Donald Trump başkanlık yarışında sahne ışıklarının odak noktası olabilir; Elon Musk en çok konuşulan kişi olarak öne çıkabilir, ancak perde arkasındaki gerçek stratejist, kaosu bir yönetim aracı olarak gören Stephen Miller. Trump’ın iktidarında politikaların mimarı olarak tanımlanan bu isim, ABD’nin geleceğini şekillendirebilecek en etkili figürlerden biri olarak görülüyor.
Peki, Stephen Miller kimdir ve Trump yönetiminde nasıl bir rol oynadı?
Stephen Miller, ABD’nin Kaliforniya eyaletinde büyüyen ve genç yaşta muhafazakâr ideolojiye sıkı sıkıya bağlı bir isim olarak tanınan bir figür. Duke Üniversitesi’nde öğrenci olduğu dönemde politik görüşleriyle dikkat çekmiş, bu süreçte göçmen karşıtı ve milliyetçi tutumlarını açıkça ifade etmiştir. Üniversiteden sonra Cumhuriyetçi Parti’nin çeşitli isimleriyle çalışarak siyasi kariyerine adım atan Miller, özellikle göç politikalarındaki sert tutumuyla tanınır.
Miller, Trump’ın seçim kampanyasında kritik bir rol oynamış ve ırkçı eğilimlerle suçlanan söylemleri şekillendirmiştir. 2016 seçimlerinde Miller’ın etkisi, Trump’ın “Amerika’yı Yeniden Harika Yap” sloganının milliyetçi bir çerçeveye oturtulmasında açıkça görülmüştür.
Trump’ın Baş Stratejisti Olarak Rolü
Trump yönetiminde Beyaz Saray’ın politika yapıcı ekibinde bulunan Miller, göçmen karşıtı politikaların tasarımcısı olarak bilinir. ABD’nin mültecilere kapılarını kapatan politikaları, yedi Müslüman ülkeye uygulanan seyahat yasağı ve “çocukların ailelerinden ayrılması” gibi tartışmalı uygulamaların arkasındaki isim olarak öne çıkar.
Miller, yalnızca göç konularında değil, Trump’ın “Önce Amerika” sloganını merkeze alan ekonomi ve dış politikaların oluşturulmasında da etkili olmuştur. Politika üretimindeki yaklaşımı, yalnızca pragmatik değil, aynı zamanda ideolojiktir: ABD’yi “güçlü bir ulusal kimlik” altında yeniden inşa etmek.
Kaosun Mimarı
Stephen Miller, Trump yönetiminde “kaosu bir araç olarak kullanma” stratejisiyle eleştirilmiştir. Medyada yayımlanan haberlere göre, Miller krizleri tetikleyerek kamuoyunu bölmekten çekinmeyen bir yaklaşıma sahiptir. Göçmenlerin sınır dışı edilmesini savunan agresif politikaları, ABD’nin insan hakları sicilini zedelemiş ve Miller’a karşı geniş çaplı bir tepki yaratmıştır.
Bununla birlikte Miller, bu tepkilerden çekinmeyen ve Trump’ın sert tabanını daha da güçlendiren bir figür olmuştur. Onun için önemli olan, Trump’ın mesajını daha geniş kitlelere ulaştırmak ve “Trumpçılık” olarak adlandırılan popülist milliyetçiliği kalıcı bir siyasi akım haline getirmek.
Miller, eleştirmenler tarafından “bölücülük, ırkçılık ve otoriterlik” ile suçlanırken, destekçileri onu “vatansever ve kararlı bir lider” olarak tanımlıyor. ABD basını, Miller’ın Beyaz Saray’daki etkinliğini Trump yönetiminin en karanlık dönemlerine bağlamış ve onun politikalarını “demokrasiye zarar veren bir çizgide” görmüştür. Ancak Miller, bu eleştirilere hiçbir zaman yanıt vermemiş ve sessizliğini korumuştur.
Stephen Miller’ın Etkisi Sürüyor mu?
Trump, Beyaz Saray’a geri dönüşüyle Miller’ın etkisi Amerikan siyasetinde daha güçlü bir şekilde hissedileceği bekleniyor. Trump sonrası dönemde, Miller’ın kurduğu politik örgütler ve danışmanlık ofisleri, sağ popülist akımları desteklemeye devam etmiş ve analistler tarafından Miller’ın yalnızca Trump’ın değil, gelecekteki sağcı liderlerin de politikalarını şekillendirebilecek kapasitede olduğunu vurguluyor.
Bu haberi Nokta Haber Yorum için aşağıdaki yayınları takip ederek kaleme aldık…
- NHY / The New York Times, The Washington Post, The Atlantic, CNN Politics, NPR (National Public Radio), ProPublica, Brookings Institution, The Guardian