İktidardaki liderlerin üniversiteye ve gençliÄŸe bakışı – 1968 ve 2021

Cumhurbaşkanı tarafından Boğaziçi Üniversitesine yapılan rektör ataması haklı olarak büyük tepki çekti. Tepkilerin en önemli nedeni, atanan kişinin Boğaziçi Üniversitesi dışından olması ve üniversitenin yükseltme- atama kriterlerine de, kurum kültürüne de hiç uygun olmaması idi. Öğretim üyeleri de, öğrenciler de kararlı ve tutarlı bir protesto başlattılar. Buna karşılık olarak, iktidarı oluşturan partilerin liderleri öğretim üyelerine ve öğrencilere (burada tekrarlamak istemediğim) tümüyle haksız ve çok ağır kelimelerle tepki gösterdiler. Bu ifadeler iktidarın üniversitelerin yapılarına, özelliklerine ve sorunlarına ne kadar uzak olduğunu ortaya koyuyordu. Bu ifadeler aynı zamanda (çok kez gördüğümüz gibi) iktidarın diyalog kültürü yerine ötekileştirme-kutuplaştırma tercihini gösteriyor ve atama sorununu daha da büyütüyordu. Bu süreç bana yarım yüzyıl öncesine ait bir örneği anımsattı ve yarım yüzyılda bu kadar geriye gidiş nasıl oldu sorusunu düşündürdü.

1968 bütün dünyada büyük bir dalgalanmanın yaÅŸandığı bir yıldı. Fransa’da baÅŸlayan gençlik patlaması birçok ülkeye yayıldı, bazı ülkelerde üniversiteler geçici olarak kapatıldı. Türkiye’de de kısa süre sonra, Haziran başında üniversitelerde boykot ve iÅŸgaller baÅŸladı. İstanbul Üniversitesi’nin Hukuk ve İktisat fakültelerinin bulunduÄŸu merkez kampüsü iÅŸgal edildi. Öğrencilerin neredeyse tamamı iÅŸgali destekliyordu. O yıllarda güvenlik güçlerinin üniversiteye girmesi rektörün iznine tabi idi, dolayısıyla herhangi bir polis müdahalesi olmadı. Gazeteler bağımsız yayın yaptığı için yazarlar kendi görüşlerini özgürce yazıyordu.

İsmet PaÅŸa “boykotla iÅŸgal aynı ÅŸeydir” diyerek anlayışlı bir tutum gösterdi. İşgal üç hafta sürdü. Evi veya kaldığı yurt yakın olanlar gece ayrılıyordu, fakat yeterli sayıda kiÅŸi de merkez kampüste kalıyordu. Toplantılar yapılıyor ve öğrencilerin reform talepleri saptanıyordu. Bizim İktisat Fakültesi öğrencileri olarak taleplerimiz arasında yabancı dil derslerinin daha kapsamlı olarak verilmesi, derslerin Türkiye sorunları ile iliÅŸkisinin güçlendirilmesi, öğrencinin yönetime katılması gibi istekler vardı. İşgalde binaya ve eÅŸyalara zarar verilmemesi için özen gösteriliyordu. Çok sevdiÄŸim bir arkadaşım iÅŸgalin ilk günlerinde kütüphanenin kapısına bir yazı asarak , kütüphaneden dışarı kitap çıkarılmasının iÅŸgalin amaçlarına aykırı olduÄŸu uyarısını yapmıştı. Åžimdi konunun en ilginç noktasına geliyoruz. Dönemin baÅŸbakanı Süleyman Demirel ne yaptı?

1968’in 40. yılında Bianet’ten okuduÄŸumuz ÅŸu görüşleri açıklıyordu: “Hadiseler karşısında sükunetimizi, soÄŸukkanlılığımızı ve devlet itibarına olan itinamızı, gençlik meselelerine olan anlayışımızı hakim kılacağız”. “Masum arzular dikkat ve itinayla üniversite idaresi tarafından gayet tabii ki nazarı itibara alınacaktır”. Bu ifadelere paralel olarak iÅŸgal süresince öğrencilere hiçbir müdahalede bulunulmadığı gibi, merkez kampüste ne elektrik, ne su kesildi. Bir süre sonra iÅŸgal konseyi adına bir grup ile üniversite yönetimi arasında görüşmeler yapıldı ve belirli bir uzlaÅŸmadan sonra üç hafta sonunda iÅŸgale son verildi. Hiçbir öğrenci tutuklanmadı, kimsenin burnu kanamadı. Siyasi liderlerden hiçbiri öğrencilere hakaret etmedi. Yanılmıyorsam, tarafların tümü bazı dersler çıkarttı.
Son bir örnek daha vereyim, 2008 yılında İTÜ Maslak Kampüsü’nde 20, 30,40 yılını tamamlamış akademisyenlere plaket töreninde Süleyman Demirel de bulunuyordu ve çoÄŸumuzun ilk kez dinlediÄŸimiz bir anısını paylaÅŸtı. “Biz de son sınıfta iken, daha önce sorumlu olmadığımız bir ders birdenbire konunca, boykot yapmıştık ve o nedenle bir yıl geç mezun olmuÅŸtuk” diye açıkladı. Onlara da herhangi bir ceza verilmemiÅŸ.

Bugün iktidarda bulunan liderlerin kullandıkları dili, öğretim üyelerine ve öğrencilere yönelttikleri haksız ithamları duydukça, okudukça, binlerce aile, binlerce öğretim üyesi, binlerce öğrenci bu ağır sözler kendilerine söylenmiÅŸ gibi kızıyor, üzülüyor. İktidar ise , daha da büyük bir hata yaparak BoÄŸaziçi Üniversitesi’ne yeni kadrolar doldurmak için iki fakülte ekliyor. Neden yapıldığını herkes anlıyor, BoÄŸaziçi’ne ve bu ülkenin üniversite dünyasına zarar verildiÄŸini de herkes biliyor. Bu ülkede üniversiteler darbe dönemlerinde ağır bedeller ödemiÅŸlerdir, ancak bu ağır bedellerin sorumlularını da tarih ağır biçimde yargılamıştır ve yargılamaya devam edecektir. İktidarın BoÄŸaziçi Üniversitesi’ne iki aÅŸamalı müdahalesi uluslararası düzeyde de geçmiÅŸe göre çok daha güçlü biçimde eleÅŸtirildi, kınandı.

Alınması gereken ders çok açık: Hatada direnmek sadece hatayı büyütür. O kadar basit aslında.

Burhan ÅžENATALAR
Bunları da okuyabilirsiniz...

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul etmek Mesajları Oku