Paris’te dipsiz bir karanlığa Samuel Paty’in kesik başı düştü. Cinayet günü, Paris her zamanki hengamesindeydi. Bir yanda koronavirüs salgını, akşamları uygulanacak olan sokağa çıkma yasakları, Macron hükümetinin açıklamaları, Fransa’nın siyasi gündemleri ve savaş cangılında dönen dünya haberleri... Samuel Paty, o gün okula giderken birçoğumuz gibi sosyal medyadan gündemlere bakıp, içinden yorumlar yapmıştır kimbilir… Hayatının son günü olduğunu, korkunç bir cinayete kurban gideceğini bilmeden…
16 Ekim günü, Paris’in aydınlık gökyüzüne karanlık çökmüştü. Fransız bir ortaokul öğretmeni olan Samuel Paty, Paris banliyölerinden Conplans- Sainte- Honorine’de 18 yaşındaki Çeçen kökenli Müslüman Rus mülteci Abdullah Abudeyoviç Anzorov tarafından başı kesilerek öldürüldü. Anzorov dakikalar sonra polis tarafından vurularak öldürüldüğünde, dünya bu korkunç cinayetin haberiyle sarsılıyordu.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, kameralar karşısına geçip bunun “İslamcı bir terör saldırısı” olduğunu söylediğinde, Fransız halkıSamuel Paty cinayetinin şokunu yaşarken ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kimine göre, kesilen Cumhuriyetin başıydı… Zaten bir süredir laiklik tartışmaları oldukça hararetli devam ediyordu. Bazı gazetelerde Fransa’nın sembolü olan Marianne’ınbaşı kesik çizildi (Marianne, Fransa’nın Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik sloganını temsil eden bir simge).Fransız halkının her kesimi tarafından lanetlenen, tepki gösterilen Samuel Paty cinayetinin ardından, hükümet ulusal birlik çağrısında bulundu.
Samuel Paty, basın ve düşünce özgürlüğü konusunu işlemek için başka şeylerin yanı sıra Charlie Hebdo mizah dergisinde çıkan Hz. Muhammed karikatürlerini gösterdiği gerekçesiyle cinayetten iki hafta önce radikal İslamcı çevrelerin sosyal medya üzerinden saldırısına maruz kalıyor. Anzorov’uncinayetten önce Samuel Paty hakkında okulda bilgi topladığı hatta bazı öğrencilere bunun için para verdiği basına yansıdı. Samuel Paty’e karşı, sosyal medya üzerinden yürütülen kampanyada ismi, çalıştığı okul, ev adresi yayımlanarak hedef gösterilmiş. Samuel Paty’in ölümüne giden yolun kaldırım taşları böylece döşenmeye başlanmış. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un İslam’ı“bugün tüm dünyada kriz içinde olan bir din” olarak tanımlayan konuşmasından iki hafta sonra bu cinayet gerçekleşti. Bu da Anzorov’un radikal islamcı fanatik bir genç olmasının ötesinde selefi, cihadist yapılarla organik bağının olduğunu gösteriyor.
2 Eylül 2020 tarihli sayısında Charlie Hebdo mizah dergisi, tartışmalı Hz. Muhammed karikatürlerini yeniden yayınladı. Derginin kapağında yer alan Hz. Muhammed karikatürlerine “Tout Ça Pour Ça” başlığı atılmıştı. 2015 yılında yaşanan Charlie Hebdo katliamını hatırlatarak “Hepsi Bunun İçin” diyordu. Charlie Hebdo katliamında derginin yazarları, çizerleri ve editörlerinin de içinde olduğu 12 kişi öldürülmüştü. 2015 yılı Paris’e karanlığın çöktüğü bir yıldı. Aynı yıl onlarca kişinin öldürüldüğü Bataclan katliamını DAİŞ üstlenmişti.
