Yaşam alanlarımızdaki yıkım ve tahribatlar, çevre ve yaşam hakkı düşmanı odaklar tarafından küçük küçük girişimlerle yol alarak büyük yıkımın alt yapısını oluştururlar. Bu odakların ilk baştaki girişimleri bize basit görünse de, süreçte yaşam alanımızın talanına doğru hız aldığını her birimiz ayrı ayrı görmeye başlıyoruz. Ancak ilk baştaki girişimin doğuracağı o büyük yıkım sonuçlarını başta görebilirsek, bu sonuca ulaşmalarını engelleyebiliriz. Biz doğal yaşam alanlarımız birer canlı organizma gibi işlemektedir. Bu alanların canlılığını görmediğimiz sürece, ona ısrarcı bir şekilde sahip çıkmayı da bilemeyiz. Doğal yaşam dokusuna verilen ve basit görünen o yaraların sonuçlarını da görmekte geç kalabiliriz. Geç kaldıkça da tedavisi zorlaşmaktadır. Doğayı, onun her zerresini tanımaya çalışarak, her zerresine gelen zararlarına engel olunmadığında varacağı sonuçların hesabını ta başında yapmasını öğrenmeliyiz. Öğretmeliyiz. Ancak o zaman çevremizi yıkımcılara karşı bir adım önde koruyabiliriz. Açılan yaraların tedavisi de mümkün olabilir.
Doğa talanında sınır tanımayan yıkım odakları ilk başta çok önemli vaatlerle, güzel sözlerle, çevreye “yararlı” işler diyerek işe koyuluyorlar. Ancak ayakları yer ettikten sonra asıl yıkım amaçları açığa çıkınca da iş işten çoktan geçmiş oluyor. Ancak o noktadan sonra durumu fark edebiliyoruz. Bunun farkına vardıktan sonra ancak bizler işlerine karşı çıkmaya başlayabiliyoruz. Ama o odaklar bu girişimlerinden dolayı epeyce yol almış oluyorlar. Son haliyle de kalsa yaşam alanımıza yeterince zarar vermiş oluyorlar. Yinede bu odaklar olanla da yetinmeyip, işi daha ileri taşımaya, oldukları alanı kendilerinin rant alanı ve orada yaşayan tüm canlılarında dışarı atılmaları için her yolu kullanmaya başlıyorlar. Bunu sadece kendi güçleri ile değil, devlet güçlerini de kullanarak yapmaktan geri durmuyorlar.
İşte Doğal yaşam alanlarımıza, kendi kârları için “basit” dedikleri ve “yararlı yatırımlar” adı altında girmeye başlıyorlar. Süslü laflarla kafa bulandırarak, o yaşam alanındakilerden de destekçiler bularak, onların ağızlarına da bir parmak bal çalarak işi ilerletmeye çalışıyorlar. Yaptıkları işlerin uzun süreçte o doğal alandaki dokuda yaralar açmaya başladıklarında işin aslı anlaşılıyor. Ancak doğa düşmanı ve para dostu odaklar işi epey ileri götürmüş oluyorlar. Havamızı, suyumuzu, toprağımızı, ürünümüzü kirletmiş oluyorlar. Ancak her şeye rağmen bu durumlarda da iş işten geçmemiştir. İşin aslı anlaşıldığından itibaren her tür zorluğu göğüsleyerek yaşam alanlarımızı korumaya ve onu korumak için ilk adımlarımızı atmaktan çekinmemeliyiz. Doğal yaşam alanımızdaki dokudaki yaraları sarmak ancak o tahribatı yaratanları o alanda atarak mümkün olur. Doğa kendi kendini onaracak bir yapıya sahiptir. Biz ona sahip çıkar ve korursak, o da kendini onararak yine bizim hizmetimize kendini sunacaktır.
Yapılan tahribatlara seyirci kalmak ve küçük işler deyip doğaya sahip çıkmamak, hayatın tahribinin ve yıkımın başlaması anlamına gelir. Küçük işlerdir deyip, yaratılan tahribatlara seyirci kalanlar, büyük değerlerin tahribatı ve yıkımı karşısında kör ve sağır olurlar. Ülkemizin talanına karşı da sessiz kalırlar. Yaratılan tahribatlar, yaşam alanındaki her canlının yaşamını olumsuz etkilediği gibi, onu yavaş yavaş ölüme götürdüğü de açıkça görülmektedir. Her yıkım çabası karşısına çıkıp, onu engellemeyi bir görev bilerek çevremize de en geniş şekilde anlatmalıyız. Çevremizdeki yıkıma uğratılmış ve tahrip edilmiş örnekleri de göstermeliyiz. Yaşanan tecrübelerden en üst düzeyde faydalanmalıyız. Önemli bir deyim vardır; “Tecrübe yenilen kazıkların bileşkesidir.” Yenilen kazıkları görerek yeni kazıklara engel olmayı görev edinmeliyiz. Tecrübeler her alana taşınmalı, aktarılmalı, onlardan olumlu sonuçlar çıkararak hızlı yol almayı öğrenmeliyiz.
Her yıkım ve tahribat, küçük, küçük olaylarla başlar. Buradaki sessizlik ve seyirci kalma durumu, büyük yıkım ve tahribatların yolunu aralar. Bu da bugün yaşadığımız durumu yaratır. Zaman kaybetmeden yaşama, yaşamın bütün değerlerine sahip çıkalım. Basit bir olay deyip seyirci kaldığımız her yıkım etkinliği, tüm doğamızın yıkımının başlangıcı olabilir. Buda daha büyük yıkımlara neden olabilir. Her kes bulunduğu yerde doğasına, çevresine, yaşam değerlerine sahip çıkmalıdır. Yaşama, doğaya düşman odakların her olumsuz adımını takip ederek, ona engel olmayı görev edinmeliyiz. Sermayenin her basit girişimi, büyük yıkımların başlangıcıdır. Unutmayalım!!! Onlara karşı uyanık olmalı ve tetikte beklemeliyiz. Yasaları, ilanları, duyuruları her zaman dilimi içinde iyi takip etmeliyiz. Onları anında teşhir edip, çevre dostu insanlarımız duyurup uyarmalıyız. Onları göreve çağırmalıyız. Ancak böyle çoğalabiliriz. Atılan her yıkım adımına karşı biz tamir etme, onarma ve koruyup kollama adımımızı daha kararlı atmalıyız. Yıkım ve tahribata karşı her kararlı çıkış bizi güçlendirir. Biz de güçlerimizi birleştirdikçe kazanımlarımız daha da artıyor. Ekoloji Birliği bunun için çok önemli bir birleşme mevzisidir. Bu mevziimizi güçlendirelim…
- Zeytinyağlı Yerim, Ama Zeytinliklerden Vazgeçemem! - 10 Nisan 2022
- Yasadışı Yaşamımdan Geçen Sekiz Yıl - 2 Nisan 2022
- Maden Şirketleri ;Rehabilite Değil, Cehennem Çukurlarını Arkalarında Bırakıyorlar!!! - 18 Mart 2022