Konya Ovası’nda Kuraklık: Tahıl Ambarında Verim Kaybı Derinleşiyor

Türkiye’nin tahıl üretiminde merkezi bir rol oynayan Konya Ovası, bu yıl şiddetli kuraklıkla karşı karşıya. Kıraç arazilerde yaşanan verim kayıpları çiftçiyi ekonomik sıkıntıya sürüklerken, sulama olanaklarına sahip sınırlı bölgelerdeki üretim, bu genel düşüşe kısmen direnebildi. Ziraat Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı Burak Kırkgöz, Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, özellikle yağışların 2024 Aralık ayından itibaren dramatik biçimde azalmasının kıraç alanlarda büyük tahribat yarattığını belirtti.

Kırkgöz’e göre, bu yıl buğday rekoltesi yaklaşık yüzde 15, arpa rekoltesi ise yüzde 30 oranında düşecek. “Bazı sahalarda biçerdöver dahi girmedi, çünkü alınacak ürün yoktu” diyen Kırkgöz, sulama imkanına sahip olmayan üreticilerin sezonu neredeyse zararla kapattığını ifade etti. 2024’te 2,2 milyon ton olarak kaydedilen buğday üretiminin, bu yıl 1,8 milyon tona gerilemesi bekleniyor. Arpa üretimi ise 1,2 milyon tondan yaklaşık 850-900 bin tona düşecek.

Tarımda Yapısal Eşitsizlik: Sulayan Kazanıyor, Diğeri Sürünüyor

Ovada yaşanan kriz sadece iklim koşullarının değil, aynı zamanda tarımsal altyapının eşitsizliğinin de bir sonucu. Sulama olanaklarına erişebilen büyük üreticiler ya da daha iyi örgütlenmiş işletmeler kısmen korunurken, küçük çiftçiler kıraç tarlalarda neredeyse kaderine terk edildi. Burada belirginleşen sadece bir doğa olayı değil, aynı zamanda tarımda sınıfsal ayrışmanın ve kırsal üretimdeki yapısal kırılganlığın da göstergesi.

Kırkgöz, kuraklık gibi olağanüstü koşullarda, özellikle kıraç tarım yapan üreticilerin daha fazla kamu desteği alması gerektiğini vurguladı. Ancak mevcut destek politikalarının ölçek, mülkiyet ve altyapı ayrımlarını dikkate almadığı göz önünde bulundurulduğunda, bu tür afet dönemleri yalnızca doğa koşullarıyla değil, üretim ilişkileriyle de bağlantılı bir çöküş olarak karşımıza çıkıyor.

Bilimsel Uyarı: Yağışlar Yüzde 40 Azaldı

Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Soylu da, sorunun sadece miktar değil, zamanlama ile de ilgili olduğunu belirtti. Mart ve nisan aylarında yeterli yağış alınmaması nedeniyle, kıraç alanlardaki tahıllar stres altına girdi. Bitkiler suya erişemediği için gelişemedi ve dolayısıyla rekoltede ciddi kayıplar yaşandı.

Soylu, 1 Ekim – 30 Mayıs tarihleri arasında Konya Ovası’na düşen yağışların uzun yıllar ortalamasına göre yüzde 40 daha az olduğunu kaydederek, “Bu oran, kuraklığın mevsimsel değil yapısal bir soruna işaret ettiğini gösteriyor” dedi. Kıraç alanlarda dekara 50 ile 150 kilogram arasında ürün alındığını belirten Soylu, sulu alanlarda ise nispeten daha iyi verim sağlandığını ancak genel düşüşün göz ardı edilemeyeceğini vurguladı.

Bir Tarlaya Biçerdöver Girmedi, Diğerine 900 Kilo

Sarayönü ilçesinde biçerdöver operatörlüğü yapan Sinan Tezcan, sahadaki tabloyu şöyle özetledi: “Bu yıl birçok kıraç tarlaya biçim için dahi girilmedi. O kadar az ürün vardı ki mazot masrafını bile kurtarmadı. Sulak alanlarda ise 500 ila 900 kilogram arasında ürün alındı. Bazı çiftçilerin eline dekarda 100 kilogram bile geçmedi.”

Tezcan’ın sözleri, yalnızca iklimsel değil, aynı zamanda üretici sınıfları arasındaki farkın dramatikleştiğini de gösteriyor. Buğdayın stratejik öneminin her geçen yıl arttığı Türkiye’de, kırsal üretici yalnızlaştırılırken; tarım, özel sektörün ya da altyapısı güçlü kesimlerin çıkar alanına dönüşüyor. Bu dönüşüm sadece verimi değil, tarımın toplumsal karakterini de dönüştürüyor.

Kuraklık Değil, Politika Vuruyor

Konya Ovası’ndaki kuraklık, salt doğa olaylarının değil, aynı zamanda sermaye odaklı tarım politikalarının bir sonucudur. Tarımsal üretim, plansızlık ve altyapısızlıkla iklim krizine açık hale getirilmişken; kıraç alandaki küçük üretici kendi tarlasına dahi biçerdöver sokamaz hale geldi. Bu tablo, kuraklığın sadece toprağı değil, kırsal sınıflar arasındaki adaleti de kavurduğunu gösteriyor.

Krizlere dayanıklı bir tarım yapısı için doğa olaylarının ötesini görebilen, eşitlikçi ve kamucu bir tarım politikasına ihtiyaç var. Aksi takdirde, Konya Ovası’nda yaşanan bu çöküş, önümüzdeki yıllarda Anadolu’nun tamamını sarsacak bir felakete dönüşebilir. Ve bu kez “şükretmek” değil, birlikte mücadele etmek gerekecek.

  • NHY / Anadolu Ajansı (AA)