Bugünlerde ana gündem konularımızdan birisi gıda fiyatları. Temel gıda ürünlerinde Katma Değer Vergisi(KDV) yüzde 8’den yüzde 1’e indirildi. Vergideki bu indirim gıda fiyatlarındaki artışın çözümü olarak sunuluyor. Fakat, pazara, manava, markete giden tüketici özellikle sebzedeki yüksek fiyat artışlarından yakınıyor. Bazı ürünler tane ile alınmaya başlandı.
Domates, salatalık, biber, patlıcan, kabak gibi ürünlerde, Aralık-Nisan dönemi üretimin en az, fiyatların ise en yüksek olduğu dönemdir. Dünyanın büyük bölümünde böyledir. Çünkü, soğuk ve olumsuz hava koşulları nedeniyle yeterli üretim yapılamaz. Kış sebzeleri dışında tarla üretimi pek olmaz. Sera ve örtü altı üretimle piyasanın ihtiyacı karşılanır. Geçmiş yıllarda yaz aylarında kilosu 3-5 lira olan domates kışın 7-8 lira olurdu. Biber, kabak, salatalık ve diğer ürünlerde de benzer bir durum yaşanırdı. Fakat bu yıl olağanüstü fiyat artışları var. Patlıcanın kilosu 30-35 lira. Salatalığın 25-30 lira, domates 15-20 lira. Pazar, manav veya markete göre farklılık gösterebilir. Bunlar üretici fiyatı değil. Tüketici fiyatları. Üretici daha ucuza satıyor.
Kış sebzelerinde de fiyatlar yüksek
Bu dönemde genellikle kış sebzeleri tüketilir. Ispanak, kereviz, lahana, turp, pazı, pırasa, brokoli, Brüksel lahanası, pancar, havuç ve karnabahar gibi kış sebzelerinde de fiyatlar çok yüksek. Çünkü maliyetler çok yükseldi. Salatada kullanılan yeşilliklerde fiyatlar geçmiş yıllara göre yüksek. Marulun tanesi 10 lira, iki dal maydanoz, tere, roka veya dere otu 3-4 liradan satılıyor. Böylesi daha önce hiç görülmemişti.
Bu yüksek fiyatların tek bir nedeni yok. Ama en nemlisi üretim, paketleme ve taşıma maliyetinin çok yükselmesi ve para kazanamayan çiftçinin üretimden çekilmesi. Yani üretimin azalması. Pazarcı esnafı ürün bulamıyoruz diye şikayet ediyor.
Tarımda Avrupa birincisiyiz ama, patlıcanın tanesi 6 lira oldu
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli her konuşmasında “Türkiye tarımda Avrupa’da birinci, Dünyada 10.sırada” diyor. Avrupa’da birinciyiz ama patlıcanın, hıyarın, kabağın tanesi 6-7 lira. Bu nasıl birincilik?
İstanbul başta olmak üzere kentlerin etrafındaki tarım alanlarını betona çevirirseniz, ovalara TOKİ konutları yaparsanız, tarım topraklarını amaç dışı kullanırsanız üretim yapacak yer kalmaz. İstanbul’daki tüketicinin yiyeceği maydanozu yüzlerce kilometre öteden, Mersin’den, Antalya’dan, İzmir’den getirmek zorunda kalırsınız. Çiftçiye verilen paranın bir kaç katını nakliyeye ödersiniz.
Gıda fiyatlarını düşürmek için tek bir yol var. Üretim maliyetlerini düşürmek ve üretimi artırmak. Hükümet bunun dışında her yolu denedi. Başarılı olamadı, olması da mümkün değil.
Gıda fiyatlarını düşürmek için 10 yılda neler yapıldı?
1- İthalat kapıları sonuna kadar açıldı: Tarımda üretim azaldığı için fiyatlar yükseldi. Artan fiyatlar ithalatla düşürülmeye çalışıldı. Bunun için hükümetin en çok başvurduğu yol, ithalatta gümrük vergilerini sıfırlamak. Hububat, bakliyat başta olmak üzere bir çok üründe gümrük vergisi sıfır. Et fiyatı yüksek denilerek yıllarca canlı hayvan ve et ithal edildi. Hangi ürünün fiyatı artarsa hemen gümrük vergisi sıfırlanıyor ve ithalat başlıyor. Yani üretimi artırmak yerine ithalat destekleniyor. İthalat arttıkça üretim azalıyor. Üretim azalınca fiyatlar daha çok artıyor. Fiyatlar artınca daha çok ithalat yapılıyor. Hükümet bu sarmaldan kurtulamadı. Faturasını çiftçi, tüketici, toplumun her kesimi ödüyor. Geçen hafta yazdım 2021’de sadece hububat ürünleri ithalatına verilen para 50 milyar lira, yaklaşık 2 milyon çiftçiye verilen toplam destek 23 milyar lira.
