Sosyal Fobi

Türkiye Psikiyatri derneğinin yapmış olduğu araştırmaya göre; üniversite öğrencilerinin %24’ünün A sosyal olduğu tespit edildi. Daha çok maddi durumu ve sosyal konumu yetersiz, hiç evlenmemiş, işsiz ve eğitim düzeyi yüksek olmayanlarda görüldüğü belirtilen sosyal fobinin oranının giderek arttığı belirtilmektedir. Araştırmada tedavinin yetersizliğinden de söz edilmektedir.

Uluslararası normlara göre sosyal fobi oranı % 2-3 civarında seyretmektedir. Türkiye’de bu oranın üniversite öğrencileri arasında %24’lere varması toplumsal açıdan bir tehlike işaretidir. Sosyal anksiyete bozukluğu olarak ta adlandırılan Sosyal fobi; bireyin başkaları tarafından yargılanabileceği kaygısını taşıdığı toplumsal ortamlarda mahcup ya da rezil olacağı konusunda belirgin ve sürekli korkusunun olduğu bir kaygı bozukluğudur. Kişiler başkalarıyla etkileşimde bulunmalarını gerektiren ya da bir eylemi başkalarının yanında yerine getirmeleri gereken durumlardan korkarlar ve bunlardan olabildiğince kaçınmaya çalışırlar.

Sosyal fobiye eşlik eden duygusal ve fizyolojik belirtilerden bazıları şunlardır. Anksiyete, Korku, Sinirlilik, Yüzde kızarıklık, Çarpıntı, Taşikardi, Aşırı terleme, Nefes darlığı, Ağız kuruluğu, Karın ağrısı, mide bulantısı, Baş dönmesi, Bulanık görme, Acil idrara çıkma ihtiyacı, Ellerde ve seste titreme şeklinde sayılabilir.

Başkalarının kendileriyle ilgili olarak anksiyeteli, zayıf, kaçık ya da aptal gibi yargılarda bulunacağını düşünürler. Ellerinin ya da seslerinin titrediğinin farkına varacaklarıyla ilgili kaygılarından ötürü toplum önünde konuşmaktan korkabilirler ya da düzgün bir biçimde konuşamıyor gibi görünmekten korktukları için başkalarıyla karşılıklı konuşurken aşırı kaygı duyabilirler. Diğer insanların ellerinin sallandığını görmesinden utanç duyacaklarından korktukları için başkalarının yanında yemekten, içmekten ya da yazı yazmaktan kaçınabilirler.

Sosyal fobinin başlangıç yaşı 10’lu yaşlardır. Ancak 5 yaş ve 35 yaşa kadar kişilerde de başlangıç yaygındır.

Çocuklarda ağlama, huysuzluk gösterme, dona kalma ya da tanıdık olmayan insanların olduğu toplumsal durumlardan uzak kalma olarak dışa vurabilir. Çocuklar bu durumun anlamsızlığının bilincinde değiller. Yetişkinler bu durumun anlamsızlığının farkındadırlar.

Sosyal fobi, kişinin günlük olağan işlerini, mesleki ve eğitimi ile ilgili işlevselliğini, toplumsal etkinliklerini ya da ilişkilerini oldukça olumsuz etkiler.

Sosyal fobili bazı kişiler çocuklukta davranışsal engellemeler yaşamış olabilirler. Muhtemelen biyolojik esaslı olduğu düşünülen kişilik özelliği ile ilgili olan psikolojik esaslı bilgiler sosyal fobili kişilerin ebeveynlerinin grup olarak, diğer ebeveynlere göre daha az dikkat eden daha ret edici ve koruyucu olduklarını göstermektedir.

Bazı sosyal fobi araştırmaları sosyal fobinin egemenlikten boyun eğmeye dayandığını ifade etmiştir. Örneğin egemen insanlar çeneleri havada yürüme ve göz temasında bulunma eğiliminde iken, boyun eğen insanlar ise çeneleri aşağıda yürüme ve göz temasından kaçınma eğiliminde olabilirler.

Sosyal fobi tedavisinde hem psikoterapi hem de farmokoterapi(ilaç tedavisi) kullanılmaktadır. Bazı araştırmalar her ikisinin birlikte kullanımının tek başlarına kullanımından daha iyi sonuçlar verdiğini göstermiştir. Hipnoz, destekleyici terapi, aile terapisi tedavide etkilidir. Aile terapisi tedavide sadece ailenin yardımını göstermekle kalmaz ayrıca hastanın sorununun kaynağını anlamada aileye yardımcı olabilir.

Arslan ÖZDEMİR