Charlie Hebdo katliamı davasının başladığı günlerde, dergi tartışmalı karikatürleri tekrar yayınladı. Samuel Paty cinayetinin ardından ise laiklik, islamofobi tartışmaları yeniden alevlendi. Aslında Fransa’dalaiklik ve islamofobi tartışmaları sürekli gündemdedir. Avrupa’da en fazla müslüman nüfusa sahip olan ülkedir Fransa. Müslüman nüfusun çok olması nedeniyle bu tartışmalar günlük yaşama yansıyor. Okullarda öğle yemeğinde menüde domuz eti olması, kamusal alanda başörtü yasağı en bilindik tartışmalardandır.
Fransa’da radikal İslamın, cihadist hareketlerin örgütlenmesi ve Selefist ideolojinin yaygın olduğu bir gerçek. Nitekim, DAİŞ’e katılım oranının en yüksek olduğu ülkelerden biridir. Lakin İslamofobi de bir gerçek. Aşırı sağcıların, sağ partilerin radikal İslamın örgütlenmesini gerekçe göstererek mültecilere dönük ırkçı politikalarına alan açmalarıda bir gerçek.
DAİŞ meselesine gelirsek, bu konuda kimse masum değil. Amerika’dan Suudi Arabistan’a, Fransa’danTürkiye’ye, Katar’dan Avrupa devletlerine, Rusya’yakadar herkes bir şekilde bu işin içinde. Ama örgütlenme, ama lojistik, ama silahlı eğitim, ama finansı… Bu hikayede masumiyet yok. Küresel sermayenin, mali oligarşinin dünyayı dizaynında önemli bir rol ile karşımıza çıkıyor DAİŞ.
Emmanuel Macron, 2 Ekim’deki konuşmasında, “İslamcı ayrılıkçılıkla” mücadele için bir yasa tasarısının ana hatlarını çizdi. Bu yasa tasarısı kabul edilirse, 3 yaş ve üzeri tüm çocukların evde eğitim görmesi yasaklanacak ve yabancı eğitimli cami imamlarının Fransa’ya gelişi durdurulacak. Macron, bu konuşmasında asıl hedefinin “Fransa’daAydınlanma ile uyumlu bir İslam inşa etmek” olduğunu belirtti. Bu konuşmanın ardından ise Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron arasında karşılıklı atışmalar başladı. Bu restleşmenin arka perdesinde birçok siyasi neden var. Erdoğan ile Macron arasındaki bu restleşme medeniyetler çatışmasının-savaşının taşlarını mı döşüyor, bu boyuta varır mı? Endişe verici bir süreç… Medeniyetler çatışması, küresel sermayenin, mali oligarşinin paylaşım savaşı ve dizayn sürecine götürür. Bu çatışmanın faturasını ezilen, yoksul halklar öder.
İslam dininde reform gerektiği meselesine gelince, ister reform olarak ister kültürel değişim olarak tanımlayalım, islami çevrelerin, müslümanların kendi içinde de tartıştığı bir konu bu. Aynı zamanda hassas bir konu. Bu tartışmaların siyasete alet edilmesi ise olayları çığırından çıkarabilir.
Bir sonraki yazıda, laiklik, özgürlükçü laiklik nasıl olmalı, nasıl uygulanmalı sorusu üzerine tartışalım. Bu konuda Fransa’da yapılan tartışmaları ve gelişmeleri de aktarırım. Laiklik, bir toplumun tüm renkleriyle birlikte, beraber yaşamasının garantisidir. Paris Komünarları’nın bildirgesinden bugüne kadar laikliğin uygulanışı ve bugün yaşanan sorunlar… Nasıl bir laiklik?
Bir sonraki yazıda buluşmak dileğiyle…
- HTŞ’nin Cicim Ayları - 15 Aralık 2024
- Şam Düşerken - 9 Aralık 2024
- Puslu Havada “Etki Ajanlığı” Yasası - 2 Kasım 2024