmeyi başardık.
Nereye sığınmayı düşünüyoruz? Evimizde yangın var. Bunu çıkartan da ve ateşe körükle giden de en akıllı tür olan biziz. Öyle mi gerçekten? Görmüyor, kokusunu da mı almıyoruz?
İçimden geldi ve bu satırlarla paylaştım düşüncelerimi. Cesaretimi bağışlayınız. Ve durmayınız siz de paylaşınız…
Dip notlar:
İnsanları mutlu edecek tek yol, onları birbirlerine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddî ve manevî gereksinimlerini temine yarayan hareket ve enerjidir.
Mustafa Kemal ATATÜRK
Okumak isteyenlere… Karşılıklı Yardımlaşma/Evrimin Bir Faktörü – P. A. Kropotkin. Kaos Yayınevi.
- Yalnız Balina - 17 Aralık 2024
- İnsan Hayatının Anlamı ve Değeri Nedir? - 21 Kasım 2024
- Düşünceyi Düşünmek - 2 Kasım 2024