Belki bin defa yazdık, söyledik, anlamak istemeyenler için bir kez daha yazayım, gıda fiyatlarındaki artışın tek bir nedeni yok. Yanlış tarım politikaları, tarımsal üretimdeki yüksek maliyetler, girdi fiyatlarındaki önlenemez yükseliş, dışa bağımlılık, döviz kurundaki artış, taşıma-lojistik maliyetleri, hem girdi hem de tarım ve gıda ürünleri ithalatı, finansman sorunu ve daha bir çok neden var.
Ülkeyi yönetenler bu nedenleri ortadan kaldırmak yerine her seferinde birilerini hedef göstererek ve farklı bir seçenek ortaya atarak gıda fiyatlarının düşürüleceği yanılgısını topluma da benimsetmeye çalışıyor.
Son olarak, Tarım Kredi Kooperatifleri marketlerinin gıda fiyatlarını düşürmek için çözüm olarak ortaya atıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu marketlerden birinden alışveriş yaptıktan sonra fiyatların makul olduğunu söyledi. Gıda fiyatlarını düşürmek için market sayısının 1000’e çıkarılacağını açıkladı. Market sayısı 1000’e çıkınca gıda fiyatları düşer mi?
Fiyatlar düşmez. Fakat, günlerce konuşulur. Dün sabah arabayla işe giderken yolda radyodan dinlediğim televizyon sunucusu, program konuklarına “1000 market, 84 milyona yeter mi?” diye soruyordu. Sunucu, diğer marketlerden alışverişin yasaklanacağını, 84 milyonun Tarım Kredi marketlerinden alışveriş yapılacağını zannediyor herhalde.
17 ay önce 500 marketle fiyatlar düşürülecekti
Tarım Kredi Kooperatifleri marketleri ile gıda fiyatlarının düşürülmesi ilk kez gündeme gelmiyor. Bundan 17 ay önce, gıda fiyatlarındaki yükselişin çok konuşulduğu bir dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan, o dönemde sayısı 197 olan Tarım Kredi’ye ait market sayısının 500’e çıkarılması talimatı vermişti.
O dönemde Adalet ve Kalkınma Partisi’nden bazı milletvekilleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’a pazarda pırasanın kilosunun 5 ila 9 lira arasında satıldığını, marketlerde ise daha pahalı olduğunu iletmişti. Milletvekillerinin bu sözleri üzerine, Erdoğan, Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü Fahrettin Poyraz’ı arayarak kaç marketleri olduğunu sorduğu, Poyraz’ın 197 deyince, 500’e çıkarılması talimatını verdiği ifade edilmişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, o günlerde yaptığı her konuşmada Tarım Kredi’nin market sayısının 500’e çıkarılarak gıda fiyatlarını aşağıya çekeceklerini dile getirdi.
Çiftçiden alınan ürünler doğrudan tüketiciye satılacak, hem çiftçi hem de vatandaş kazanacaktı. Buna ilişkin haberler medyada geniş yer bulmuş ve 500 marketle gıda fiyatlarının düşürüleceği iddia edilmişti. Ama düşmedi. Market sayısı 1000 olunca fiyatlar düşer mi?
Marketlerden şikayet ederek market açmak
Bir süreden beri Cumhurbaşkanı Erdoğan, artan gıda fiyatlarının sorumlusu olarak 5 zincir marketi gösteriyor. Denetimlerle bu marketler baskı altında tutulmaya çalışılıyor. Tarım politikasında, dış ticaret politikasında, ekonomide sanki hiç sorun yokmuş gibi artan fiyatların tek sorumlusu bu marketlermiş algısı yaratılıyor. Kaldı ki, ülkenin inşaat sektörünü 5 müteahhide, gıda sektörünü 5 zincir markete teslim edenler de kendileri.
Artan gıda fiyatlarının sorumlusu olarak gösterilen 5 zincir markete karşı Tarım Kredi Kooperatifleri’ ne 1000 market açılması ayrıca tartışılması gereken bir durum. Köylere kadar giren ve bazılarının mağaza sayısı 10 bini aşan bu zincir marketlerle Tarım Kredi rekabet ederek fiyatları düşürebilir mi?
