Dün gece 18 yaşında genç bir kadın devrimci katledildi. Ve habercilikte ahlaksızlığın dibi yaşandı. 18 yaşındaki bir genç kadın örgütün üst düzey yöneticisi ilan edilerek, cinayete meşru kılıf hazırlandı.
Son dönemde gittikçe artan baskılar, bağımsız haber yapan medya sitelerine, habercilere yapılan ağır baskılar, habercilik anlayışını, gazetecilik ahlakını zedeledi. Bağımsız haber yapan siteler, gazeteler kendi koşullarıyla ayakta durmaya çalışırken ağır baskı koşullarına ve yasaklara karşı seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Ne yazık ki ana akım medya iktidarın borazanlığını yapmakta. Zaten içlerinde bağımsız haber yapmaya çalışan az sayıdaki ahlaklı insanda ya partili cumhurbaşkanın talebiyle işten atılıyor ya da gözaltına alınıyor, tutuklanıyor yahut Ak troller tarafından linç ediliyor. Velhasıl düşünce özgürlüğü bizim ülkemizde hep sorunluydu, şimdi ise eser kalmadı.
Hepimizin bildiği mevcut durum bu! Deyim uygunsa okuyacak gazete kalmadı. Gerçek haber yapmaya çalışan bir avuç insan kaldı geriye. Bizde Nokta Haber Yorum sitesi olarak bağımsız, gerçek haber yapmaya çalışan insanlardanız.
Evet, dün Küçükçekmece’de bir binaya polis tarafindan duzenlenen ev baskınında infaz edilen Sıla Abalay‘ın haber yapılış tarzı, habercilik dili, kötü habercilik açısından ibretlikti. Bir anda genç kadın örgütün lideri ilan edildi. Aklımızla alay eder gibi… 18 yaşında genç bir kadın devrimci nasıl örgütün en üst düzey sorumlusu olur? Haliyle bu soru etrafinda sosyal medyada da tepkiler dile getirildi, tartışıldı.
Peki, velev ki yaşı büyük olsun ve hakikaten örgütün üst düzey yöneticisi olsun, devletin yargısız infaz yapma hakkı var mıdır? Aslında en can alıcı nokta burası. Devlet, yargısız infaz yapma hakkına sahip değildir! Böyle bir hakkın hukukta yeri yoktur. Devlet yargısız infaz yaparsa o halde Yargının ne anlamı kalır?
Nedir Yargısız infaz? Yargısız infaz bir yasal otoritenin ya da mahkemenin izni olmadan verilen fiziksel cezalandırmaya verilen isimdir. Yargısız infaz kavramının bir açıklaması da hükûmetlerin gerek duydukları zaman uygulamak zorunda oldukları kendi yasalarına uymayabilecekleridir. Yani devlet, yargısız infaz ederek kendi yasalarını çiğner, kendi hukuksal düzenini katleder. Oysa adalet bir gün herkese lazım olur!
Yargısız infaz bir Türkiye gerçeğidir. Ilk defa karşılaşmıyoruz. Beyaz Toroslarla anılan 90’lı yıllar, yargısız infaz yıllarıdır. Polise, askere verilen sınırsız yetkilerin bir mafya hukukuna dönüştüğünün tablosudur o kanlı yıllar. Kürtlere, sosyalistlere, komünistlere, devrimcilere, demokratlara ve muhaliflere karşı dizginsizce, pervasızca yargısız infazlar, işkenceler uygulandı bu yıllarda.
Uzun yıllar işkencelere, yargısız infazlara karşı mücadele edildi.Toplumsal mücadele en kanlı yıllarda ağır bedeller ödeyerek gelişti. Nitekim, 90’lı yıllarda sosyalist, devrimci mücadeleye giren herkesin bir işkence anısı vardır. Zor yıllardı…
Ve bugün yine yargısız infazlar hayatımızda… İstanbul Armutlu mahallesindeki evine yapılan operasyonda polis kurşunuyla katledildi Dilek Doğan… Suçu polislere ayağınıza galoş giyin demekti. Ailesinin gözü önünde polis tarafından öldürüldü. Nitekim olay anı görüntüleri basına yansıdı. Her şey aleni, söz yetersiz o görüntüler karşısında…
Kemal Kurkut 21 mart günü Newroz alanında herkesin gözü önünde polis tarafından katledildi. Üstü çıplak bu genç canlı bomba iddiasıyla vuruldu. Oysa hepimiz biliyoruz ki gerçek canlı bombalar şehirlerde elini kolunu sallayarak geziyor. ISID’in Bağcılar’da, metroda yolculuk anı görüntülerinde içeren videosu bu gerçeği gözümüze sokarcasına anlatıyor.
Kemal Kurkut’un gazeteci Abdurrahman Gök tarafından çekilmiş sekiz kare resmi gerçeği gösterdi. O sekiz kare, müzik öğrencisi Kemal’in, öyle iddia edildiği gibi canlı bombaya benzer bir hali yokken, üstü çıplakken polis tarafından vurulduğunun açık ispatıydı.
Peki, polis vatandaşı katletme yetkisini nereden alıyor? Tayyip Erdoğan‘ın destan yazan polislerini Gezi direnişindeki katliamlarından biliriz.
90’lı yıllarda Tansu Çiller, “devlet için kurşun atanda, yiyende şereflidir” diyerek, yargısız infazların, gözaltında kayıpların yaşandığı o kanlı dönemin mimarlığını yapmıştı. Neredeyse her gün yargısız infazlar gerçekleşirdi.
Ve bugün yine yargısız infazlar pervasızca, çoğalarak devam ediyor. Yeni katliam planlarına karşı sessiz kalırsak bu karanlık dahada büyür. Bu karanlığa karşı nerede olursak olalım, sesimizi yükseltmek boynumuzun borcu. Gencecik insanları, ömrünün baharında katleden devlet şiddetine karşı yaşamı savunacağız. Ölüm değil yaşam kazanacak!
- Şeytan Üçteninde Gençler - 31 Mayıs 2025
- Halkın Heybesindeki Turp Yozgat - 20 Nisan 2025
- Tohum Toprağa Düştü - 24 Mart 2025