Homo Sum; Humani Nihil a Me Alienum Puto: İnsan ve İnsanlık Üzerine Bir Düşünce

“İnsan olmak, yalnızca var olmak değil; başkalarının acılarına, sevinçlerine ve hikâyelerine yabancı kalmamaktır.”

Terentius’un “Homo sum; humani nihil a me alienum puto” sözü, insan olmanın evrenselliğini ve insan doğasına duyulan empatiyi vurgulayan en önemli ifadelerden biridir. Latince olan bu cümle, “İnsanım, insana dair hiçbir şey bana yabancı değildir” anlamına gelir. Antik Roma’nın en önemli oyun yazarlarından biri olan Terentius, bu sözü Heauton Timorumenos adlı komedyasında kullanmıştır.

Bu cümle, insanın hem bireysel hem de toplumsal düzeyde kendisini başkalarının deneyimlerinden soyutlamaması gerektiğini anlatır. İnsanlık tarihine bakıldığında, toplumsal dayanışma ve empati, medeniyetin gelişiminde kritik roller oynamıştır. Terentius’un bu sözü de, bireyin kendi sınırlarının ötesine geçerek farklı insan deneyimlerini anlaması gerektiğini vurgular.

Bu sözün en temel anlamlarından biri, insanın başkalarının acılarına, sevinçlerine ve yaşam mücadelelerine kayıtsız kalmaması gerektiğidir. İnsanlık, bireylerin birbirlerine duyduğu empati sayesinde varlığını sürdürmüş ve medeniyetler bu duyarlılıkla şekillenmiştir.

Toplumsal yaşamda empati, bireylerin birbirlerini anlamalarını ve daha sağlıklı ilişkiler kurmalarını sağlar. Modern dünyada artan bireyselleşme ve yabancılaşma, insanın insana dair olanı unutmasına neden olabilir. Terentius’un bu sözü, insana dair her şeyin bizi ilgilendirdiğini hatırlatarak toplumsal bağları güçlendirme konusunda önemli bir hatırlatma niteliğindedir.

Bu ifade aynı zamanda etik ve sosyal sorumluluk bağlamında da değerlendirilebilir. Bir bireyin sadece kendi yaşamına odaklanarak başkalarının acılarını görmezden gelmesi, toplumsal vicdanın zayıflamasına yol açar. Bir haksızlık karşısında susmak veya başkalarının problemlerine duyarsız kalmak, insanlık değerleriyle çelişir. Terentius’un ifadesi, bireylerin dünyadaki adaletsizliklere karşı duyarsız kalmaması gerektiğini, başkalarının mücadelelerini anlamanın ve paylaşmanın insan olmanın bir gereği olduğunu vurgular.

Bu cümle, sadece ahlaki veya insani bir mesaj vermekle kalmaz, aynı zamanda felsefi bir bakış açısı da sunar. Stoacı filozoflar, insanın doğası gereği sosyal bir varlık olduğunu ve diğer insanlarla etkileşim içinde anlam kazandığını vurgularlar. Aynı şekilde, Jean-Paul Sartre’ın varoluşçuluğu veya Albert Camus’nün absürd insan görüşü de bireyin toplumdan bağımsız düşünülemeyeceğini savunur.

Kültürel olarak bakıldığında, bu söz insanın sanat, edebiyat, felsefe ve tarih gibi insana dair her alana ilgi duyması gerektiğini de düşündürmektedir. Bir toplumun sanatı, tarihi veya edebiyatı, sadece o toplumu ilgilendiren unsurlar değil, tüm insanlık mirasının parçalarıdır. Bu bağlamda, Terentius’un sözü sadece etik bir ilke değil, aynı zamanda kültürel ve entelektüel bir sorumluluk çağrısıdır.

Terentius’un “Homo sum; humani nihil a me alienum puto” sözü, insanın yalnızca kendisini değil, tüm insanlığı anlamaya çalışması gerektiğini öğütleyen güçlü bir ifadedir. Modern dünyada bireyselleşmenin ve yabancılaşmanın arttığı bir dönemde, bu söz, insana dair olan her şeye duyarlılıkla yaklaşmanın önemini vurgular. Empati, sosyal sorumluluk ve kültürel bilinci içeren bu anlayış, bireylerin hem kendi yaşamlarını hem de toplumu daha bilinçli ve adil bir şekilde şekillendirmelerine yardımcı olabilir.

İnsan olmak sadece biyolojik bir gerçeklik değil, aynı zamanda etik bir sorumluluktur. İnsan olmanın gereği olarak, insanlık adına yapılan her şeyi anlamak, paylaşmak ve gerektiğinde müdahil olmak, insanlık bilincinin bir parçasıdır. Terentius’un yüzyıllar öncesinden gelen bu sözü, bugün hâlâ insanlık için anlamını koruyan ve üzerine düşünülmesi gereken derin bir mesaj içermektedir.

 

Arslan ÖZDEMİR