Çalışma yaÅŸamında ÅŸiddet ve taciz: ILO’dan Türkiye’ye Åžiddet ve Taciz SözleÅŸmesi’ni imzalaması yönünde çaÄŸrı

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Türkiye’nin 190 sayılı Çalışma YaÅŸamında Åžiddet ve Tacizin Önlenmesi SözleÅŸmesini onaylaması çaÄŸrısında bulundu. SözleÅŸme, çalışma yaÅŸamında ÅŸiddet ve tacize doÄŸrudan odaklanan ilk uluslararası belge olma niteliÄŸi taşıyor.

Şiddet ve tacizden arınmış bir çalışma yaşamını amaçlayan 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi (C190) ve 206 sayılı Tavsiye Kararı (R206) 2019 yılında kabul edildi.

Böylece, “çalışma yaÅŸamında ÅŸiddet ve taciz” insan hakları ihlali ve fırsat eÅŸitliÄŸine yönelik bir tehdit olarak ilk kez uluslararası bir sözleÅŸmeye girdi.

BBC Türkçe’den Fundanur Öztürk‘ün haberine göre, SözleÅŸmede çalışma yaÅŸamındaki ÅŸiddet ve taciz olaylarının yaygın bir insan hakkı sorunu olduÄŸu belirtilirken, “istihdam durumları, yaptıkları iÅŸin türü ve çalışma koÅŸulları nedeniyle” ÅŸiddet ve tacize en çok maruz kalanların “kadınlar” olduÄŸu tespiti yapılıyor.

Sözleşmeyi şu ana dek Uruguay, Somali, Yunanistan ve İtalya dahil olmak üzere toplamda 11 ülke onayladı. Türkiye ise henüz sözleşmeyi onaylayan ülkeler arasında yer almıyor.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) “Çalışma YaÅŸamında Kadına Yönelik Åžiddetin Önlenmesi Forumu” kapsamında bugün, sözleÅŸmenin kabulünden bu yana geçen iki senede, çalışma yaÅŸamında kadına yönelik ÅŸiddetin önlenmesi için dünyada ve Türkiye’de yürütülen çalışmalar deÄŸerlendirildi.

Türkiye’deki işçi ve iÅŸveren örgütleri, özel sektör temsilcileri ve sivil toplum örgütleri ise 190 Sayılı SözleÅŸme kapsamında yaptıkları çalışmaları paylaÅŸtı.

ILO Türkiye Ofisi Direktörü Numan Özcan, “Ä°ÅŸ yerinde ÅŸiddet ve taciz, kadınların çalışma yaÅŸamlarına eriÅŸimleri, çalışma yaÅŸamında kalmaları ve de daha yüksek mevkilere yükselmeleri önündeki en büyük engellerden birisi” diyor.

Özcan, sözleşmeye göre çalışma yaşamında şiddetin önlenmesi için hükümetlere, işçi ve işveren örgütlerine rol ve sorumlulukların düştüğü söylüyor:

“Åžiddet ve taciz; tarım işçisi bir kadın için de çok uluslu bir ÅŸirketi yöneticisi olan bir kadın için de her ülkede, her sektörde, kayıtlı ya da kayıtsız tüm iÅŸlerde çalışan kadınlar için büyük bir sorun teÅŸkil ediyor. SözleÅŸme, toplumsal cinsiyete dayalı ÅŸiddet ve tacizin, kadın ve kız çocuklarını orantısız ÅŸekilde etkilediÄŸini ifade ediyor. Bu orantısızlığı ortadan kaldırmak için de toplumsal cinsiyet kalıp yargıları, ayrımcılık ve toplumsal cinsiyet eÅŸitsizliÄŸine dayalı güç iliÅŸkilerini ele almak gerektiÄŸini özellikle vurguluyor.”

Dünya Ekonomik Forumu 2021 Küresel Cinsiyet EÅŸitsizliÄŸi Raporu’na göre Türkiye, cinsiyet eÅŸitliÄŸi bakımından 156 ülke arasında 133’üncü sırada yer alıyor.

190 sayılı sözleşme ne içeriyor?

ILO 190 Sayılı sözleşme, çalışma yaşamı ile ilişkili her türlü şiddet ve tacizi kanunlarla yasaklamak için sözleşmeye onay veren ülkelerin ilgili mevzuatları oluşturulmasını yükümlü kılıyor.

Sözleşme ayrıca çalışma yaşamında şiddete karşı etkin mekanizmaların geliştirilmesi için hükümet ve işverenlerin sorumluluklarını ortaya koyuyor.

Öncelikler arasında çalışma yaşamında şiddet ve tacizden arındırılmış bir çalışma düzeninin kurulması ve cinsiyet eşitliğinin sağlanması yer alıyor. Öte yandan ilk defa uluslararası bir belgede, çalışma yaşamında genellikle kadınların maruz kaldığı cinsel şiddet ve tacize yer veriliyor.

