Baba Gurgur(*) ya da Gurgur baba.
Kerkük yakınlarında, Arraphan’ın 16 km kuzey batısında bulunan ve 2500 yıldır yanmaya devam ettiği söylenen bir sahanın adıdır.
Yaklaşık on metrelik iki çukurdan çıkan petrol ve gazlar yukarı doğru fışkırarak yanarlar. Yakınındaki topraklar azıcık kazıldığında alev almaktadır. Alev çıkan yerin hemen yakınında neft deresi vardır ve sürekli neft akmaktadır. Geçmişte insanlar bu neft deresinden aldıkları neft ile çömlek yapımında ve değişik işlerde kullandığı belgelenmiştir.
Çevredeki toprak o kadar sıcaktır ki üzerinde et ve yemekler pişirilir. Saha insanlar tarafından ziyaret edilir. Mukaddes bir yer olarak anılmaktadır.
Büyük İskender’in ordusuyla Baba Gurgur’un yanından geçtiği ve alevlerinin ihtişamını seyrettiği söylenir.
Gurgur Baba, petrolün simgesi olarak yanmasına devam etmektedir.
Kerkük, Musul, Süleymaniye ve Erbili kapsayan bu bölge dünyanın en zengin petrol yataklarından birisini barındırmaktadır.
Irak petrolünün yaklaşık % 40’ı bu bölgeden çıkarılmaktadır. Yıllık yaklaşık 10 milyar dolarlık petrol gelirine sahip olan bölge, doğal olarak birçok gücün de iştahını kabartmaktadır. Rezerv açısından da en büyük kapasiteye sahip olan petrol sahalarından birisidir ki dünyada en son petrolün kalacağı alanlardır!
Petrol sadece para değil aynı zamanda hem siyasi hem de enerji olarak bir güçtür. Bu gücü elinde bulundurabilen de daha güçlü olacaktır.
Türkiye’nin 1926 tarihinde yapmış olduğu Ankara anlaşmasıyla, bölge petrol gelirinin % 10’unu 25 yıllığına alması ve bu hakkını 500 bin pound karşılığında İngiltere’ye satmasıyla bilinen Kerkük Musul sorunu, Irak Kürdistanı olarak bilinen, resmi olarak Irak Kürdistan Yönetim Bölgesi olarak adlandırılan bölgede bugün (25 Eylül 2017) yapılan Referandum ile yeniden gündemleşti.
Iraklı Kürtler, Kendi kaderlerini tayin etmek, bağımsız olmayı isteyip istemediklerini belirlemek amaçlı referandum yapıyor!
Referanduma neredeyse bütün dünya karşı!
Kimisi zamansız buluyor, kimisi gereksiz, kimisi de tehlikeli!
Her ne kadar Suriye içerisinde bulunduğu koşullar gereği referandumla ilgili tam ve net görüş açıklayamamış ise de bu referandumun sonuçlarının direkt olarak yansıyacağı diğer üç ülke olan Irak, İran ve Türkiye, referanduma tamamen karşı olduklarını sert dillerle açıkladılar.
Türkiye Milli Güvenlik Kurulu sonrası, Meclisi acil toplantıya çağırarak, sınır ötesine asker gönderebilmek amacıyla tezkere çıkarılmasını istedi. Geçerli olan ve henüz süresinin dolmasına 40 gün kalan aynı amaçlı tezkere olmasına rağmen bu çağrıyı yaptı!
Çıkan tezkerenin eskisinden tek farkı, sınır ötesine asker gönderebilmenin dışında, yabancı askerlerin Türkiye’de konuşlanmasına da izin vermesiydi.
Bu medenin eklenmesi, daha öncesinde, değişik ülkelerle bu konuda bazı anlaşmaların yapılmış olduğunu göstermektedir.
Meclis acil toplantısını yaptı, beklendiği gibi tezkere, 40 gün sonrasından başlamak üzere bir yıl uzatıldı ve yabancı askerlerin Türkiye’de konuşlanmasına izin veren madde de eklendi.
Tezkerenin gerekçesi olarak; “Terör ile ırak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozmaya ve sahada gayri meşru oldu bittiler oluşturmaya yönelik milli güvenliğimizi oluşturulabilecek her türlü risk tehdit ve eyleme karşı uluslararası hukuktan doğan haklarımız doğrultusunda gerekli önlemlerin alınması milli güvenliğimiz açısından hayati önem arz etmektedir.” Denilmektedir.
“Gayri meşru oldubitti” olarak değinilen, Irak’ta Kürtlerin bağımsız bir devlet oluşturma düşüncesinin çıkması ve bunun uygulanmaya kakışılmasıdır!
Iraklı Kürtler bağımsızlık isterse, Irak’tan ayrılıp bağımsız devletlerini kurmak isterse ne olabilir?
Tezkere gerekçesinde yazılan, “Milli Güvenliğe yönelik tehdit”, “İran’daki, Suriye’deki ve Türkiye’deki Kürtler de aynı talepte bulunabilir” korkusu mudur?
Bunun dışında başka gerekçeler var mıdır?
Mesela Kerkük – Musul petrol bölgesinin yönetimine talip olmak gibi!
Bölgede yaşayan Türkmen nüfus bahane edilerek asıl gerekçe olan bölgenin petrol zenginliğinde pay sahibi olabilmek gizleniyor mu?
Dünyada ulusal özelliklere sahip tüm halklar, koşullar ne olursa olsun, kendi yaşam ve yönetim biçimlerini kendi elleriyle belirleyip tesis etme hakkına sahiptir. “Bağımsızlık koşulları yoktur, zamanı değildir, risklidir, savaş çıkabilir” gerekçeleriyle bu hakkın kullanılmasına karşı çıkanlar, sömürge olarak yaşamalarına da razı olduklarını beyan etmektedirler.
Hiçbir halk, kendi isteği dışında, Şiddet ve baskıyla başka halklarla birlikte yaşamak, başka halkların boyunduruğu altında bulunmak, ulusal kimliklerini kullanamamak, kendi dilleriyle eğitimden yoksun bırakılmak zoruyla karşı karşıya bırakılamaz!
Buna karşı çıkmak özgürlük ve demokrasiye karşı çıkmaktır.
Bırakın insanlar kendi gelecekleri konusunda düşüncelerini rahatça ortaya koyabilsinler. Ezileceklerse bile kim tarafından ezileceklerine, sömürüleceklerse, kim tarafından sömürüleceklerine karar versinler!
Ne olacaklarına kendileri karar versinler.
Sadece, kendi geleceklerine kendilerinin karar vermesi gerektiği konusunun doğruluğunu anlamaya ve özümsemeye çalışın.
Bir gün size de lazım olabilir…
(*) Baba; mübarek yer, yatır, dilek yeri anlamlarında kullanılır. Gurgur ise ihtişamlı ses için kullanılır.
- Af mı yoksa Ekmek mi? - 30 Eylül 2018
- Sudan Sebepler - 17 Eylül 2018
- O günleri de göreceğiz… - 8 Eylül 2018