Le Monde: “Goulag İhalesine Bile Katılırlar”: Danışmanlık Dünyasının Vicdan Krizi

Danışman David Naïm, Le Monde’daki çarpıcı yazısında, büyük danışmanlık şirketlerinin etik dışı projelerde nasıl rol aldığını sorguluyor: “Bir diktatör goulag açmak istese, mutlaka bir danışmanlık şirketi buna teklif verir.”

BCG ve Gazze Planı: Parayla Satılan Vicdan

Danışman David Naïm, Le Monde gazetesinde 19 Temmuz’da yayımlanan “tribune” yazısında, Boston Consulting Group’un (BCG) Gazze üzerine hazırladığı skandal çalışmayı gündeme taşıdı.

İngiliz Financial Times’ın temmuz başında ortaya çıkardığı bilgilere göre, BCG, bir Amerikan güvenlik şirketi aracılığıyla, bir İsrail düşünce kuruluşu tarafından görevlendirilerek, “Gazze’nin yeniden inşası” için bir plan geliştirdi. Ancak bu plan, 500.000 Filistinlinin Gazze dışına taşınması üzerine kuruluydu. Hatta bu göçü teşvik için önerilen “teklifler” arasında 9.000 dolar nakit ya da 5.000 dolar ve dört yıllık kira desteği gibi seçenekler vardı. Proje, hayatta kalanları kapsamayan, “insansız” bir yeniden inşa vizyonunu temsil ediyordu.

Naïm, danışmanlık dünyasındaki bu tarz çalışmaların milyonlarca dolarlık bedeller karşılığında nasıl hayata geçirildiğini eleştiriyor. BCG, ortaya çıkan tepkiler üzerine projeden sorumlu kişileri işten çıkardı, ödemeyi reddetti ve kamuoyundan özür diledi. Ancak yazar, bunun yaşanan trajediler karşısında yetersiz olduğunu savunuyor: “Bu kadar ölüm, acı ve korku yaşanmışken birkaç özürle yetinemeyiz.”

McKinsey ve Opiat Krizi: Ölümcül Tavsiyelerin Bedeli

Naïm, benzer bir skandalı da McKinsey üzerinden hatırlatıyor. ABD’de opioid (ağrı kesici) krizine yol açan danışmanlık stratejileri nedeniyle McKinsey, ilaç firmalarına “daha fazla kâr” için daha yüksek dozlar önerdi. Amerikan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC), bu politikaların on binlerce kişinin doz aşımıyla ölümüne yol açtığını açıkladı.

McKinsey, 2024 yılında neredeyse bir milyar dolarlık bir tazminat ödeyerek dava süreçlerinden kaçtı. “Derin pişmanlıklarını” ifade ettiler ama Naïm’e göre bu açıklamalar danışmanlık sektöründeki sistematik etik boşluğunu örtmeye yetmiyor.

Kuralsız Alan: Danışmanlıkta Deontoloji Neden İşlemiyor?

Yazının belki de en önemli kısmı, bu skandalların “nasıl mümkün olabildiğini” sorgulayan bölümler. Danışmanlık şirketlerinde her projeye başlamadan önce müşteri risk analizi, etik uygunluk ve yönetsel onay gibi “süreçler” vardır. Ancak bu süreçler, diğer düzenlenmiş meslek gruplarındaki gibi bağlayıcı değildir.

Naïm’e göre avukatlar ya da gazeteciler gibi etik kodlara uyan meslekler kamuya açık ilkelere dayanırken, danışmanlık şirketlerinin çoğu kendi etik kodlarını çalışanlarıyla bile şeffaf biçimde paylaşmıyor. İşler tamamen “öz denetim” esasına dayanıyor — ve bu da çoğu zaman çalışmıyor.

Bazı şirketlerin seks, kumar ya da tütün endüstrilerine çalışmamayı tercih ettiğini belirtse de bu kararlar genellikle istisnai. Dahası, “Chinese wall” olarak bilinen çıkar çatışması önlemleri de sadece teoride kalıyor.

Naïm’in Uyarısı: Danışmanlık Dünyası Kendini Sorgulamalı

Naïm yazısını, sektör içinden biri olarak “Bir iç muhasebe zamanı” çağrısıyla bitiriyor. Dünyanın dört bir yanında krizler, savaşlar ve halk sağlığı felaketleri yaşanırken, danışmanlık şirketlerinin paranın peşinden koşarak etik dışı projelere imza atması, yalnızca mesleki bir sorun değil; toplumsal bir tehlike.

Naïm’in ifadesiyle:

“Bir diktatör goulag açmak için ihale açsa, buna teklif verecek bir danışmanlık şirketi mutlaka bulunur.”

Bu çarpıcı uyarı, yalnızca danışmanlara değil, bu şirketleri işe alan hükümetlere, kurumlara ve sivil topluma da açık bir çağrı niteliğinde: Vicdanın sınırları kârlılık kriterlerine emanet edilemez.


Kaynak: Naïm, David. “Si un dictateur publiait un appel d’offres pour rouvrir des goulags…” Le Monde, 19 Temmuz 2025.