Sözleşme, çalışma yaşamındaki şiddet ve taciz kavramı aynı zamanda toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve taciz kavramlarını da içeriyor. Ayrıca, iş müfettişleri aracılığıyla şiddet ve taciz olaylarının denetimini sağlamak ve mağdurların hukuk yollarına erişimlerini sağlamak hedefleniyor.

Bu açıdan sözleşmenin çalışma yaşamında şiddet ve taciz risklerinin azaltılması ve önlenmesi için hükümetlere ve işverenlere yol gösteren bir rehber niteliğinde olduğu değerlendiriliyor.

Ä°ÅŸ yeri tanımı sadece ‘mekânsal’ deÄŸil

Sözleşmede şiddet ve taciz olgusu sadece işyeri ile sınırlı tutulmayıp, işle ilgili tüm alanları kapsayacak şekilde tüm çalışma yaşamını dikkate alıyor.

Örneğin sadece iş yerlerine ait özel veya kamusal alanlarda değil, işe gidiş geliş sırasında yaşanan tüm şiddet ve taciz hallerini kapsıyor.

Şiddet ve tacizin bilgi iletişim teknolojileri tarafından sağlananlar da dâhil olmak üzere işle ilgili tüm haberleşme kanalları aracılığıyla da gerçekleşebileceği kaydediliyor.

Sözleşme iş sözleşmelerinden kaynaklanan statüleri dikkate alınmaksızın; stajyer ve çırakları, gönüllü çalışanları, iş arayanları ve iş başvurusunda bulunanları da kapsıyor.

Şiddet ve tacize karşı düzenlemelere; kayıtlı ve kayıt dışı, özel veya kamuya ait tüm sektörlerde, kentsel ve kırsal alanlardaki kişilerin istihdam statülerine bakılmaksızın yer veriliyor.

Sözleşme, ev içi şiddeti de kapsıyor

190 sayılı sözleşme ev içi şiddeti de çalışma yaşamıyla ilişkili bir sorun olarak değerlendiriyor.

Ev içi şiddetin artışının kadınların çalışma yaşamlarına, işe devamsızlık, işte odaklanma güçlüğü ve işten ayrılmak zorunda kalmak gibi pek çok olumsuz etkisi olduğu belirtiliyor.

Bu doğrultuda çalışma yaşamında şiddet ve tacizle ilgili düzenlemelerde, hane içi şiddeti önleyici ve çalışma yaşamına etkisini azaltıcı unsurlara da yer veriliyor.

‘Çalışan kadınların yüzde 42’sinin ‘üçüncü ÅŸahıs’ ÅŸiddeti yaşıyor’

SözleÅŸme çalışanları sadece diÄŸer çalışanlar ya da iÅŸverenlerden deÄŸil; müşteriler, tedarikçiler, hizmet alanlar gibi “üçüncü taraflardan” kaynaklanabilecek ÅŸiddet ve taciz karşısında da korumayı hedefliyor.

Kadınların iş yerinde şiddet ve taciz durumları ile karşılaşma olasılığının daha fazla olduğunu belirten sözleşme, bazı sektörlerdeki şiddet ve taciz durumlarına özel vurgu yapıyor.

ILO Türkiye Ofisi Direktörü Numan Özcan, “Kadınların müşteriler, hastalar veya hizmet kullanıcıları gibi üçüncü̈ taraflarla doÄŸrudan temas halinde çalıştığı iÅŸ yerlerinde, kadınlara yönelik ÅŸiddet ve tacize daha sık rastlanılmaktadır” diyor.

ILO’nun 2019 verilerine göre, halkla doÄŸrudan temas hâlinde çalışan kadınların yüzde 42’sinin üçüncü ÅŸahıs ÅŸiddeti yaÅŸadığı tahmin ediliyor.

Kadınlar ve erkeklerin yoğun olarak yer aldıkları istihdam biçimlerindeki farklılıkların ardında da kadına yönelik şiddet önemli bir neden olarak yer alıyor.

Ayrıca şiddet ve taciz, kadınların iş gücü katılımlarının erkeklerle eşit oranda olmamasının temel sebeplerinden biri olarak değerlendiriliyor.

ILO’ya göre çalışma yaÅŸamında kadına yönelik ÅŸiddet verilerine tam olarak ulaÅŸabilmek mümkün olmasa da mevcut oranların çalışma yaÅŸamında kadına yönelik ÅŸiddetin çok daha fazla olduÄŸunu gösteriyor.

Verilere göre Ä°ngiltere’de kadınların yarısından fazlası, 18-24 yaÅŸ arasındaki kadınların ise üçte ikisi, iÅŸ yerinde cinsel tacize maruz kaldıklarını belirtti.

Gürcistan’da kadınların yüzde 10’u, Fransa’da ise yüzde 20’si iÅŸ yerinde cinsel tacize uÄŸradıklarını ifade etti.

