Marksist Felsefe Açısından Eğitim

Marksizm , büyük Alman filozoflar Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından geliştirilen “bilimsel toplumculuk” doğrultusundaki felsefe, toplum ve ekonomi öğretisidir. Marksizm tümel, kuşatıcı bir felsefe sistemidir. Bu felsefe, bir yanıyla bu gün Batıda felsefe deyince anlaşılan, felsefe problemleri alanını inceleyen, bilgi teorisi, ontoloji ve bilim felsefesi gibi disiplinleri içine alan diyalektik materyalizme, öbür yanıyla da bir tarih felsefesi, bir toplum felsefesi demek olan tarihsel materyalizme dayanır.

Marksist felsefenin eğitim modeli “Politeknik okulları” çerçevesinde gerçekleşmiş hümanist bir modeldir. Politeknik eğitimin tarihi ilk çağın maddeci filozoflarına kadar uzasa da, aslında bu düşünce etkin olarak 16. yüzyıldan itibaren sosyal ütopyacılar tarafından dile getirilmiş, düşünsel anlamda son şekli Marks ve Engels tarafından verilmiştir.

Marks, Politeknik eğitim kavramını, eğitimin üretimle birleştirilmesi olarak almıştır. Marks eğitime ilişkin görüşlerini ve Politeknik eğitimi 1866 Cenevre ‘Enternasyonal İş Birliği’ toplantısında şu şekilde ifade etmiştir: 

“Eğitimden üç şey anlıyoruz: Birincisi; zihni eğitim, ikincisi, beden eğitimi; Üçüncüsü ise Politeknik eğitim. Bu Politeknik eğitim, öyle bir eğitimdir ki, bütün üretim süreçlerinin genel bilimsel ilkelerini öğretecek ve aynı zamanda da çocukları ve gençleri pratik çalışmalara sokacak, her türlü işlerde yararlanılacak temel aletlerin kullanılmasını öğretecektir”.

Bireyin zihinsel ve bedensel eğitiminin yanı sıra, onun mesleki olarak yetiştirilmesini de öngören bu sistem, ‘üretim için eğitim’ ilkesine dayanır. Yani, Marks Politeknik eğitim ile eğitimin maddi üretime yönelik olması gerektiğini vurgulamıştır. 

Marks ve Engels de eğitimin maddi üretim ile birleştirilmesiyle toplumsal üretiminin artmasını ve insanların tüm yönlü olarak eğitilmelerini amaçlıyorlardı.

Marks’ın eğitime ilişkin düşünceleri arasında hümanist (insancıl) bir eğitim anlayışı da vardı. Bu nedenle, Marks’ta kapitalist işbölümünün insanı yabancılaştırdığını, onu insani boyutlarından ve özelliklerinden uzaklaştırdığını ifade ediyordu. Eski dönemlerin çok sıfatlı insanı yerini tek boyutlu bir köleye bırakmıştı. Bu yüzden kapitalist işbölümüne ve yabancılaşmaya karşı bir alternatif bulmak gerekiyordu. Bu da insanın çok yönlü gelişimi ile olanaklı olacaktı. Daha sonraki dönemlerinde ise Marks, Politeknik eğitim anlayışını formüle etmiştir. 

Bu, Marks’ın Politeknik eğitim anlayışıdır. Bu anlayışa göre insan, üretim sürecine toplumsal biçimde katılıp emeğinin ürününe sahip olacak, bu süreçte eğitim de alacaktır. Eğitim ile üretim iç içe geçecek; her üretim ortamı eğitim, her eğitim alanı da üretim ortamı olarak işlev görecektir. Her eğitsel etkinliğin temelinde üretim olacaktır, zira genel ortak zenginliğin üretilmesinde üretim, eğitimin temelinde yer alacaktır. 

Politeknik eğitim bilgiyle üretimi birleştirmektedir. Bu ikisi arasındaki ilişki, hayatın ve üretim esaslarının bilimsel şekilde kavranışına dayanır. Yani, eğitimdeki başarı üretimin bilimsel şekilde kavranmasıyla mümkündür. Bu bilimsel kavrayış sürecinde eğitim üç boyut üzerine oturtulur. Bunlar, bedensel, zihinsel ve sanatsal boyutlardır. Sanatsal boyut daha ziyade üretimsel boyut olarak da görülebilir. Böylece bu üç boyutta eğitimden verimli sonuç, ancak eğitimin üretim ortamlarında teori ile uygulama arasında denge kurmasıyla alınabilir. 

Arslan ÖZDEMİR