Kimin Varlığıyla Çoğaldınız?

Siz ısrarla kayıtsız kalıp direnseniz de,
“sevginin günü olmaz, alışveriş sektörünü canlandırma günü olur” diye düşünseniz de,
haftalar öncesinden görsel ve yazılı medya, bulduğu her köşeden, her çatlaktan başını çıkarıp,
“Sevgililer Günü” tanımını öğretmeye başlıyor!

Bu durumda aslında zerre kadar umurunuzda olmayan o güne, psikolojik olarak hazırlanmaya,
verilen rolleri istemeye istemeye oynamaya başlıyorsunuz.
Maalesef en çok da kadınlar üzerinden oynanıyor bu oyun.
Hemen her gün en az bir kadının erkek şiddetine kurban gittiği, bir gün ‘bana olmaz’ diyenlerin de maruz kalabileceği
ve şiddetin sevgiyle gerekçelendirilip, ceza indiriminden yararlandığı gerçeğinin üzeri,
parlak hediyelerle, o güne özel süslü aşk sözleriyle örtülüyor.
Tıpkı kadın- erkek eşitsizliğinin üzerinin örtüldüğü gibi!

Vitrinler kırmızı güllere kalplere kesip, pahalı tüketim malzemeleri,
mücevherler pazarlarda baş köşeyi alırken,
verilen hediyenin maddi değeri de sevginin ölçütü olarak görülüyor!

Ben aşk ve sevgi kavramlarının içinin bu kadar boşaltılıp, değersizleştirildiği böyle bir zamanda
Sevgililer Gününü kutlamıyorum.

Çünkü sevgilinin tarifi insanın yüreğinde gizli.
En çok kim için körü körüne ve korkusuzca hareket ettiniz?
Kimin yanında kendinizi kendiniz gibi hissettiniz?
Peki en son ne zaman, onun gerçekte ne istediğini sorup, kendinizden çok, ona değer verdiniz,
hayallerine, özlemlerine saygı duyup, sahip çıktınız?
Parası bitince değil, yanınızdan gidince soluksuz kaldınız?

“Aşk etinden topuğuna kadar işlemiş bir nasırdır
Ya canın acıya acıya adım atacaksın,
Ya da canını acıta acıta söküp atacaksın.
Fakat her iki yolda da tek bir gerçek olacak.
Canın çok, ama çok acıyacak.” der Mevlana.
‘Hep’ken ‘hiç’ olmayı göze alıp, en çok kimin varlığıyla çoğaldınız, yokluğuyla yandınız?

Para harcayarak sevgi gösterilmez!
Sevmek iyi günde kötü günde yanında olabilmektir.