Tarım Kredi marketlerindeki fiyatlara bakıldığında bazı ürünlerde bu zincir marketlerden daha uygun olsa da bazı ürünlerde fiyatlar daha yüksek. Örneğin, fiyatı en çok yükselen ayçiçeği yağının teneke kutuda 5 litresi Tarım Kredi’nin sanal marketinde 93 lira 70 kuruş, Migros’ta 70 lira 95 kuruş. Arada yaklaşık 23 lira fark var. Tarım Kredi marketleri söylendiği gibi ucuz değil.
Zincir marketlerde olduğu gibi Tarım Kredi marketlerinde de sadece çiftçinin ürettiği ürünler değil, ithal ürünler de satılıyor. Bir kaç yıl önce Tarım Kredi’ye bakliyat ithalatı yapma yetkisi verildi. O ürünler hem kendi mağazalarında hem de diğer zincir marketlerinde Tarım Kredi markası ile satıldı.
Tarım Kredi, Et ve Süt Kurumu, PTT, Tanzim Satış
Hatırlarsanız, gıda fiyatlarındaki artışı durdurmak için 2019’da tanzim satışlar gündeme getirildi. Seçim öncesinde Ankara, İstanbul ağırlıklı olmak üzere tanzim satış çadırları kuruldu. Satın alınacak ürünlere miktar kısıtlaması getirildi. Halk ucuz meyve sebze alabilmek için uzun kuyruklar oluşturdu. İnsanlar saatlerce sıra bekleyerek 1 kilo patlıcan,1 kilo biber, 2 kilo hıyar, 3 kilo domates,5 kilo soğan, patates almak için yarıştı. Daha da çarpıcı olanı, sıra bekleyenlerin çoğu daha önce köyünde, tarlasında bu ürünleri yetiştirenlerdi. Yerel seçim geçince tanzim satışlar kapatıldı.
Ondan önce de 2011 yılında halka “ucuz et” satarak et fiyatlarını düşürmek amacıyla Et ve Süt Kurumu ülke genelinde 100’den fazla satış mağazası açtı. Hayvancılığın en fazla yapıldığı Erzurum’da bile vatandaşlar ucuz ithal et almak için uzun kuyruklar oluşturdu. Et ve Süt Kurumu’nun bazıları kendisine ait ama büyük bölümü franchising (bayilik) sistemiyle açılan bu mağazaları sonra kapatıldı. Et fiyatları düşürülemedi. Daha doğrusu et üreticide ucuz ama tüketicide pahalı satılmaya devam ediliyor.
Gıda fiyatlarını düşürmek için PTT bile devreye sokuldu. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin ithal ettiği ayçiçeği yağı büyük oranda PTT sanal marketi tarafından tüketiciye satıldı.
Yaş meyve ve sebze üreticisine fiyat baskısı
Gıda enflasyonu ile mücadele için 2014 yılında kurulan Gıda Komitesi’nin önerisi, Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın projesi ile gıda fiyatlarını düşürmek için sözleşmeli üretim modeli çerçevesinde Sera A.Ş. kuruldu. Ziraat Bankası’nın kredi desteği ile modern ve teknolojik seralar kurularak üretimin artırılması ve fiyatların kontrol edilmesi öngörülüyordu.
Sera A.Ş’nin ortakları arasında Tarım Kredi Kooperatifleri ve özel sektör olacaktı. Ziraat Bankası’nın verdiği kredilerle bazı seralar kuruldu. Üretim yapılmaya başlandı. Fakat Sera A.Ş. Tarım Kredi Kooperatifleri bünyesinde bir şirket olarak faaliyete geçti. Özel sektör dahil edilmedi. Sera A.Ş. yaptığı sözleşmelerle üretici üzerinde bir fiyat baskısı oluşturdu. Sözleşme yapan çiftçi ürününü satabiliyor, fakat düşük fiyatla satıyordu. Sözleşme yapmayan üreticiler için de bu düşük fiyat baz alınıyordu. Sera A.Ş. üretici fiyatının belirlenmesinde özellikle Antalya, Mersin başta olmak üzere belli bölgelerde etkili oldu. Ürettirdiği veya satın aldığı ürünleri belli market zincirlerine ve kendi marketlerinde satışa sunuyordu. Yaş meyve ve sebze fiyatlarında istenilen düşüş sağlandı mı, yine sağlanamadı. Üreticiden ucuza alınıyor ama tüketiciye yine yüksek fiyatla satılıyor.
