Bu küçük kız Narin için söylenecek bir şey bulamıyorum. Bir kurgu olmadığını kendime hatırlatarak soluksuz seyrediyorum. Sadece midem bulanıyor ve eminim herkes aynı durumda. Ah! Demekten başka bir şey söyleyemiyorum. Ah! O en içeriden gelen ah titreşimlerinin beynimin kıvrımlarının en ücra köşelerine kadar gittiğini ve vücudumun enerjisini de tamamen boşalttığını hissediyorum. Küçücük bir kız 20 hanelik küçücük bir köyde kocaman dehşetengiz bir cinayete kurban gidiyor. Derin bir sessizlik var. Herkes susuyor sadece ortada bir çocuk cesedi var. Bütün köylü orada. Hepsi susuyor. Sorgulamalar çapraz şekilde devam diyor. . Neden konuşmuyorlar? Cevap Toplumsal vicdansızlık, organize kötülük, konuşmayan şeytandır, feodal düzen vs. vs. tabii ki bu kadar değil.
Haberlerden anladığım kadarı ile bu sözü geçen aile o çevrede oldukça varlıklı ve güçlüymüş. Herkes sustuğuna göre belli ki bu işin çekirdeğinde bu aileden güçlü birileri var. Hiyerarşinin olduğu her kapalı toplumda “bildiklerini” söylemek bizim gibi coğrafyalarda yürek ister. Paranın her kapıyı açtığı, güçlünün hep haklı olduğu düzenlerde öyle kolay değildir güçlünün aleyhinde konuşmak, bildiklerini söylemek. Onun için gizli tanıklık filan var. ( işin içinde para ve güç olunca gizli tanık olmak da çok kolay değil.
Bu yaşanan olay çok kötü. Bir insanın bilerek isteyerek yok edilmesi. Bedeniyle ruhuyla her şeyiyle küçük kız yok artık. Türkiye’de bunun gibi faili meçhul çok cinayet var. Konuyu nereye getirmek istiyorum: Hiyerarşik ve kapalı toplumlara. Mesela bir aile. Mesela ast üst ilişkisinin olduğu bir eğitim birimi (ilk okulda bir sınıf bile olabilir veya bir fakülte ) Buralarda evet tamam tabii ki öyle cinayetler olmuyor ama buralarda da herkesin son derece sessizlikle karşıladığı ne haksızlıklar, ne yanlış uygulamalar ne duygusal baskılar hatta sebebi anlaşılamayan intiharlar. Bu kapalı toplumlarda yani korkan ve korkutan elemanların olduğu,sorgusuz sualsiz katı bir hiyerarşik düzenin sürdüğü kurumlarda herkes sessizdir. Erken öten horozu keserler. Egemen düzenini kurmuştur. İstemediğini dışlar. İşte o büyük çoğunluk ki bu olayda sessiz kalan tanıklara tekabül ediyor ve bilmezlikten gelerek kendini koruyor. Bu çoğunlukla böyledir.
Düzen bu. Günlerdir televizyon ve basından takip ettiğim kadarı, kurumsal veya akademi çevresinden gelen gazeteciler veya üniversite hocaları, bu olayda köylülerin ser verip sır vermemesini hiç konuşmamalarını çok yadırgıyorlar. Hatta lanetleyenler var. Valla ben de açık oturumlarda veya köşe yazılarında bu sessiz köylüleri yadırgayanları yadırgıyorum. Acaba diyorum bu arkadaşlar, bu üniversite hocaları çalıştıkları kurumlarda ve akademilerde kalkıp hep doğruyu mu söylediler? Haksızlığa hep karşı mı çıktılar? Egemen olandan değil de zayıftan yana mı oldular? Hiç zannetmiyorum. Ne yazık ki dünyanın düzeni böyle. Hep güçlüden yana.
Korkunç cinayete dönersek insanların bu kadar sessiz kalması ne yazık ki yukarıda anlattığım gibi atasözlerinde bile hep vurgulanan sessiz kalma üzerine kültürel bir kodumuz da var. Güçlüden korkuyoruz. Tabii ki doğrusu bu değil. Kol kırılırsa yen içinde kalmamalı. Konuşmalı ve güçlüye itiraz edebilecek güvencede olmalı herkes. İşte bu çok önemli. Konuşmaktan doğruları söylemekten korkmamak.
Tabii ki bu arada söylemem gerekir ki hep doğrudan hep iyiden yana olan ve en önemlisi her ne pahasına olursa olsun kendi geleceği ve hatta hayatı pahasına her şeyi göze alarak konuşan insanlar da var. Çok az bile olsa. Bu dünya birazcık güzellik içeriyorsa öyle insanlar sayesinde.
Umarım bu vahim olayda vicdanlı insanlar gerçeği ortaya çıkartır her ne pahasına olursa olsun.
- Bir Film: Cevher (The Substance) - 17 Aralık 2024
- Yeni Doğan Çetesi ve Rant Kavgaları - 24 Kasım 2024
- Failler Güçlü Olunca… - 11 Eylül 2024