Pandemi sürecinde 54 milyon kadın işsiz kaldı

ILO’ya göre, pandemi süreci iÅŸ gücüne katılım oranı ve koÅŸulları konularında kadınlar ve erkekler arasındaki ‘uçurumun’ artmasına sebep oldu.

Dünyada 2019 ile 2020 arasında kadın istihdamı yüzde 4,2 azaldı, 54 milyon kadın işini kaybetti.

BirleÅŸmiÅŸ Milletler Toplumsal Cinsiyet EÅŸitliÄŸi ve Kadının Güçlenmesi Birimi ise salgın döneminde kadına yönelik her türlü ÅŸiddetin, özellikle de ev içi ÅŸiddetin artmasını “gölge pandemi” olarak tanımladı.

ILO’ya göre, salgın döneminde evden çalışmanın yaygınlaÅŸması ile birlikte diÄŸer ÅŸiddet ve taciz biçimlerinin yanı sıra siber zorbalık da yaygınlaÅŸtı.

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) BaÅŸkanı Canan Güllü, Covid-19’un Türkiye’de kadın yoksulluÄŸunun artmasına sebep olduÄŸunu söyleyerek, “Erkek ÅŸiddeti arttı, güvencesiz iÅŸlerde çalışan kadınlar için sıkıntılı zamanlar yaÅŸandı” diyor.

Dünya Ekonomik Forumu 2021 raporunda, pandemi süresince Türkiye’nin de aralarında olduÄŸu bazı ülkelerde cinsiyet eÅŸitsizliÄŸinin yüzde 1 ila 4 daha da arttığı öngörülüyor.

Raporda, Türkiye’nin pandemi sürecinde kadının ekonomiye katılımının en sert gerilediÄŸi ülkelerden biri olduÄŸu belirtiliyor.

Türkiye sözleşmeyi henüz onaylamadı

Sözleşmeyi şu ana kadar Uruguay, Fiji, Arjantin, Somali, Yunanistan, İtalya, Mauritius, Namibya, Ekvador, Güney Afrika ve Birleşik Krallık olmak üzere 11 ülke onayladı.

Henüz imzacı olmayan Türkiye’nin de sözleÅŸmeyi onaylaması için çeÅŸitli kampanyalar yürütülüyor.

Öte yandan ILO, Türkiye henüz sözleşmeyi resmi olarak onaylamasa bile farklı sektörlerde imzalanan toplu iş sözleşmelerinin bazılarında, sözleşmeye ilişkin maddelerin yer aldığını belirtiyor.

Yine özel sektör tarafından kabul edilen “Åžiddete Sıfır Tolerans” politika belgelerinde de sözleÅŸme ile uyumlu maddeler yer aldığı ifade ediliyor.

Türkiye’de sözleÅŸme maddelerinin yansıtıldığı bazı toplu iÅŸ sözleÅŸmelerinin kabul edilmesi, iÅŸ yeri politikalarının hazırlanması ve cinsiyet temelli ÅŸiddetin önlenmesine yönelik giriÅŸimler, sözleÅŸmenin iÅŸ yaÅŸamındaki olumlu etkileri arasında gösteriliyor.

‘Belediyelerin rolü kritik’

TKDF’den Canan Güllü, son iki yıldır belediyelerle olan temaslarında 190 sayılı Åžiddet ve Taciz SözleÅŸmesi’ni anlattıklarını belirtiyor.

Güllü, iş yerinde meydana gelecek şiddetin önlenmesi ve kadın erkek eşitliğinin sağlanabilmesi için belediyelerin önemli rol oynayacağını değerlendiriyor.

Ayrıca iş dünyasında kurdukları iş birlikleriyle de toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını hedeflediklerini belirten Güllü, iş yeri politika belgeleri hazırladıklarını ifade ediyor:

“Ä°ÅŸ dünyasında kadın erkek eÅŸitliÄŸinin saÄŸlanması ve bu konuda iÅŸ yerinin de kendine düşen görevlerini yapması anlamında istekli tavrı; kadının istihdama eriÅŸmesine, istihdamda saÄŸlam olarak kalabilmesine ve bu anlamıyla da güçlü kadın yolunun açılmasına destek oluyor. ÖrneÄŸin sığınakta kalan kadınların, sığınak sonrasında yaÅŸama tutunabilmesi için bu iÅŸ yerlerinden kadınların istihdama alınması noktasında iÅŸ birlikleri geliyor. Sığınıkta kaldıkları müddet içinde de çalıştıklarında ekonomik olarak güçlenmelerini saÄŸlayan bir süreç hayata geçiyor.”

Özel sektörlerle iÅŸ birliÄŸi yaparken, tüketicisi ve çalışanları ağırlıklı olarak kadın ve gençler olan markalarla toplumda zihniyet dönüşümünü saÄŸlamayı hedeflediklerini de belirten Güllü, “Åžiddet uygulayan dizilere, yayınlara reklam vermeme kararlılığını uyguluyoruz” diyor.