Devlet manavlık yapar mı?
Tarım alanında faaliyet gösteren ve çiftçiyi de tüketiciyi de koruyan Kamu İktisadi Teşekkülleri(KİT) “devlet kasaplık, sütçülük, manavlık yapar mı?” diye özelleştirme adı altında yağmalandı. 1990’lı yıllarda yağmalanan Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Yem Sanayi piyasadan silindi. Et ve Balık Kurumu’nun adı “Et ve Süt Kurumu” olarak değiştirilerek “ithalat ofisi” gibi çalıştırıldı.
“Devlet ayakkabıcılık yapar mı” diye dağıtılan Sümerbank, “devlet şeker satar mı?” diye şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ile ülke tarımı adeta çökertildi. Dışa bağımlı hale getirildi. Tarımsal girdilerde zaten dışa bağımlı olan Türkiye, bir çok tarım ve gıda ürününde de ithalatçı oldu. Aslında yapılan bu ithalatla birlikte gıda enflasyonu da ithal ediliyor. Sonra da, market açarak, tanzim satış çadırı kurarak, sanal mağazalarla gıda fiyatları düşürülmeye çalışılıyor. Gıda fiyatlarındaki artışın nedenleri bir yana bırakılarak hedef şaşırtılıyor.
Atatürk’ün kurduğu Tarım Kredi’ye ne oldu?
Tarım Kredi Kooperatifleri’ nin temeli Mithat Paşa’nın öncülüğünde kurulan Memleket Sandıkları’na dayanıyor. Kurumsal yapı ve yasal statüye kavuşması ise Cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal Atatürk’ün çabaları ile gerçekleşti. Kooperatifçiliğe çok büyük önem veren Atatürk, Mersin Silifke’de 36 çiftçi ile Tekir Tarım Kredi Kooperatifi’nin kurucusu ve 1 numaralı ortağıdır. Tarım Satış Kooperatifleri ve Tarım Kredi Kooperatifleri Yasası’nın çıkması da yine O’nun direktifleri ile oldu.
Tarım Kredi Kooperatifleri’nin kuruluş amacı çiftçiye ucuz kredi ve girdi temin etmektir. Çiftçi ortaklarını desteklemektir. Ancak bugün gelinen noktada Tarım Kredi Kooperatifleri, çiftçinin kooperatifi olmaktan çıkarılan, siyasetin yön verdiği kurumlar haline geldi. Holding gibi çalışan, ortağına destek olmak yerine kimi zaman piyasa koşulları üzerindeki fiyatlarla girdi sağlayan, onların ürünlerini daha düşük fiyata alan ve borçlarını ödemediklerinde icraya veren, üretim araçlarını haczeden bir yapıya dönüştürüldü.
Ülkenin en yaygın çiftçi örgütlerinden biri olan Tarım Kredi Kooperatifleri siyasetten arındırılarak Avrupa’daki kooperatif mantığı ile faaliyet gösterse hem çiftçiler hem de ülke bundan çok büyük yarar sağlayacaktır.
Geçen hafta çözüm önerilerimi maddeler halinde yazmıştım. Gıda fiyatlarını düşürmek için önce fiyat artışının nedenleri ortadan kaldırılmalı. Bunun için hedefin doğru seçilmesi gerekiyor. Yanlış tarım politikasından vazgeçmek ve ülkenin zengin tarım potansiyelini değerlendirecek ulusal bir politikanın uygulamaya konulması gerekiyor.
- Pamuk üretimini artıran çiftçi cezalandırılıyor mu? - 3 Kasım 2022
- Türkiye fındığın fiyatını tartışırken parayı bakası kazanıyor… - 1 Ağustos 2022
- Sanayicilerin ve gençlerin tarıma ilgisi artıyor - 22 Haziran 2022