Türkiye ekonomisi, ciddi bir enflasyon kriziyle boğuşuyor. Fiyat artışlarının bu denli yüksek olmasının altında yatan nedenler, hükümetin ve ilgili ekonomik kurumların politika hatalarından kaynaklanıyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 2024 yılı ikinci Enflasyon Raporu’na göre, sıkı para politikası duruşunun korunması ve fiyat istikrarının sağlanması hedefleniyor. Ancak, mevcut durumda fiyat artışları, bu hedeflerin oldukça üzerinde seyrediyor, bu da hükümetin ve TCMB’nin politikalarının etkinliğini sorgulatıyor.
Birçok analist ve ekonomist, Türkiye’deki fiyat artışlarının yüksekliğinin, hükümetin yanlış ekonomik politikalarından ve yönetim hatalarından kaynaklandığını belirtiyor. Artan maliyetler, döviz kuru dalgalanmaları, tarım ve gıda sektöründeki dışa bağımlılık ve jeopolitik gerilimler gibi etkenler, hükümetin yetersiz ve yanlış politikalarıyla birleşerek enflasyonu tetikliyor. Özellikle, petrol ve gıda gibi temel emtiaların fiyatlarında yaşanan artışlar, maliyet enflasyonuna yol açıyor ve bu da fiyatların genel seviyesinde yükselmeyle sonuçlanıyor.
Hükümetin baskısıyla yapılan TCMB’nin faiz indirimleri sonucunda yaşanan kur şokları, maliyet artışının ana nedeni olarak gösteriliyor. Düşük faiz oranları, talebi canlandırarak fiyatları yükseltiyor ve enflasyonist baskıları tetikliyor. Bu durum, hem üretici hem de tüketici üzerinde olumsuz bir etki yaratıyor, sabit gelir sahiplerinin alım gücünü azaltıyor ve firmaların yatırım yapma isteğini düşürüyor. Hükümetin düşük faiz politikası ısrarı, ekonomik istikrarı tehlikeye atıyor ve enflasyonu daha da körüklüyor.
Türkiye’deki fiyat artışlarının küresel oranların çok üstünde olmasının bir diğer nedeni ise, hükümetin piyasa düzenlemeleri konusundaki yetersizliği ve rekabet eksikliği ile ilgili. Yüksek enflasyon, aşırı talep, maliyet artışı ve rekabet eksikliği, Türkiye ekonomisinin karşı karşıya olduğu zorlukları daha da artırıyor. Bu durum, yatırımcı güvenini sarsıyor ve ekonomik büyüme potansiyelini olumsuz etkiliyor.
Türkiye’nin enflasyonla mücadelesinde, TCMB’nin politika faiz oranlarını belirleme süreci ve hükümetin ekonomik politika yapısının, enflasyonist baskıları azaltma ve makroekonomik istikrarı sağlama konusunda kritik öneme sahip olduğu görülüyor. TCMB’nin bağımsızlığı ve politika kararlarının şeffaflığı, piyasa aktörleri tarafından yakından izleniyor ve Türkiye ekonomisinin geleceği açısından belirleyici oluyor. Ancak hükümet, bu bağımsızlığı sürekli olarak ihlal ediyor ve ekonomik kararların siyasi çıkarlar doğrultusunda alınmasına yol açıyor.
Türkiye’deki fiyat artışlarının ardındaki dinamikler, karmaşık ve çok boyutlu bir yapıya sahip. Hükümetin ve TCMB’nin politika hataları, yanı sıra küresel ekonomik koşullar, döviz kuru dalgalanmaları, maliyetler ve rekabet dinamikleri, enflasyonist baskıların ana kaynakları olarak öne çıkıyor. Bu nedenle, Türkiye’nin enflasyonla mücadelesinde, kapsamlı ve tutarlı bir politika yaklaşımının benimsenmesi ve uygulanması, ekonomik istikrarın sağlanması ve sürdürülebilir büyümenin desteklenmesi için hayati önem taşıyor. Ancak, hükümetin mevcut politikaları, bu zorlukların üstesinden gelmekte yetersiz kalıyor ve halkın refahını ciddi şekilde zedeliyor.