2- Hal Yasası ile fiyat düşecek yanılgısı: Yaş meyve sebze fiyatlarını düşürmek için Hal Yasası değiştiriliyor. Hükümet aynı, bakan değişince hal yasası değiştirilerek fiyatlar düşecek diye toplum aldatılıyor. 2010 yılında kapsamlı bir Hal Yasası çıkarıldı, Yasa, 2012’de yürürlüğe girdi. Dönemin Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, “Hal Yasası ile yaş meyve ve sebze en az yüzde 25 ucuzlayacak” dedi. Ucuzlamadı.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, 2019’da Hal Yasasını değiştirerek komisyonculuğu kaldıracaklarını üreticiden doğrudan ürün alınarak satılacağını ve fiyatların düşeceğini söyledi. Fiyatlar düştü mü? Yine düşmedi.
3- Gıda Komitesi, Fiyat İstikrar Komitesi kuruldu: Gıda fiyatlarını kontrol altına almak için 2014 yılında “Gıda Komitesi” olarak bilinen Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi kuruldu. Komite’nin yapısı iki kez değiştirildi. Sonra yerine Fiyat İstikrar Komitesi Kuruldu. Komitede yer alan bakanlar değiştikçe film başa sarıldı her şey yeniden ele alındı. Fiyatlar düşürülemedi.
4- Erken uyarı sistemi: Gıda Komitesi defalarca toplandı. Gıda fiyatlarını düşürmek için sürekli ithalatın önünü açacak kararlar alındı. Gümrük vergileri sıfırlandı. Erken uyarı sistemi için çalışmalar yapıldı. Erken uyarı sisteminden alınacak sinyallerle gıda fiyatları düşürülecekti. Sinyal bir türlü alınamadı.
5- Tanzim Satışlar kuruldu: 2019 seçimleri öncesinde Ankara, İstanbul ağırlıklı olmak üzere çadırlarda tanzim satış mağazaları kuruldu. Üreticiden alınan ürünler doğrudan tüketiciye sunulacak, fiyatlar düşürülecekti. Halk “ucuz” meyve sebze alabilmek için uzun kuyruklar oluşturdu. Yerel seçim geçince kapatıldı. Fiyatlar yine düşmedi.
6- Depo baskınları: Soğan ve patates fiyatı çok yüksek diye 2018 sonu 2019 başında depolara baskınlar yapılarak soğan ve patatesçiler “terörist” ilan edildi.Ağır cezalar kesildi. Fiyatlar yine düşmedi.
7- Rekabet Kurumu devreye girdi: Gıda fiyatlarını düşürmek için Rekabet Kurumu çalıştırıldı. Ülke genelinde faaliyet gösteren 23 market zincirine, piliç eti üreten 19 firmaya ve Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği’ne, gübre üreticisi 6 firmaya, 34 un fabrikası ve un sanayici derneklerine, zincir marketlere soruşturmalar açıldı, milyonlarca lira ceza kesildi. Fiyatlar yine düşürülemedi.
8- İhracat engellendi: Belli dönemlerde ihracat engellenerek fiyatlar düşürülmeye çalışıldı. Soğan, patates, limonda ihracat belli dönemler ön izne bağlanarak fiili olarak yasaklandı. 2019’da domateste 2021 başında portakalda analiz bahanesiyle ihracat yavaşlatıldı, engellendi. Son olarak 20 üründe ihracat ile ilgili yetki Tarım Bakanlığına verildi. Halen, nohut, şeker, buğday ve diğer bazı ürünlerde ihracat izne bağlı yani fiili olarak yasak. Ama fiyatlar yine de düşmedi, düşürülemiyor.
9- Tarım Kredi Kooperatifi marketleri: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan göstermelik olarak alış veriş yaptığı Tarım Kredi Kooperatiflerinin market sayısını 1000’e çıkararak ucuzluk sağlanacaktı. Anlaşıldı ki o marketler bir çok üründe daha pahalı. Fiyatlar yine düşürülemedi.
