Hiç kimse sınanmadığı günahın masumu değildir

Emrah Serbes diyordu ki tutuklanırken, “Serbes, sonunda te yok; artık benim ardımda hiç bir şey yok…” İçim sızladı.

Ben birisi acı çektiğini söylüyorsa, aksi ispat edilene kadar ona inanmayı seçenlerdenim. Çünkü kimseyi inandıramadığım çok acı çektim.

Onu bir çırpıda linç etmeyi seçenlerin yazdıklarını hayretle okurken hep şu cümle dolaştı kafamda, “bu insanlar hiç mi acı çekmemiş?”

Özellikle Behzat Ç zamanında ve düşük yoğunluklu da olsa hâlâ Emrah Serbes yazılarıyla, sözleriyle yatıp kalkanlar, korkunç bir sürü psikolojisiyle bir anda harcayıverdi onu.

Hem de öyle böyle değil! Dehşetle okudum yazılanları.

Kim ne derse desin, Emrah Serbes şu klişelerle dolu, sığ, yoz yobaz sanat camiasında ezber bozan, insanların düşünce ve algı dünyalarında pencereler açan özgün ve cesur bir yazardır.

Ve çoğunuzun da ondan feyz almışlığı vardır.

Bu kadar mı kolay! Bu kadar mı ucuz bir insanı sizde bıraktığı onca ize rağmen onun sarhoş olduğundan girip ot içtiğinden çıkan yobazlarla aynı paydada buluşarak bir çırpıda bok çukuruna yollayıvermek!

Öylesine duyarlılıkları olan genç bir yazar, bir aileyi yok etmiş! Genç bir kızın ve babasının ölümüne yol açmış, sağ kalan anneyi de şayet yaşarsa her gün ölmek isteyeceği bir hayata mahkûm bırakmış!

Bırakın yıllarca hapiste geçecek olan hayatının, böylesine korkunç bir olaya sebep olmuş olmanın ona ne yapmış olabileceğini hiç mi hissedemiyorsunuz!

O bir katil değil! O bir sadist değil! O bir yazar! Kalbi olan bir insan!

İster miydi böyle olmasını! Ne kadar acı çekiyor olabileceğini tahmin edemiyor musunuz?

Siz hiç acı çekmediniz mi?

Yok efendim, savcı hava yastığından DNA örneği isteyince itiraf etmiş de; yok sadece şov yapıyormuş, tek derdi duygu sömürüsüymüş de… Yahu, size inanamıyorum! Bu adam senelerce polisiye dizi yazmış; sizce savcının her halükârda bu araştırmayı yapacağını daha ilk dakikadan itibaren bilmiyor muydu?

Adam yaşadığı korkunç şokun etkisiyle yanlış davranmış, sonra çıkmış itiraf etmiş! Diyor ki “vicdan azabına dayanamadım!” Neden acıya inanmak dururken, inanmamayı tercih ediyorsunuz?

Siz hep aşağılık kompleksleriyle mi seversiniz sevdiğiniz insanları? Bir tarafınız kin mi biriktirir hep? İçinizde bir yerlerde düşmesini ve bir tekme de sizin attığınızı mı hayal edersiniz güzel insanların? Siz ne zaman bu kadar zalim oldunuz?

Baksan sanki herkes peygamber tohumu. Sanki herkes öyle bir durumla karşılaşsa direkt gidip teslim olacak kadar pürüpak! Bir dakika onun yerine koyun kendinizi, bir dakika! Elinizden gelse ne yapmazdınız acaba?

Unutmayın, hiç kimse sınanmadığı günahın masumu değildir!

Ki bu adamın elinden bir çok şey gelebilirdi. Parası pulu var; yurt dışına kaçabilir, benzer durumda kalan sayısız zengin piçinin yaptığı gibi sırra kadem basabilirdi.

Yaptı mı? Yapmadı!

Neden acıya inanmamayı seçiyorsunuz?

Siz hiç acı çekmediniz mi?

Cesare Pavese der ki, “bir insanı küçük düşürmenin en korkunç yolu, onun acı çektiğine inanmamaktır.”

Ben bir insan acı çektiğini söylüyorsa, ona inanmayı tercih edenlerdenim. Çünkü çok acı çektim. Çünkü acıma inanılması için çok ağladım. Çünkü hiç kimseyi küçük düşürmekten mutlu olmam.

Belli ki sizler hiç acı çekmemişsiniz. Ne güzel. Umarım da çekmezsiniz. Çünkü gördüğüm kadarıyla bu ülkede acınıza inanacak hiç kimse kalmamış.

Rabia MİNE
Latest posts by Rabia MİNE (see all)