Şu bitmek tükenmek bilmez atasözleri dünyasından bir adet güzide söz yumağı…
Kimi zaman hakaret için, bazen çok ender de olsa iltifat için kullanılan atasözümsü… Çocukken en çok duyduğum atasözlerinden birincisi “Ağır ol, molla desinler” idi… Rahmetli babam pek derdi bana… Artık nasıl ağır olmayacak hissiyatı yarattıysam üzerinde… Hani dindar olsa anlayacağım ama demek olayın gidişatını görüp kendince önlem almak istemiş bana dair. Gerçi Allah var “ağır”ım… Kilom, özenle seçilmiş geçirgenli cümlelerim bazısına ağır geliyor… Sözüme laf edemeyen malum yerime laf ediyor haliyle… Ben ağır oldum zaten babacım sen hiç üzme oralarda kendini, adım “delidir”e çıktıysa da daha şöyle saçma sapan deli bir şey yaptığımı gören yok aslında… Siz delilikle, cesareti karıştırıyorsunuz.
İdare eden, söylemeyen, efendi efendi makul cümleler kurup insanların yüzüne gülen arkalarından konuşan insanların ehveni şer kabul edildiği bu dünyada bana deli demeniz normaldir. Çünkü olası küçük bir çıkar ihtimali için aslında hiç hoşlanmadığı insanlara saygıda ve yalakalıkta kusur etmeyenin, garantiye alınacak geleceği için sevmediği adamın kolunda gezenin, post için bin takla atıp şirinlik yapanın olduğu bu dünyada ben ”öldürseniz” girmem o yavşaklık topuna… E siz beni sever misiniz? Elbette sevmezsiniz… Arkadaşım olabilir misiniz? Elbette olamazsınız… Çünkü körlerin sağırları ağırladığı bu dünyada, davul bile dengi dengine vurur… Alın size iki adet daha atasözü şeysi… Hem de yerine gelip manzara olarak konulmuşundan…
Aile seçilmiş değildir… Zaten de temelde sana çok uzak değildir. Az çok benzersin ailene… Yani bir biçimde büyüdüğün ortamın uzantısısındır. Bazı davranışların akıl meleken kadar değişir ama sen anan, baban, kardeşlerin az çok benzersiniz… Ama arkadaşlarımızı bize zorla dayatmadıklarına ve onları özgürce kendimiz seçtiğimize göre; bize çok yabancı, dünya görüşü bizimle ilgisi olmayan, yaşam tarzı bize hiç uymayan, fikirleri bambaşka bir insanla uyum sağlayıp da arkadaş olabilmemiz, kendimizi buna zorlamamız düşünülemez…
Yok, eğer çeşitli nedenlerden dolayı böyle birini “arkadaş” diye seçtiysek, arkadaşımıza göre değerlendirilmeyi de göze alacağız demektir…
Misal sokaktaki kedileri toplayıp boğazını kesen birini arkadaş olarak seçmişsem kendime, suratıma tüküren hayvan severlere “beni arkadaşıma göre değerlendirmeyin lütfen, ben aslında hayvanları çok severim, hatta hayvan haklarına saygım sonsuzdur” demem abesle iştigaldir.
Benzer şekilde ırkçılarla arkadaşlık edip de ben ırkçılığa karşıyım diyenlere de ben önce kendi kimliğine sahip çıkmasını önerir, olmadı en münasip yerlerimle gülerim…
Ya benzer zaten çok şeye münasip yerimle gülerim.
Yanak yanağa çekilmiş karbon kağıdından kopyalanmış gibi görünen çok süslü, sarışın, dünya ..ikime, minare …ötüme ablalara da çok gülerim… En çok da bazen bulunuverdiğim ortamlara bakıp “ulan senin burda ne işin var der” kendime gülerim…
Ama buna dair de bir atasözü şey etmiş sevgili atalarım… Diyorlar ki; “yeteri kadar iyi hissetmiyorsanız kendinizden kötülerle takılın” Velhasıl ben seviyorum bu ataları…
Aslında bu söz bir kişilik analizinden ziyade kim olduğun değil kimi tanıdığın önemlidir anlamına gelen sözdür. Netice de senin arkadaş kabul ettiğin insanda birileriyle arkadaştır. İşte orada olay bir karışır…
En yakın arkadaşlar olduğunuzu karşılıklı olarak iddia edebildiğiniz arkadaşlarınızın diğer arkadaşlarına bir bakın. İyi bakın hatta ve “en yakın arkadaşım”, “dostum” dediğiniz insanın o insanlardan birer parça taşıdığını bilin. Ve aynı şekilde kendinizi de bir daha değerlendirin… Sevgililer, eşler de buna dâhildir…
Yanlış arkadaş, eş seçimi denen şey de koca bir yalandır zira kendin gibi olanlardan oluşur çevren… Yani şimdi babama cevap verebilsem daha görmedim arkadaş sebebiyle kötü yola sapan insan, sapacağı olduğu için o arkadaşı seçmiş derdim… Çocuklukta zaman zaman benimle arkadaşlık ettiği için ailelerinden azar işitmiş bazı arkadaşların saçma analarına da ulan sen asıl kızının ne olduğunu bilmiyorsun derdim… Ama işte bütün bunlar geçince geliyor insanın aklına…
Demem o ki etrafınıza bir bakın kim kiminle arkadaş, kimin kolunda… Birlikte değerlendirin… Çok efendi adam yahu nerden bulmuş bu kadını diye bir şey yok yani… Ya da çok hanım kadın ne işi var bu adamla boş muhabbet… Bunu daha böyle uzatırım ama ezcümle…
– bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim!
– ben seninleyim, bana kim olduğumu söyle.
Yani o tüylü terlikleri giyen kadınla birlikte olabilen bir adamla birlikte olmuşsundur aslında sen…
Bütün manyaklar neden seni buluyor sanıyorsun?
Not: Kimse kandırılmaz oğlum… Gönüllü girdiğin yolda rota değiştirmişken, bize laga luga yapıyorsundur… (politik içerik)
- “Aidiyet” Ait Olmanın Tadının Kaçtığı Şeyler - 23 Aralık 2019
- Dedikodu - 17 Ekim 2019
- Anne var, anne var… - 19 Eylül 2019