Bozuk siyasetçi toplumu da bozar

İrlandalı yazar Bernard Shaw : “Dünyada barışı sağlamak isterseniz; politikacıları öldürün yeter, halklar anlaşır.” demiş.

Ağır söylemiş; fakat haklı… Tamam ölmesinler; ama, etkilerini bilerek, siyasi ikbal uğruna  kötücül olmaktan vazgeçseler, insanlığa olumlu anlamda daha büyük katkı yapmış olurlar.

Zira toplumsal çatışmalarda, siyasetçilerin her zaman rolleri vardır.

Çünkü kitleler, sevdikleri siyasi liderlerine ve yönetenlerine bakarak hizalanırlar.

Onun arkasında çok da sorgulamadan dizilirler. Safını, düşünce ve tavrını büyük ölçüde buna göre, bu siyasi kimlikleri doğrultusunda belirlerler. Liderlerinin yanlışlarını, yalanlarını dahi, bile bile alkışlar ve savunur hale gelirler. Akıl bu noktada biraz geride kalır ve lidere itaat söz konusudur… Özellikle bizim gibi ülkelerde (ki bunun birçok nedeni var)  bu daha çok karşılık bulur…

Dolayısıyla tepedeki bu kişilerin dilinde  kin ve nefret varsa; bu, dalga dalga kitlelere de yayılır. Bulaşıcı, zehirli bu dil, halkın zihinlerine sinsi bir şekilde nüfuz eder ve bir tür zihinsel felç etkisi gösterir.

Çözülme ve ayrışma başlar, insan malzemesi bozulur, toplumsal doku çürür.

Bu nedenledir ki, kirli siyasetçiler toplumu da kirletirler. Kirletiyorlarda…

Siyasi nefret söylemleri, toplumda ayrımcılığı körükleyen siyaset şeklinin en rezili ve en tehlikelisidir.

Bunları göz önüne alarak siyasiler; etnik, dinsel, mezhepsel, ideolojik, inanç ve yaşam tarzı körü olmalılar. Yani bunları görmeden, herkese aynı nazardan bakarak; hakça, temiz, barışçı siyaset anlayışıyla faaliyet yürütmeliler. Bu, toplumsal olarak herkesin yararınadır.

Diğer yandan; eğer, kullanacakları dil sevgi ve kucaklama  dili olursa, bu da nefret dili gibi hemen toplumda karşılığını bulur. Ve oması gereken de budur aslında.

Gel gör ki örneklerini her seçimde olduğu gibi, bu  seçimde de görüyoruz. Diller yine çok bozuk, yalanlı, kinli ve kirli… Çünkü siyasetçiler bozuk. Hele bazılarının dilinde bal değil, “şer” akıyor…

Oysa ki her türlü farklılıklarıyla toplumu oluşturan halkların, kendinden başka dostu yoktur. Onları karşı karşıya getiren, düşmanlaştıran siyasetçilerdir. “Siyaset bozar” diye bir argüman geliştirilmiş; ama, bence siyaset bozmuyor. İnsan bozulmaya çok müsait. Böyle dersek, sanırım daha doğru tespit yapmış oluruz.

Zira insan yapısı buna uygun. Çünkü insanın çıkarcılığı ve bencilliği her şeyin önündedir. Düşünce ve davranışlarını yönlendiren de bu özelliğidir.

Ayrıca hükmetme, bir koltuk kapma ve yönetme isteği de çok baskındır.

Bir diğer nokta da şu ki; siyasette bir şey yapmayı değil, bir şey olmayı hedefleyen siyasetçiler çoğunluktadır… Bu amaçla da, dünle bugünü farklı; kolay çark etmeler, duruma göre pozisyon almalar, inkârlar, ilkesizlikler, döneklikler normalleri olur nice siyasetçinin. Bundan da yüzleri hiç kızarmaz, sıkılmazlar…

Bunun tersi için mücadele eden, yurtsever, halksever, temiz siyasetçiler için can feda. Onlar da var, iyi ki de var ve onlara çok şey borçluyuz. Bu notu da düşelim… İşte bu seçim süreci boyunca da siyasilerde ve taraftarlarında; öylesine bozulmalar, çirkinleşmeler, utanmazlıklar, kıvırmalar, kendini pazarlamalar, yalanlar, rezillikler yaşandı ve yaşanıyor ki…

Açıkçası mide bulandırıcı. İnsandan da,  insanlıktan da soğutuyor doğrusu…

Demokratik toplumun temeli, siyasi tartışma özgürlüğüdür. Ancak bunu uygarca, hakça, hoşgörüyle, saygıyla, demokratça değil; haksızca, karşıyı aşağılamakla, yalanla, kara çalmakla, hasım gösterip hücum etmekle, her türlü saldırıyla, her yolu mübah görerek ve yok etmek üzerine icra ediyor (kimi) siyasetçiler… Bunun dışında kalanlara bir sözüm yok tabii ki…    Para için de aynı şeyi ileri sürerler. Derler ki: “Para insanı bozar.”

Bu söylem de, insanın bozulma meyline bir kılıf bence. Siyasette olduğu gibi… Niye yahu! Mecbur musun bozulmaya? Bozulma, onurlu ol!..

Dik dur, eğilip bükülme, ilkeli ol, dürüst ol, menfaatini önceleme… Ama insan işte… İsmet İnönü’nün güzel bir sözüyle bitirelim:  “Önemli olan iktidarda değil, itibarda kalmaktır.”

Varol KARA
Latest posts by Varol KARA (see all)