11 emekli örgütünden ortak ses: “İnsanca yaşamak istiyoruz”

Türkiye’nin çeşitli illerinden  Ankara’da bir araya gelen 11 emekli  sivil toplum örgütünün temsilcileri  yaptıkları ortak açıklamada,  “İnsanca yaşayabilmek için  yarattığımız ulusal  zenginlikten hakkımız olan payı  istiyoruz” dediler.

Her gün ağırlaşan ekonomik  koşullar karşısında aldıkları  maaşların yetmediğini, giderek  yoksullaştıklarını  belirten emekliler, Tüm Emekliler Eşgüdüm  Kurulu çatısı altında toplanarak  ‘insanca yaşama’ taleplerini   dile getirdiler.

Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen  Bağımsız Emekliler Grubu, Bağımsız  Emekliler Platformu, Çağdaş Emekliler  Grubu, Emekli  grubu, Emekliler grubu,  Emekli Demokrat Öğretmenler Grubu,  Emeklerin Sesi Grubu, Tüm Emekliler  Bileşim platformu, Tüm Emekliler  Dayanışma Ağı (TEDA), Türkiye Bağımsız  Emekliler Platformu ve Türkiye  Emekliler Platformu temsilcilerinden  oluşan ‘Tüm Emekliler Eşgüdüm Kurulu’  Ankara’da düzenledikleri toplantıda,  taleplerini iktidara duyurarak,  ‘insanca yaşamak istediklerini’  belirterek, taleplerini içeren ortak bir bildiri yayınladılar.

Toplantı sonrasında ortak bildiriyi okuyan Tüm Emekliler Eşgüdüm Kurulu  Dönem Sözcüsü İsmail Tutoğlu, emeklilerin geçmiş, günümüz ve gelecek yaşamın neredeyse tüm yapay taşınır ve taşınmaz varlıklarını üretenler olduklarına işaret etti. Tutoğlu, “Bugün, doğal kaynaklarımız dışında, ulusal zenginlik ve kaynakların  üretilmesi, biriktirilmesi, korunması,  günümüze ve geleceğe taşınması, emeklilerin bedensel ve zihinsel emekleriyle oluşmuştur. Emeklilik, böylesi bir çalışmanın ve emeğin devamı niteliğinde ve yasalarda  belirtilen sürelerde çalışmaya bağlı olarak elde edilen bir haktır” dedi.

Bu nedenle emeklilerin sorunlarının çalışma hayatı sorunlarının bir parçası olarak kabul edilmesi gerektiğini  vurgulayan İsmail Tutoğlu, şunları söyledi:

“Ömürlerinin en güzel yıllarını çalışarak tüketmiş olan emekçilerin  yaşlılıklarını mutlu, huzurlu ve refah içinde geçirmelerini sağlamak sosyal devlet için Anayasal bir görevdir. Hal böyle iken, Emekliler giderek  yoksullaşan ve bunaltılara dönüşen  yaşamlarının iyileştirilmesi için kamu  yönetiminden istemlerde  bulunuyorlarsa, bu asla bir bağış ya  da sadaka olarak görülemez.  Biz emekliler, insanca yaşayabilmek  için yarattığımız ulusal zenginlikten hakkımız olan payı istemekteyiz.”

“Sorunların kaynağı yanlış politikalar”

Emeklilerin sorunlarının kaynağında  sosyal güvenlik politikalarındaki  emeği, emeklileri ve halkı dışlayan  siyasi tercihlerin yattığını dile  getiren Tutoğlu, “Örneğin, siyasal iktidarlarca Sosyal Güvenlikte Reform adı altında yapılan değişikliklerle; Sağlık hizmetlerinin de özelleştirilebilmesi için “Sağlıkta Dönüşüm Projesi” hayata geçirilmiştir.  Kamu hastanelerinin kapatılarak Şehir Hastaneleri adı verilen yerli ve  yabancı “sağlık ticarethaneleri”  haline getirilmesi biz emeklilerin hastanelere ve sağlık hizmetine erişimini zorlaştırmaktadır. Anayasal bir hak olan Sosyal Güvenlik Sistemi  de özelleştirilerek  piyasalaştırılmaktadır” dedi.

Tutoğlu, “AKP uygulamalarıyla emeklilik; daha düşük emekli ve yaşlılık aylığı, daha geç emeklilik hakkı, emekli olabilmek için daha çok pirim ödeme, kamusal hizmetlerden daha az yararlanma, emeklilerden de katkı payı alma (muayene, ameliyat ve ilaçta) yaygınlaştırılmış, refahtan pay almaları kanunla engellenmiş, emekli ve yaşlılık aylığı bağlama oranları düşürülmüş, emekli ve yaşlılık aylıkları arasındaki dengesizliğin giderilmesi bir yana derinleştirilmiştir” diye konuştu.

Emekli aylıklarının 2000 öncesi, 2000 -2008 (Eylül) dönemi ve 2008 (Ekim) sonrası şeklinde ayrıştırıldığına da  işaret eden İsmail Tutoğlu, “Kısacası emeklilik, emekliler için ömrünün son döneminde daha çileli ve kahırlı bir yaşam şekline dönmüştür” dedi.

