İşsizlik Oranları ve Atıl İşgücü: TÜİK Verilerinin Ötesine Bakmak

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı 2024 yılı üçüncü çeyrek işgücü istatistikleri, ülkenin ekonomik görünümüne dair bir pencere açsa da, bu rakamların ardındaki hikaye tartışmaya açık. Resmi işsizlik oranı yüzde 8,7 olarak açıklansa da geniş tanımlı işsizlik oranının yüzde 26,5’e ulaşması, ekonomideki kırılganlığı açıkça ortaya koyuyor. Ancak, rakamlara odaklanmak kadar, bu verilerin nasıl yorumlandığını ve eksik kalan noktaları da eleştirel bir gözle değerlendirmek gerekiyor.

Rakamlar Gerçek Durumu Yansıtıyor mu?

TÜİK’in açıkladığı işsizlik oranı, her ne kadar düşüş trendi gösterse de, yalnızca iş arayanları kapsadığı için eksik bir tablo sunuyor. İş bulma umudunu kaybettiği için iş aramayanlar, eksik istihdam edilenler ve potansiyel işgücü gibi kategorileri içeren geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 26,5. Bu, her dört kişiden birinin işsizlik ya da eksik istihdam sorunu yaşadığını gösteriyor. Peki, bu kadar yüksek bir orana rağmen neden resmi işsizlik oranları topluma “başarı” olarak sunuluyor?

Kadınlar İşgücü Piyasasında Neden Geri Planda?

Kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 36,9 gibi ürkütücü bir seviyede. Bu durum, sadece toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin değil, aynı zamanda Türkiye’nin ekonomik potansiyelini heba ettiğinin de bir göstergesi. Kadınların istihdama daha fazla katılması için devlet politikalarının yetersiz kaldığı ortada. Çalışan annelere yönelik kreş desteği, esnek çalışma imkânları ve cinsiyet temelli ayrımcılığı önleyecek yasal düzenlemeler hayata geçirilmeli. Ancak, mevcut politika önerileri, bu sorunların çözümüne yönelik somut bir irade taşımıyor.

Genç İşsizliği: Kaybedilen Bir Kuşak mı?

Genç nüfusun işsizlik oranı yüzde 16,8’e yükselirken, kadın genç işsizliği yüzde 23,5’e ulaştı. Eğitim sistemi ve işgücü piyasası arasındaki uyumsuzluk bu sorunun temel nedenlerinden biri. Gençler, mezun olduktan sonra iş bulamamakta, bulduklarında ise düşük ücretli veya geçici işlerde çalışmak zorunda kalmakta. Genç girişimciliği teşvik edecek politikaların yetersizliği, bu kaybı daha da derinleştiriyor. Eğer bu sorun çözülmezse, ekonomide sürdürülebilir bir büyüme hedefi yalnızca bir hayal olarak kalacaktır.

Tarımdan Hizmet Sektörüne Kayış: Riskler ve Fırsatlar

Tarımdaki istihdamın yüzde 14,6’ya gerilemesi ve hizmet sektörünün yüzde 58,2’ye çıkması, sektörel dönüşümün yönünü gösteriyor. Ancak bu dönüşüm, işgücü piyasasının büyük bir bölümünün düşük ücretli ve güvencesiz işlerde çalışmasına yol açıyor. Tarımdan kopan milyonlarca insan, hizmet sektörünün altında bir “yedek işgücü” olarak kullanılıyor ve bu da işçilerin pazarlık gücünü zayıflatıyor.

Rakamların Ardındaki Gerçek

TÜİK’in işsizlik rakamları, yalnızca teknik bir veri seti sunuyor; oysa bu rakamlar, toplumdaki ekonomik adaletsizliklerin ve sosyal kırılmaların bir göstergesi. Atıl işgücü oranlarının yüksekliği, kadınların işgücüne katılımındaki düşüklük ve genç işsizliği, ekonomik politikaların yalnızca büyüme odaklı olduğunu, eşitsizlikleri gidermeye yönelik olmadığını gösteriyor.

Bu nedenle, işsizlik oranlarının “başarı” olarak lanse edilmesi yerine, gerçek sorunların üzerine eğilen, adil ve sürdürülebilir çözümler üreten politikalar gereklidir. Toplumun işgücü piyasasına dair bu hikayeyi kendi gözleriyle görmesi ve sorgulaması, daha adil bir ekonomik düzen için ilk adım olacaktır.