Tahir Elçi’nin katledilmesiyle ilgili davada verilen beraat kararları, Elçi ailesi ve avukatları tarafından Türkiye’deki hukuk sisteminin cezasızlık kültürüne yönelik yeni bir örnek olarak eleştiriliyor. 2015 yılında kameralar önünde öldürülen Elçi’nin davasında sanık polisler hakkında verilen beraat kararı, itiraz süreçlerinin ardından Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşındı.
Davanın Seyri: Yedi Yıllık Soruşturma ve Cezasızlık Kültürü
12 Haziran 2024’te karara bağlanan davada Diyarbakır 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi, sanık polisler Sinan Tabur, Fuat Tan ve Mesut Sevgi hakkında beraat kararı verdi. Mahkeme, kararında sanıklar aleyhine sunulan delillerin yeterli olmadığını ve hukuka aykırılık bulunmadığını savundu.
Tahir Elçi ailesinin avukatları, bu karara itiraz ederek davayı Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi’ne taşıdı. Ancak, 10. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını onayladı ve dosyanın hukuka uygun olduğu yönünde karar verdi. Bunun üzerine Elçi ailesi ve avukatları, davayı Türkiye Anayasa Mahkemesi’ne götürdü.
Tahir Elçi’nin Ölümü: Adalet Arayışındaki Engeller ve İhmaller
Elçi’nin ölümünden bu yana geçen yaklaşık dokuz yıl, davada adaletin sağlanması için verilen mücadelelerin sistematik olarak engellendiği bir süreç oldu. Diyarbakır Barosu Başkanı Abdülkadir Güleç’in açıklamaları, bu ihmallerin ve hukuki ihlallerin boyutlarını gözler önüne seriyor:
•Soruşturmada İhmaller: Elçi’nin vurulduğu gün olay yerinde keşif yapılması mümkünken bu süreç yıllarca ertelendi. Delillerin toplanmasında ciddi eksiklikler olduğu gibi, avukatların delil toplama talepleri de reddedildi.
•Bağımsız Araştırma Çabaları: Soruşturma ilerlemeyince Elçi ailesinin avukatları, İngiltere’deki bir üniversiteye görüntü analizi yaptırarak deliller sundu. Ancak bu girişimlerin çoğu davanın seyri üzerinde etkili olmadı.
•Tanıkların Dinlenmemesi: Dava sırasında, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun tanık olarak dinlenmesi talebi, mahkeme tarafından kabul edilmişken, savcının mütalaası doğrultusunda bu karar geri alındı.
Güleç, “Bütün bu süreçler, adalet arayışının sürekli olarak baltalandığını ve Elçi’nin ailesi ile meslektaşlarının yalnız bırakıldığını gösteriyor,” ifadelerini kullandı.
Cezasızlık Kültürü ve Sistemin Sistematik Sorunları
Tahir Elçi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mahsum Batı, davanın cezasızlıkla sonuçlanmasının Türkiye’deki adalet sistemi açısından bir utanç olduğunu belirtti. Batı, faillerin ortaya çıkarılmasına yönelik tüm taleplerin reddedildiğini ve soruşturmanın etkili bir şekilde yürütülmediğini vurguladı.
“Türkiye’de siyasi cinayetler ve faili meçhul olaylarda cezasızlık adeta bir norm haline gelmiş durumda. Bu dava da cezasızlık kültürünün bir uzantısı olarak görülebilir,” diyen Batı, Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları başvurunun bu hukuksuzlukları ortadan kaldırmasını umut ettiklerini belirtti.
Anayasa Mahkemesi’nden Beklentiler
Elçi ailesi ve avukatları, AYM’nin hem etkili bir soruşturma yapılmadığını tespit etmesini hem de dosyayı yeniden değerlendirilmek üzere yerel mahkemeye göndermesini talep ediyor. Ancak Türkiye’deki yargı sistemi ve geçmiş örnekler, bu beklentilerin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda belirsizlik yaratıyor.
Tahir Elçi ve Sembol Olan Adalet Mücadelesi
Tahir Elçi’nin ölümü, sadece bir hukuk cinayeti değil, aynı zamanda Türkiye’de insan hakları ve hukuk devleti kavramlarının ne kadar zayıf bir zeminde durduğunu gösteren bir olay olarak tarihe geçti. Elçi, yaşamı boyunca barış ve insan hakları mücadelesiyle tanınan bir hukukçuydu ve ölümü, bu mücadelenin sembolü haline geldi.
Bugün Tahir Elçi davasında yaşanan gelişmeler, adaletin herkes için geçerli olup olmadığını sorgulatan önemli bir dönüm noktasıdır. Türkiye’de cezasızlık kültürünün sona erdirilmesi için bu tür davaların etkili bir şekilde sonuçlandırılması, yalnızca mağdur aileler için değil, toplumun adalet inancı için de büyük bir önem taşıyor.
Anayasa Mahkemesi’nin kararı, sadece Tahir Elçi’nin davası için değil, Türkiye’de hukuk devleti ilkelerinin işleyip işlemediğini test eden bir mihenk taşı olacak. Adalet talebi hâlâ güçlü bir şekilde sürüyor ve bu mücadele, toplumsal hafızada uzun süre yer etmeye devam edecek.