Emeklilik sistemindeki farklılıklar

Emeklilik sistemi ve buna bağlı olarak yaşlılık ve emeklilik aylıkları SSK, Bağ Kur ve Emekli Sandığı için üç dönem üzerinden değerlendirildiğini aylık bağlama oranlarının bu göstergelere  göre farklılaştığını vurgulayan İsmail Tutoğlu, “Öte yandan 2000-2008 arasında güncelleme katsayı ile milli gelir artışının yüzde 100’ü yaşlılık aylığı hesaplamalarında dikkate alınmakta iken, 2008 sonrasında milli gelir artışının yüzde 30’u dikkate alınır olmuştur. Ayrıca güncelleme katsayısı hesabında daha önce uygulanan çarpım yerine toplama işlemine geçilmiştir.Emekliler aldıkları emekli aylıkları ile geçinemedikleri için yeniden çalışmak zorunda kaldıklarında karşılarına katı bir devlet anlayışı dikilmekte ve Emekliye “sen çalışıyorsun, bana  Sosyal Güvenlik Destek Primi ödeyeceksin” denmektedir. Yani biz emeklilerden hiçbir karşılığı olmayan bir “zor alıma” dönüştürülmüştür” diye konuştu.

Tutuoğlu, bir yandan özelleştirme uygulamalarıyla, öte yandan COVİD-19 ve ekonomik kriz bahaneleriyle sokağa atılan işsizlerin yükünün de emekçilerin ve emeklilerin sırtına yüklendiğini söyledi.

İşte emeklilerin talepleri

Tutoğlu, bütün bu olumsuzlukların giderilerek emeklilerin de insanca bir yaşama ulaşabilmeleri için öncelikle yapılması gerekenleri de şöyle sıraladı:

“Sosyal Güvenlik Sistemi gerçek anlamda bir reforma tabi tutulmalıdır. Bunun için tüm sosyal tarafların, siyasal partilerin, üniversitelerin ve konunun uzmanı kişi ve kuruluşların görüş, düşünce ve önerileri alınmalıdır. Tüm resmi belgeler bile emekli aylıkları arasındaki eşitsizliği, adaletsizliği tescil etmektedir. Bu nedenle, Yaşlılık Aylığı Bağlama Oranları yeniden belirlenmelidir. Aylık Bağlama Oranı, en az yüzde 70 olmak üzere her tam hizmet yılı için yüzde 3 olarak hesaplanmalıdır. Kurum içi farklılıkları giderecek yasal değişiklik yapılmalı, aynı durumda olanlar arasındaki maaş farklılıkları giderilmelidir. Emeklilik ve yaşlılık aylığı bağlanmasında brüt Asgari Ücret taban aylığı alt sınırı olarak kabul edilmelidir. Emekli ve yaşlılık aylıklarının arttırılmasında , emeklilerin de milli gelirdeki artış oranında pay almalarına ilişkin düzenlemeler yapılmalıdır. Bu kapsamda, güncelleme katsayısı yeniden tanımlanmalıdır. Emeklilere tüm kamu ve özel sağlık kuruluşlarında tüm sağlık hizmetleri bedelsiz olarak sunulmalıdır. Emeklilikten sonra çalışmak zorunda olan emeklilerden kesilen “sosyal güvenlik destek primi” kesintisine son verilmelidir.”

Emeklilerin bakmakla yükümlü olduğu bekar ve çalışmayan kız çocuklarının, eskiden olduğu gibi anne ve babasının sosyal güvencesi altına alınması gerektiğini de vurgulayan Tutoğlu, “Emeklilerin çalışmayan kız ve erkek çocukları için Genel Sağlık Sigortası ücretsiz olmalıdır” dedi.

“Sendika hakkı istiyoruz”

İsmail Tutoğlu ayrıca emeklilerin sendika kurma ve sendikalara üye olma hakkının da yasal güvence altına alınmasını istediklerini belirtirken, “Emeklilerin emeklilik öncesi üyesi bulundukları sendikalara ya da çalıştıkları iş kolundaki bir sendikaya üyelik ilişkilerini sürdürmeleri ve örgütlülüklerinin devamı doğrultusunda yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Sendika üyesi olmaksızın emekli olanların çalıştıkları işkoluna ait bir sendikaya aynı koşullarda üye olabilmeleri sağlanmalıdır. Emekli ve yaşlılık aylıklarının ve diğer Sosyal Güvenlik Haklarının  belirlenmesinde hükümet, Emekli  Sendikalarıyla ve ilgili diğer sendikalarla toplu görüşme  yürütmelidir. Emeklilere toplu pazarlık hakkı tanınmalıdır” çağrısı yaptı.

“EYT’lilere hakları verilmeli”

11 emekli örgütünün imza attığı ortak  bildiride ayrıca Emeklilikte Yaşa Takılan (EYT)’lilerle ilgili de  biran önce çalışma yapılması istendi. İsmail Tutoğlu, “Emeklilik için gerekli olan sigortalılık süresini ve prim ödeme  gün sayısını tamamlamış ancak yasada belirtilen yaş koşuluna erişememeleri nedeniyle Emeklilikte yaşa takılan (EYT) pek çok yurttaşımızın “Sosyal devlet çıkarttığı yasalarla yurttaşını mağdur etmez” anlayışı doğrultusunda, emeklilik hakkını kazanmaları ve emeklilik maaşı almaları sağlanmalıdır” dedi.