Avrupa’da ve Amerika’da sıcak hava dalgasının, kuraklığın yarattığı etkiyi, sonuçları eminim hepiniz takip ediyorsunuzdur. Termometrelerdeki bu olağan dışı yükseliş birçok soruna sebebiyet verdi, vermeye de devam ediyor. Aklımıza gelenleri şöyle bir sıralayalım:
• Orman yangınları daha çok görülmeye ve daha büyük etkiler yaratmaya başladı.
• Formda ve sağlıklı dahi olsalar, insanlar arasında ısı kaynaklı ölümler gözlendi. Hatta, Birleşik Krallık bu konuda bir kırmızı uyarı yayınlamak zorunda kaldı.
• İnsanoğlunun medar-ı iftiharı teknolojik altyapının bir bölümü, sıcak hava karşısında iflas bayrağı çekti. Sıcaklıkların 40 dereceyi bulmasının ardından bazı büyük teknoloji şirketlerinin sunucuların soğutma hatası verdiği, kısa süreli kesintiler meydana geldiği ve sistem hatalarının önüne geçmek için bazı sunucuların kapatıldığı görüldü.
• Aşırı sıcaklar nedeniyle nehirler ve göller kurudu. Diplerinden neler çıkmadı ki? İtalya’da, Po Nehri’nde İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma 450 kilogram ağırlığında bir bomba; ABD’nin Teksas eyaletinde kuruyan nehrin tabanında 113 milyon yıllık dinozor ayak izleri; ABD’de Mead gölünün altında birçok cansız insan bedeni; İspanya’da baraj gölünde, milattan yaklaşık beş bin yıl öncesine ait İspanyol Stonehenge’i olarak adlandırılan kalıntılar; Sırbistan’ın nehir liman kenti Prahovo yakınlarında batan patlayıcı yüklü Alman savaş gemilerinin enkazı bunlardan sadece bir bölümü… Bu arada, kuruyan ve çekilen nehirler sebebiyle ortaya çıkan bu muazzam şeyler arasında benim dikkatimi en çok çeken, yukarıda saydıklarım değil, “açlık taşları” oldu. Bu taşlar, Çekya’dan Almanya’ya uzanan Elbe nehrinde sular altında bulunan ve tarihi 1600’lü yıllara kadar uzanan taşlar. Geçmişten gelen bir “uyarı” niteliği taşıyorlar. Üzerlerindeki yazıtlarda kuraklığın kötü hasat, gıda kıtlığı, yüksek fiyatlar ve açlığı beraberinde getirdiği yazılı. Taşların üzerinde “Beni görüyorsan ağla!” gibi ifadeler de yer alıyor.
• Belli bölgelerde su sıkıntısı baş gösterdi. Yaşam zorlaştı, kıtlık tehlikesi oluştu.
Yaşlı gezegenimizin üzerinde “kırmızı alarm” niteliğinde gelişmeler oluyor. Bu nevi gelişmelerin, önümüzdeki dönemde artarak devam edeceği de açık.
Nokta Haber Yorum’un değerli yazarlarından Semih İşevi’nin “İnsan Çağında Son Sınavımız” başlıklı yazısını okumuşsunuzdur. Okumadıysanız, tavsiye ederim. İçerisinde şöyle bir tespit var:
“Son yıllarda özellikle kutup buzullarında görülen erime ve yok oluşların beklenenden çok daha erken gerçekleşmesi, iklim değişikliğinde sınır değerlerin giderek zorlanması, yaşanan seller, kuraklıklar, hortumlar ve ekstrem hava koşulları nedeniyle, geçmişte yapılan açıklamaların bile artık iyimser bulunduğu bir dönemdeyiz ve maalesef artık geri dönüşü olmayan bir çağa doğru yol alıyoruz.”
Semih İşevi, yaptığı saptamada haklı. Dönülmez akşamın ufkuna doğru son sürat gidiyoruz. Bilim insanları, mevcut veriler ışığında iklimin önümüzdeki dönemde bizlere ne sürprizler hazırladığını tahmin etmek için modeller kullanıyorlar. Bu modellerin bazılarına göre, gelecek yüzyılda yerkürenin geniş bölgeleri insanlar için yaşanmaz hale gelecek.
ABD’de yerleşik, kâr amacı gütmeyen araştırma grubu First Street Foundation’un yaptığı güncel araştırmaya göre, zor günler öyle yüz yıl kadar uzak da değil. Kuruluşun öngörülerine göre, önümüzdeki 30 yıl içerisinde, 100 milyondan fazla Amerikan vatandaşının “Aşırı Yüksek Isı Kuşağı”ndan etkileneceği tahmin ediliyor. Amerika’nın Teksas’tan Büyük Göller’e kadar uzanan koridorunda oturmakta olanların, 2053 yılına kadar zaman zaman 52 derecenin üzerinde sıcaklıklara maruz kalabileceği uyarısında bulunuyor.
Ülkemizde durumun daha parlak olacağını söylemek de mümkün değil. 2011 yılında yayımlanan (çalışma biraz eski olsa da sonucun çok farklı olacağını düşünmek için hiçbir neden yok) İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı’nda, Türkiye’de yıllık ortalama sıcaklığın gelecek yıllarda 2,5°- 4°C artacağı, artışın Ege ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nde 4°C’yi, iç bölgelerde ise 5˚C’yi bulacağı saptamasında bulunuluyor.
Ne dersiniz, sizce bu sıcaklık seviyelerinde yaşamak kolay olabilecek mi?
İşin garibi, dünyanın hızla yaklaştığı bu karanlık tabloda kapitalist düşüncenin yegâne derdi, halen maksimum kazancı elde edebilmek. Geçenlerde bir haberde bir grup milyarder iş adamının, Grönland’da yok olan buz tabakasının altından ortaya çıkan toprağın derinliklerinde kritik maden ve minerallere yönelik keşif harekâtına (yarışı da diyebiliriz) giriştiği yazıyordu. Bu amaçla görevlendirilen ekiplerin, yer altındaki elektromanyetik alanı ölçmek ve aşağıdaki kaya katmanlarını haritalamak için toprak örnekleri aldığı, insansız hava araçları ve helikopterler ile araştırmalar yaptıkları detayları verilmişti. Elde edilen verilerden, fiziki olarak nerede sondaj yapılacağını belirlemek amacıyla yapay zekâ desteğinden de faydalanılıyormuş. Ne diyelim, hayırlı işler!
İçinize bir karamsarlık mı çöktü? Durun, daha bu ne ki! Yolun başındayız.
- Dünyada 4B Hareketi ve Sürdürülebilirlik - 16 Aralık 2024
- Yeme İçme Alışkanlıklarınızı Radikal Şekilde Değiştirmeye Hazır mısınız? - 31 Ağustos 2024
- Nihayet Söylediler, Kral Çıplak - 3 Ağustos 2024