TELE1 ve Halk TV’ye Ceza: Susturulan Sesler, Kapatılan Ekranlar

RTÜK’ün sansür kararları kamuoyunda tepkiyle karşılandı; TBB Başkanı Erinç Sağkan: “Bu doğrudan demokrasiye müdahaledir”

Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK), 24 Temmuz Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’nde TELE1’e 5 gün ekran karartma ve idari para cezası, Halk TV’ye ise para cezası verme kararı, basın özgürlüğü tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Kararın, gazeteci Merdan Yanardağ’ın 4 Soru 4 Yanıt programında kullandığı ifadeler gerekçe gösterilerek alınması, eleştirileri daha da sertleştirdi.

RTÜK, TELE1 hakkında verdiği cezayı, Yanardağ’ın 15 Temmuz’a ilişkin sözlerinin “Demokrasi ve Millî Birlik Günü’nü değersizleştirme” amacı taşıdığı ve halkı kin ile düşmanlığa sevk edebileceği gerekçesiyle savundu. Aynı programda FETÖ’nün “siyasal İslamcı örgütlenme” olarak tanımlanması da RTÜK’ün müdahale gerekçeleri arasında yer aldı. Kurul, TELE1’e ayrıca yüzde 5 oranında para cezası verdi ve bir yıl içinde benzer bir ihlalin tekrarlanması hâlinde kanalın lisansının iptal edilebileceğini bildirdi.

Sağkan: “Farklı Sesler Kısılmak İsteniyor”

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, RTÜK kararlarına sert tepki gösterdi. Sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada Sağkan, “Bu kararlar, farklı seslerin kısılmaya çalışıldığı, halkın haber alma hakkının engellendiği kabul edilemez bir tablo çiziyor” dedi.

Sağkan’ın açıklaması şöyle devam etti:

“Basın özgürlüğü, sadece gazetecilerin hakkı değil, aynı zamanda her vatandaşın doğru bilgiye ulaşma ve fikirlerini özgürce ifade etme hakkının güvencesidir. Bu hakka dönük müdahaleler doğrudan demokrasiye yöneliktir. Bu kapsamda haksız ve ölçüsüz bu müdahalelerin önüne geçmek yargının denetleme görevinin gereğidir. Aksi durumda özgür bir basının olmadığı yerde özgür bir toplumdan söz edilemez.”

İktidarın İdeolojik Denetimi mi?

RTÜK’ün kararları yalnızca hukukî değil, aynı zamanda ideolojik bir arka plana da işaret ediyor. Siyasal İslamcı iktidar aygıtının, medya üzerindeki hegemonyasını tahkim ettiği; farklı ideolojik yaklaşımların ve muhalif seslerin sistematik olarak bastırıldığı bu süreç, liberal demokratik normlardan giderek uzaklaşıldığını gösteriyor.

Burada söz konusu olan yalnızca bir televizyon kanalına verilen ceza değil; kamusal aklın ve eleştirel düşüncenin, ekranlardan silinmesi yönünde bilinçli bir iradenin işletilmesidir. TELE1 ve Halk TV’ye verilen cezalar, Türkiye’de medya alanının tekelleştirilmesi ve kapitalist iktidar bloklarının ideolojik aygıtlar aracılığıyla toplumun yeniden şekillendirilmesi sürecinin açık bir parçası hâline gelmiştir.

Medya Alanında Siyasal Müdahalenin Derinleşmesi

AKP iktidarının ilk yıllarından itibaren medya alanında yürütülen “yeniden yapılandırma” politikaları, zamanla bağımsız gazeteciliğin marjinalleştirilmesine, ana akımın ise ya doğrudan ya da dolaylı biçimde iktidar organlarına bağlanmasına yol açtı. Bugün RTÜK, yalnızca teknik bir denetim organı değil, doğrudan iktidarın ideolojik aygıtı olarak işlev görüyor.

Bu süreçte, farklı seslerin bastırılması yalnızca siyasal değil, sınıfsal bir niteliğe de bürünüyor. Emekçi sınıfların, ezilen halk kesimlerinin, muhalif aydınların kamusal alandaki görünürlüğü giderek kısıtlanırken, iktidarın temsil ettiği egemen blokların ideolojik söylemi medya eliyle kitleselleştiriliyor.

Demokrasi, Yalnızca Sandıktan İbaret Değil

Demokrasi yalnızca seçimlerle değil; düşünce ve ifade özgürlüğü, basının çoğulculuğu ve kamusal eleştiriyle yaşar. Oysa RTÜK’ün uygulamaları, halkın yalnızca “belirli” bilgiye, “resmî” yoruma ulaşabileceği bir medya düzeni kurma çabasının açık bir örneği hâline gelmiştir.

Bu yönüyle TELE1’e uygulanan ekran karartma cezası, yalnızca bir medya kuruluşunu hedef almıyor; demokratik kamuoyunun sesini kısmaya, eleştirel düşüncenin ve sorgulayıcı gazeteciliğin toplumsal meşruiyetini yok etmeye dönük sistematik bir müdahale olarak değerlendirilmelidir.