Doğanın Hakikati: Cinsellik

Cinsellik, canlıların türlerinin devamını sağlayan, içgüdüsel, zihinsel ve kimyasal bir hakikattir. Aşağıdaki deneme, cinselliğin insan hakikati açısından yorumlanmasıdır. Herhangi bir bilimsellik iddiası yoktur.

Önce birkaç cinsellik tarifiyle başlamak yerinde olacaktır:

  • Ä°nsanın içine düşen, dumanı olmayan ateÅŸ;
  • Tüm dinlere eÅŸit uzaklıkta farklı bir ibadet ÅŸekli;
  • Ä°nsanı çürüten ve yücelten;
  • Âşık olmak için aranan en temek kriter;
  • Kasırga ve med-cezir;
  • Ä°nsanın en korktuÄŸu yanı, özgürlüğü;
  • Ä°llegal olanı, yalana tâbi.

Bu liste böyle uzar gider; daha fazla uzatmanın anlamı yok.

Ä°nsanın cinselliÄŸi onun ilk ve son üniformasıdır. Cinsel rol, kiÅŸinin hayatta ne yapabileceÄŸini ve ne yapamayacağını belirler. CinselliÄŸin standardına göre giyinilir, konuÅŸulur, yaÅŸanır. Cinsel kültürün öğütleri bir kez öğrenildi mi asla unutulmaz. Ä°nsanlar cinsel kimliÄŸine göre yargılanır, ödüllendirilir ya da cezalandırılır. Ataerkil bir toplumda ahlâk cinsel rollere göre belirlenir. En ağır küfürler, belli bir cinsel kimliÄŸe yöneliktir. Bir cinsel kimliÄŸin, diÄŸer bir cinsel kimliÄŸe, gerek davranış, gerekse de fizik olarak benzemesi hoÅŸ karşılanmaz. Bu kurala uymayan alaya alınır, dalga geçilir. Mevcut ahlâki düzenin bekası (!) için, herkes sorgusuz sualsiz rolünü oynamalıdır. Hâkim cinsellik anlayışının ve uygulamasının dışındaki cinsel tercihler affa tabi deÄŸildir; bu “standart dışı” cinselliktir zira. Genel ahlâk tarafından onaylanmamış cinsel roller ya hastalık haline baÄŸlanır ya da sanat faaliyetinde anlayış görür. Cinsellik sürekli bastırılır ama bu onu önemsiz kılmaz, tam tersine iktidarın kaynağı gibidir. Cinsel yetersizlik çeken erkeklere “iktidarsız” denmesi bundan olsa gerek. Ä°nsanların diÄŸer insanlara verdiÄŸi imaj öncelikle cinsellik kaynaklıdır. Sadece reklam sektöründe bile “abartılı” ve “güzel” cinsel imajlar, bir malın satışında avantaj saÄŸlar.

Cinsellik ve aşk birbirini çağıran/çağrıştıran iki sözcüktür. Birbirini besleyip yaşatırlar. Ne var ki, aşkı doğuran şey cinselliktir. Cinsellik potansiyeli olmayan birine âşık olunmaz. Ama sevilebilir tabii o. Aşk ve sevgi ayrı ayrı kategorilerdir zira.

Bütün bunlar cinselliğe dışsal yaklaşımdır. Bir de cinselliğin kendi iç dinamiği var. Orada hakikatin zembereği çok başka işler.

Öncelikle bir huy deÄŸildir cinsellik. Ä°nsanın kendine yetmezliÄŸidir. Rahatsızlıktır. Yerinde, rahat koltuÄŸunu oturduÄŸu görülmemiÅŸtir. O yüzden baÅŸka huylara sızar. Sanata sızar, daha pek çok ÅŸeye…. MüziÄŸe sızar mesela; ritim olur, söz olur… Müzik nasıl ki duyguları dile getirmenin bir yoluysa, cinsellik de bedeni dile getirmenin bir yoludur. O ilkeldir. Ama insanın en gerçek halidir. Bir düşünür, “bana kiÅŸinin kiminle yattığını söyleyin, onun kim olduÄŸunu söyleyeyim” demiÅŸtir.” Küçükken naiftir, kendi mahallesinde oynar. Daha sonra göçmen kuÅŸlar gibi rahat edeceÄŸi yerler arar. Tanrının ikiye böldüğü kullardan biridir sonuçta. Öyle ortalık yerde görülmesine ne tanrı razı olur ne de kul.

