CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Başakşehir mitinginde dile getirdiği belge, siyasal iktidarın medya üzerindeki gölgesini bir kez daha gözler önüne serdi. Yayınlara katılacak AKP’li milletvekillerine İletişim Başkanlığı tarafından gönderildiği iddia edilen not, Türkiye’de yürütülen “iletişim stratejisinin” perde arkasını ifşa ediyor.
Başakşehir’de düzenlenen mitingde konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İletişim Başkanlığı’nın AKP’li milletvekillerine ve televizyon programlarına katılan yorumculara belirli söylem kalıpları içeren bir bilgi notu gönderdiğini açıkladı. Özel’in mitingde kamuoyuyla paylaştığı belgeye göre, söz konusu mesajda “KKTC, Falyalı üzerinden yürütülen kaset operasyonlarına FETÖ ve yabancı istihbarat oyunları olarak yaklaşılması” ve “bu süreçte psikolojik harekât yürütmekten çekinilmemesi” isteniyor.
Bu içerikler, yalnızca bir siyasi partinin iç koordinasyonunu değil, devletin resmî bir kurumu olan İletişim Başkanlığı’nın doğrudan siyasi manipülasyon aracına dönüşmesini gözler önüne seriyor. Özgür Özel bu durumu “AKP artık bir parti olmaktan çıkmış, doğrudan devlet aygıtının içinde eritilmiştir” sözleriyle değerlendirdi.
Devlet Aygıtı mı, Parti Aygıtı mı?
Ortaya çıkan belge yalnızca medyaya verilen talimatları değil, aynı zamanda devletin enformasyon organlarının ne denli partizan bir mekanizmaya dönüştüğünü de gösteriyor. Halkı bilgilendirmekle görevli bir kamu kurumu olan İletişim Başkanlığı’nın, milletvekillerine siyasi tartışmalarda nasıl konuşacaklarını telkin etmesi, Türkiye’de yürütülen siyasetin içeriğini değil, biçimini de tartışmalı hale getiriyor.
Uzmanlar, bu tür yönlendirmelerin yalnızca medya özgürlüğü açısından değil, yasama organının bağımsızlığı açısından da ciddi bir sorun oluşturduğuna dikkat çekiyor. Çünkü artık meclis kürsüsünde konuşan milletvekilleriyle televizyon ekranlarına çıkan yorumcular aynı “merkezden” yönetilen bir metni okuyor olabilir.
Özgür Özel: “Bu artık parti içi değil, devlet içi vesayet”
CHP lideri, belgede yer alan “psikolojik harekât” ifadesine özellikle dikkat çekerek bunun iktidarın yurttaşları düşman olarak konumlandırdığı bir anlayışın parçası olduğunu belirtti. “Böyle bir devlet yönetimi anlayışı, kamu kaynaklarını halkı ikna etmek ya da gerçeği göstermek için değil, muhalefeti bastırmak ve algı yönetmek için kullanıyor” dedi.
Özel’in mitingde yaptığı bu açıklama sonrası söz konusu belge sosyal medyada hızla yayılırken, kamuoyunda “devletin tarafsızlığı” tartışmaları yeniden alevlendi.
İktidarın Gölgesi, Basının Üzerine Düşüyor
Gazetecilik ilkeleri açısından değerlendirildiğinde, bu bilgi notu medyada fikir beyan eden kişilerin ne kadar bağımsız konuştuğunu da sorgulatıyor. İktidar, yalnızca kendi partisini değil; kamuoyunu yönlendirme gücünü de doğrudan kamu kurumlarını devreye sokarak kurumsallaştırmış durumda.
Kamuoyunun bilgiye erişim hakkı açısından bu tür müdahaleler yalnızca etik bir sorun değil, aynı zamanda demokratik şeffaflık ilkesine doğrudan bir tehdittir. İletişim Başkanlığı’nın bu süreçteki rolü yalnızca teknik bir koordinasyon değil, siyasi propaganda faaliyeti niteliği taşıyor.
Türkiye’nin karşı karşıya olduğu bu durum, yalnızca bir partinin değil, bir devlet mekanizmasının demokratik normlardan uzaklaşarak halktan koptuğunun resmi. Miting meydanlarında belgelerle konuşan muhalefet lideri karşısında ise, artık ekranlara çıkmadan önce ne konuşacağına “uyarı mesajları” ile karar veren vekiller var. Bu tablo, yalnızca siyasi iletişimde değil, demokraside de yeni bir kırılma eşiğine işaret ediyor.
İşte o mesajın ekran görüntüsü: