Ankara’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK), Gazze’deki kıtlığa dikkat çekmek için düzenlediği basın açıklamasına polis müdahale etti. Eylemin engellenmesi, hem Gazze’deki insani felaketin görünür kılınmasını zorlaştırdı hem de Türkiye’deki demokratik ifade alanlarının daraldığını bir kez daha ortaya koydu.
Gazze’de Resmî Kıtlık, Küresel Tepki
Birleşmiş Milletler, Gazze’de İsrail saldırıları ve süregelen abluka nedeniyle yüzbinlerce insanın açlıkla mücadele ettiğini ve “resmî olarak kıtlık” ilan edildiğini duyurdu. Çocukların yetersiz beslenme ve salgın hastalık riski altında bulunduğu vurgulandı. Uluslararası kamuoyu, bu açıklamanın ardından İsrail’in uygulamalarına karşı daha yüksek sesle tepki göstermeye başladı.
Dünya genelinde sendikalar, sivil toplum örgütleri ve barış inisiyatifleri, Gazze’deki insani krizin bir an önce sona erdirilmesi için dayanışma çağrıları yaptı. Türkiye’de de emek örgütleri bu çağrıya katılarak seslerini duyurmaya çalıştı.
KESK’in Dayanışma Çağrısı
KESK, Gazze’de yaşanan açlık krizine dikkat çekmek amacıyla Ankara’da İsrail Büyükelçiliği önünde “Gazze’de Kıtlık Yaşanıyor” başlıklı bir basın açıklaması düzenlemek istedi. Sendika, bu eylemle hem insani krize dikkat çekmeyi hem de Türkiye’nin sessiz kalmaması gerektiğini vurgulamayı hedefledi.
KESK yetkilileri, Gazze’deki açlığın sadece bölgesel bir mesele olmadığını, aynı zamanda küresel bir vicdan sorunu olduğunu ifade etti. Açıklamada, savaşın en ağır yükünü çocukların taşıdığına dikkat çekildi.
Polis Müdahalesi ve Yasaklanan Ses
Eylem sırasında polis ekipleri, KESK üyelerine müdahale ederek basın açıklamasını engelledi. Müdahale sonrasında konfederasyon yetkilileri, Gazze’deki felaketin görünmez kılınamayacağını ve dayanışma hakkının engellenemeyeceğini belirtti.
Bu müdahale, Türkiye’de barış ve insan hakları adına yapılan eylemlerin güvenlik gerekçesiyle sınırlandırılmasının bir örneği olarak öne çıktı. Demokratik ifade hakkının daraltılması, sadece iç siyasetin baskıcı yönelimlerini değil, aynı zamanda küresel insani krizlere dair yurttaş inisiyatiflerinin önünü kesen bir devlet pratiğini de gözler önüne serdi.
İfade Özgürlüğü ve Çifte Standart
Türkiye’de hükümetin resmi söyleminde Filistin halkıyla dayanışma vurgusu sık sık dile getirilirken, sahadaki pratikte barışçıl eylemlere yönelik yasak ve müdahaleler dikkat çekiyor. KESK’in açıklaması, bu çelişkinin en güncel örneklerinden biri oldu.
Emek örgütlerinin Gazze’deki insani krize karşı gösterdiği dayanışma çabası, yalnızca dış politikaya değil, aynı zamanda Türkiye’deki demokrasi ve özgürlükler alanına da ayna tutuyor. Sivil inisiyatiflerin bastırılması, toplumun en temel hak olan ifade ve toplanma özgürlüğünün sınırlandırıldığına işaret ediyor.
Sessizliği Aşmak İçin Mücadele
KESK’in eylemine yönelik polis müdahalesi, Gazze’deki insani krizin Türkiye’de nasıl tartışıldığına dair önemli bir gösterge. İnsanların açlıkla mücadele ettiği bir bölgede dayanışma çağrısı yapmak bile yasaklanıyorsa, bu hem uluslararası vicdanın hem de Türkiye’deki demokratik kamusal alanın daraldığını ortaya koyuyor.
KESK yetkililerinin de ifade ettiği gibi, Gazze’de yaşanan felaket görünmez kılınamaz. Dolayısıyla mesele yalnızca bir basın açıklamasının engellenmesi değil, küresel adalet talebinin susturulmaya çalışılmasıdır.
- Munzur Gözeleri’ne Mescit Tepkisi: Alevi Toplumu Tekçi Dini Dayatmalara Karşı Uyarıyor - 24 Ağustos 2025
- CHP’li Yavuzyılmaz’dan DMM’ye Yanıt: “Hileli Açıklamayla Bile Milyar Dolarlık Kayıp Ortada” - 24 Ağustos 2025
- İBB Soruşturması Derinleşiyor: Şamil Tayyar’dan “4 İddianame, Eylül’de Yargılama” İddiası - 24 Ağustos 2025