10- Modern, teknolojik seralar kuruldu: Devlet seracılığa soyundu. Ziraat bankası desteği ile Tarım Kredi Kooperatifleri bünyesinde Sera A.Ş. şirketi kuruldu. Devlet seracılıkla fiyatları düşürecekti. Yine düşmedi.
11- Sütte sabit, kırmızı ette tavan fiyat: Gıda Komitesi, peynir, tereyağı, yoğurt, ayran fiyatı artmasın diye çiğ süt fiyatlarını 13 ay sabit tuttu, artırmadı. Süt ürünleri fiyatı düşmedi. Çiftçi ineklerini kesmek zorunda kaldı. Faruk Çelik’in Tarım Bakanı olduğunda kırmızı ette tavan fiyat uygulandı. Fiyatlar yine düşürülemedi.
12- Sözleşmeli üretim: Fiyatları düşürmek için Tarım Kredi Kooperatifleri Sera A.Ş ve Türk Şeker üreticilerle sözleşmeli üretim yaptırdı. Fiyatlar üreticide baskı altında tutuldu ama tüketicide fiyat artışı durdurulamadı.
13- DİTAP kuruldu: Normal pazarlarda, marketlerde fiyatlar kontrol edilemeyince dijital pazar kuruldu. Tarım Bakanlığı Dijital Tarım Pazarı kurdu. Sanal pazarda bile fiyatlar düşürülemedi.
14- Enflasyon Timleri kurulacak: Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, enflasyonla mücadele için “enflasyon timleri” kuracaklarını açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’da buna destek verdi. Enflasyon timleri de fiyatları düşüremeyecek.
15- Mobil uygulama ile ucuz gıda pazarı: Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan ve şimdi de Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin yüksek gıda fiyatlarına karşı buldukları “mucizevi” bir buluş var. Mobil bir uygulama ile tüketici nerede hangi ürünün daha ucuz olduğunu görecek. Böylece ucuz ürünler teşvik edilecek ve fahiş fiyat uygulayanlar piyasadan silinecek. Bu rekabet ile gıda fiyatları düşecek. Yıllardır aynı projeyi pişirip gündeme koyuyorlar. Bu konuda zaten özel sektörde uygulamalar var. Bu gıda fiyatlarını düşürecek uygulamalar değil.
16- KDV İndirimi: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı ve 13 Şubat tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren temel gıda ürünlerinde Katma Değer Vergisi’nin yüzde 8’den yüzde 1’e indirilmesi gıda fiyatlarını düşürür mü?
Sevgili Alaattin Aktaş hesapladı. Dünya Gazetesi’nde 14 Şubat’ta yayınlandı. Temel gıdada KDV indirimi eksiksiz uygulansa bile Şubat ayı enflasyonuna etkisi 0.71 puan olacak. Yani fiyatlar yine düşmeyecek.
Özetle, bugüne kadar kabaca 16 farklı önlem açıklandı. Denetimler, cezalar, baskınlar yani polisiye tedbirlerinin hiç birisi işe yaramadı. Sorunun kaynağı tarlada başlıyor. Tarlada yaşananları görmezden gelen hükümet, etiket üzerinden markette, pazarda çözüm arıyor. Sorunu doğru tespit edemezseniz, çözüm bulamazsınız. Yapılması gereken, üretim maliyetlerini düşürmek, üretimi artırmak. Dış ticaret politikasını üretimi destekleyecek şekilde uygulamak ve yoksullaşan halkın alım gücünü yükseltecek önlemler almaktır. Bunun dışındaki hiç bir formül işe yaramayacak. Hükümet olarak son 6 ayda yaptığınız mazot, elektrik, doğalgaz zamlarını geri alarak, ithalata verdiğiniz dövizi çiftçiye destek olarak vermekle işe başlayabilirsiniz. Fiyatların düştüğünü göreceksiniz.
- Pamuk üretimini artıran çiftçi cezalandırılıyor mu? - 3 Kasım 2022
- Türkiye fındığın fiyatını tartışırken parayı bakası kazanıyor… - 1 Ağustos 2022
- Sanayicilerin ve gençlerin tarıma ilgisi artıyor - 22 Haziran 2022