Türk tipi demokrasi

Demokrasinin sözcük anlamı eşitlik ve özgürlük demektir. Demokrasi aynı zamanda bir devlet biçimidir. Devlet biçimi olarak demokrasi bir sınıfın, çoğu kez egemen/yöneten sınıfın bütünü için eşitlik ve özgürlük iken, yönetilen/ezilen sınıflar ve halklar için diktatörlük demektir. Bu bağlamda tarihsel süreç içerisinde demokrasinin iki temel biçimi olmuştur. Biri, yurttaşların oylarını kendilerinin kullandıkları doğrudan demokrasidir. Diğeri de, yurttaşların siyasal haklarını temsilcileri aracılığıyla kullandıkları temsili demokrasidir. Temsili demokrasinin de çoğunlukçu ve çoğulcu biçimleri vardır.

Burjuva demokrasilerinde geçerli olan çoğunluk prensibinin iki temel amacı var: Biri, devletin, halkın çoğunluğunun iradesine göre yönetilmesi; ikincisi de, çoğunluğun kararının her şeyin üstünde tutulması ve siyasal kararlarda belirleyici olmasıdır. Çoğunlukçu demokrasi veya “mutlak demokrasi” denilen bu anlayışa göre, çoğunluğun kararı geçerlidir. Yönetme hakkı, çoğunluğu elinde bulunduran siyasal güce aittir. Siyaseten sayıca az olanların “doğru”, “haklı” ve “meşru” talepleri dikkate alınmaz.

Çoğunluğun yönetim hakkı, matematiksel olarak sayı üstünlüğüne dayanan seçmen iradesine üstünlük sağlar. Bir oy farkla bile olsa onu toplumdaki “mutlak doğru” konumuna getirir. Yasalar, azınlık hakları, kuvvetler ayrılığı gibi etmenler çoğulcu demokraside <https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87o%C4%9Fulcu_demokrasi> alınan kararları bir ölçüde sınırlandırsa da, çoğunluğun aldığı kararlar sınırsız ve mutlaktır. Çoğunluğun mutlak üstünlüğü anlayışına göre, çoğunluk iradesi “hiçbir zaman yanılmaz”, sürekli biçimde “halkın ortak iyiliğini” yansıtır ve bundan dolayı da çoğunluk karşısında “azınlıkta kalan görüş yanlış” olarak kabul edilir.

Çoğunluğun yönetimine dayalı bazı ülkelerde çoğunluğun desteği alındıktan sonra, tüm demokratik hak ve özgürlükler sınırlanmış veya tümüyle yasaklanarak demokratik muhalefet yok edilmiştir. Bu ülkelerde yurttaşların belli aralıklarla kullanacakları oy hakkından başka demokratik hak ve özgürlükleri yoktur. Bir partiye dayalı olarak ve çeşitli baskı yöntemleriyle kurulan çoğunluk iktidarları, devletle bütünleşerek totaliter devlete dönüşerek, “Tek parti, tek şef ve tek millet” söylemiyle gerici ve faşist diktatörlükler kurulmuştur.

Çoğunlukçu demokrasi uygulamaları Türkiye için de geçerlidir. İkinci Meşrutiyet’ten sonra kurulan İttihat ve Terakki Partisi iktidarı ile başlayan çoğunlukçu demokrasi uygulamalarından Cumhuriyet’in ilanı ile tek partili döneme geçilmesi; 1930-1945 yılları döneminde Hitler faşizminin etkisiyle Türk ırkçılığına dayalı politikaların geçerli olması ve ardından Amerikan tarzı çok partili dönemin başlaması gibi gelişmeler, bu bağlamda ele alınabilir. 27 Mayıs darbesiyle başlayan askeri müdahaleler ve anayasa değişiklikleri sürecinde demokratik hak ve özgürlüklerin sistemli olarak sınırlanması; son olarak 16 Nisan 2017’de yapılan şaibeli referandumla “Türk tipi başkanlık” sistemine geçilmesi, çoğunlukçu demokrasi anlayışının geldiği aşamayı göstermektedir.

Bu uzun tarihsel süreçte çoğunlukçu Türk demokrasisinin 4 başbakanı olan Menderes, Demirel, Özal ve Erdoğan’ın farklı dönemlerde farklı anayasal kurallara göre iktidar olmalarına rağmen ortak yanları çoğunlukçu demokrasi anlayışına sahip olmalarıydı. Menderes’in “Ben odunu bile aday göstersem seçtiririm”, Demirel’in, “Bulun 226’yı beni düşürün”, Özal’ın, “Bir defa anayasayı ihlal etsek ne olur”, Erdoğan’ın, “Demokrasi bir tramvaydır, gideceğiniz yere kadar gider orada inersiniz” söylemleri, demokrasiyi amaç değil sadece bir iktidar aracı olarak görmelerindendir.

1924 Anayasası’ndan güç alan CHP, ardından gelen DP, onun ardılları olan AP, ANAP ve AKP tarafından devam ettirilen bu “Türk tipi” çoğunlukçu demokrasi anlayışı, devlet ve toplum hayatının tüm alanlarını kapsayan tek tip düşünce, tek lider, tek parti, tek millet, tek dil, tek din, tek mezhep diktatörlüğü amacını yansıtıyor.

Şaban İBA
Latest posts by Şaban İBA (see all)