Aşk nehrinde tadı bir başka, lezzeti tarifsizdir. Kırları, dağları, rüzgârları vardır. Aşk, alabildiğine alçak gönüllüdür, cinsellik hep yüksekten uçar. Birdenbire, aniden, olduğu yerde gerçekleştirmek ister kendini. Doğaldır. Sıradan mahalleliden biridir. Basittir. Gece ve gündüz gibi olağandır. Sırtını endişeye dayayıp mutluluk vaadini bekler. Ama hakkını yemeyelim, insan için anayasadır. Onda mıdır, insan, anasız yaşar da, anayasasız yaşamaz? Çalışkanlığa, tembelliğe, estetiğe, daha pek çok şeye yanıt verir. Denize, güneşe, tatile, köye, şehre, nehre her yere gider. Kilise ve cami hariç. Canının istediğini, gönlünün çektiğini hemen yapmak ister. Ertelenmek en nefret ettiği şeydir. Başkasının özgürlüğünü kendi özgürlüğünü beslediği oranda ister.

Biraz insana aittir, daha çok hayvana. Suyunun insana faydası dokunur, zararı da… Ama “zehri yapan dozudur.” Havasının zararlı olduÄŸunu kimse söylemedi daha. Kaldı ki bunun memlekete, tabiata ne zararı vardır. Nefes almak, kahkaha atmak kadar doÄŸal olmak ister. Tabiata uygun bir var oluÅŸ neden mahsurlu olsun ki. Rejimleri besler, özellikle demokrasiyi ve laikliÄŸi. Cinsellik barıştır, özgürlüktür özünde. Öncelikle insanın kendiyle barışı… Baskıcı rejimlerin huyudur cinselliÄŸi bastırmak. Ä°ÅŸte orada demokrasi yoktur! Oysa cinsellik en yüksek estetiÄŸe, demokratik, güler yüzlü, cıvıl cıvıl bir ortamda kavuÅŸur.

Tabii en kötüsü,- zaman zaman, kişiye göre- alınır, satılır olmasıdır! İnsan çaresizliğinin bir huyu mu bu? Hakkında bilinmeyen o kadar çok şey vardır ki. Ama o da insana dair çok cahildir. Akıl ve mantıkla alakası yoktur. Hatta akıl ve mantıktan nefret eder. Yola çıkar, yürür; yol boyunca düşündüğü tek şey ağrısından kurtulmaktır. Ağrı deyince yanlış anlaşılmasın, öyle baş ağrısı gibi bir şey değildir. Tarifini sadece kendisinin yapabildiği tuhaf bir ağrı… Kendisini avutup, vedasını gerçekleştirdiğinde, geçici hayal kırıklığı devri başlar. İnsan onu tüm bu kusurlarıyla sever. Canlı türünün kendini onunla kandırması anlaşılır gibi değildir!

Her eli dost eli sanır; hep bir yere dolma arzusunun bir sonucu olmalı bu. Başındna beri hep aynı lisanı konuşur; o lisan beden lisanıdır. Başka da söz etmez. Çocuklar kadar kolay mutlu olur, çabuk üzülür. Sihirli bir cümle göklere çıkarır, zararlı bir cümle kardan adam gibi eritir. Nasıl büyür, nasıl küçülür, insan bunun iyi bilir. O insan aklı nasıl çalışır bilmez. Üstelik bununla ilgilenmez bile.

On sekiz yaşında, bir yüreği sapan taşı gibi fırlatır. Kafayı omuz üstünden alır nereye koyar? Bunu herkes bilir de söylemez. Şairliği yoktur ama yeteneğini anlayana derya denizdir. Önünde eğilen herkes ününü yüceltir. Cinselliğin ününe tapmak huyudur insanın.

Hakikatten kaçılmaz; onunla ancak barışılır…

Ali Rıza GELİRLİ
Latest posts by Ali Rıza GELİRLİ (see all)