Deprem vergisi mi? O da ne ayol!

Ülke gündemi, “Kızılay’ın Ahbap’a çadır satma olayı” ile çalkalanıyor.

Oysa ki direkt Kızılay değil, Kızılay tarafından kurulup, onun iştiraki (ortağı) konumunda bulunan “Kızılay Çadır&Tekstil A.Ş.” isimli tüzel kişilik Ahbap’a çadır satmış durumda…

İşin içinde iş var yani…

Olayın iç yüzü tam olarak şu şekilde:

Kızılay, olayın patlaması üzerine depremdeki kendi statüsü ile ilgili şöyle bir resmî açıklama yaptı: “Yaşanan büyük felaketlerin ardından, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, alanında saygın bilim insanlarının da katkılarıyla Türkiye Afet Müdahale Planını (TAMP) oluşturmuştur. Emredici nitelikte olan bu plana göre Kızılay beslenme ve kan temini hizmetlerinin ana sorumlusudur. Barınma, insanî yardım, sağlık gibi diğer alanlarda da destek kuruluş niteliğindedir.”

Bu açıklamadan anlaşılan şu ki iktidarın çıkarına göre hazırlanan Afet Planı uyarınca Kızılay’ın aslî görevi “beslenme ve kan temini” ile sınırlı tutulmuş; “barınma, insanî yardım, sağlık” gibi diğer alanlarda da kuruma “destek kuruluş” statüsü verilmiş.

Bir başka ifadeyle çadır temini, Kızılay’ın aslî görevleri arasından çıkarılmış; bunun yerine afet bölgelerine Kızılay Çadır& Tekstil Aş isimli -kendi kurduğu- şirketten çatır satın alarak gönderen bir aracı kurum haline getirilmiş.

İş bu noktada da Ahbap, felaketin ortasında tırım tırım aradığı çadırları, elinde en fazla hazır stok bulunan Kızılay Çadır&Tekstil A.Ş.’den satın almak durumunda bırakılmış.

Burada sorgulanması gereken durum, Ahbap’ın olağanüstü koşullar altında mecbur kalarak yaptığı alım değil; ona ve onun şahsında bütün topluma yapılan SATIŞ’tır.

Bakarsanız ortada yasal olmayan hiçbir şey yok. Çünkü çadır temini, devletin acil afet planında Kızılay’ın aslî görevleri arasında sayılmamış.

Temel sorun, bu gerçeği bizim bilmeyip; çadır sağlamanın da Kızılay’ın en birinci vazifesi olduğunu zannediyor oluşumuz.

Bana göre Ahbap’ın da bir suçu bulunmuyor; çünkü öyle ivedî bir ihtiyaç noktasında başka bir seçeneği olamamış.

Nitekim Haluk Levent şöyle diyor: “Biz o akşam herkes can derdinde soğuktan donarken, bu çadırları satın almalı mıyız almamalı mıyız diye düşünme lüksüne sahip değildik; olamazdık da… Ve satın alıp bölgeye gönderdik.”

Buna rağmen adama sağdan soldan vuran vurana!..

İnsanları sokaklardan kurtarmak için zamanla yarışıldığı günlerde hiçbir çadır üreticisi firmadan bir haftadan önce çadır bulamayacağı gerçeğine tosladığında, Kızılay Çadır Tekstil A.Ş. Haluk Levent’e, “Bizde var gardaş, gel sana satalım,” diyor. İnsanlar karda ayazda donarken, Levent’in bunu reddetmek gibi bir lüksü olabilir miydi gerçekten? “Reddetmeliydi” diyenler, vicdanını sorgulasın.

Elbette ki, “Kızılay bize, kendi çadır üretim şirketinin deposundaki çadırları parayla satmaya kalkıyor ey ahali, duyduk duymadık demeyin!” diyerek ortalığı ayağa kaldırma şanssı da vardı.

Peki sonra! O dakikadan itibaren Ahbap’ı bölgede çalıştırırlar mıydı acaba? Asla!

Adam bütün iplerin devletin elinde olduğu bir sahada kalmaya çalışıyor. Bu iş, bu iktidarla, kızgın kumlarda yürümek gibi bir şey… Haluk Levent’e kahraman gözüyle bakanlar bile bunu birtakım tavizler vermeden ya da istemediği şeyler yapmak zorunda kalmadan başaramayacağını biliyor olmalıydılar. Şahsen ben, bile bile desteğimi Ahbap’a yaptım; hiç de pişman değilim. Çünkü olayları âdil ve objektif bir gözle okumayı biliyor, yiğidi öldürsem de hakkını yemiyor, elimde yağlı urganla linç edip asacak insan aramıyorum.

Kızılay yetkililerinin açıklamalarına dönecek olursak, neymiş efendim, “Kızılay Çadır&Tekstil A.Ş. bu süreci afetzedelerin barınma ihtiyacının bir an önce çözülmesi açısından değerlendirmiş, çadır üretiminin devamını sağlamak için de ham madde bedelini kabul etmiş.”

İfadenin alt metnindeki kurnazlığa bakar mısınız: “Çadırları taşeron şirketimiz aracılığıyla, hem de piyasa fiyatının çok üzerinde bir fiyata satarak kaostan NEMALANDIK,” demiyorlar da, “Üretimin devamını sağlamak için gerekli olan ham madde bedelini KABUL ETTİK,” diyorlar.

Sanırsın Ahbap kendilerine 46 milyon vermek için yalvarmış, onlar da kırmamak için mecburen kabul etmişler.

Bu noktada toplumun, “Bizim vergilerimizle bizim için var olan Kızılay, kendi kuruluşu ve ortağı olan Kızılay Çadır&Tekstil A.Ş.’nin elindeki çadırları kendisi satın alarak dağıtmalı; şirketin, üretimin devamını sağlamak için ihtiyacı olan ham madde gereksinimini de devlet karşılamalıydı. Bu sayede Ahbap da çadır için ödediği 46 milyonu, afetzedelerin başka acil ihtiyaçlarına harcayabilirdi!” diye isyan etme şansı da yok.

Çünkü o çadırlar direkt Kızılay’ın değil, Kızılay Çadır&Tekstil Aş’nin çadırları ve Kızılay da acil afet planına göre, bizzat çadır temin etmekle değil, çadır için “destek sağlamakla” yükümlü bir aracı kurum konumunda…

Peki AKP iktidarı döneminde ödediğimiz 36.5 milyar dolar deprem vergisi nereye mi gitti?

Deprem vergisi mi? O da ne ayol.

Birileri, “Kızılay nerede?” diye isyan edenlere, “Ahlâksızlar! Adiler! Namussuzlar!” mı demişti?

İlahi komedya.

Rabia MİNE
Latest posts by Rabia MİNE (see all)