“Sessiz istila”

Türkiye üç gündür Hande Karacasu isimli bir ÅŸahsın çektiÄŸi ve sözde, “ülkemizdeki mülteci sorununun gelecekte nerelere varabileceÄŸine iÅŸaret etme” iddiasında bulunan 9 dakikalık kısa filmle çalkalanıyor. “Sessiz Ä°stila” isimli, kimileri tarafından “belgesel” olarak nitelenme ÅŸuursuzluÄŸunda bulunulan ve Youtube’da üç günde 4 milyona yakın izlenme sayısını ulaÅŸan kısa film, yapımcılarını daha ÅŸimdiden maddî olarak abat etmiÅŸ durumda… Bilin bakalım, masum iddiasının aksine resmen, zaten sığınmacılara karşı korkunç derecede bilenmiÅŸ olan kesimi ÅŸiddete teÅŸvik etme suçu iÅŸlenen “belgeseli” kim çektirmiÅŸ? Bütün söylemini mülteci düşmanlığı üzerine kuran Zafer Partisi Genel BaÅŸkanı Ãœmit ÖzdaÄŸ… Kendisi, Hande Karacasu’nun “sığınmacılar ve düzensiz göçmenlerle ilgili manipülatif ve provokatif” bir paylaşım yaptığı gerekçesiyle geçici olarak gözaltına alınmasının ardından, resmi twitter hesabında, “belgeseli kendisinin sipariÅŸ ve finanse ettiÄŸine” dair son derece gururlu bir açıklamada bulundu.

Şimdi, en basitinden bir Cin Ali hikâyesi kıvamındaki -dandik olduğu kadar kışkırtıcı- senaryosunun galeyana getireceği ilkel güdüler yüzünden çok ciddi linç girişimlerine yol açabilecek olan sözde belgeselin derinlemesine bir irdelemesini yapalım bakalım, kalemimizden neler dökülecek.

Yıl 2011. Sahne, halkımızın yarıdan çoÄŸunun artık ancak rüyasında görebileceÄŸi yiyeceklerle dolu bir buzdolabı sekansıyla açılıyor. En beyaz Türk’ünden çiftimiz -yine düşlerde kalan sucuklu kahvaltıları eÅŸliÄŸinde- doÄŸumunu bekledikleri “GöktuÄŸ” isimli en en beyaz Türk oÄŸulları için bembeyaz önlüklü doktorluk hayalleri kuruyorlar. Bu arada televizyonda Türkiye’ye ilk gelen Suriyeliler’le ilgili haberler verilirken, çiftimizin filmin sonunda izleyiciye “acıma ki acınacak hale düşmeyesin” dedirtmeyi hedefleyen birkaç insanî ve iyimser cümlesini duyuyoruz.

Film, bu kısa diyaloÄŸun ardından birden bire 2043 yılına atladığında bir de ne görelim; bizim kar beyazı GöktuÄŸ’umuz, bütün ülkeyi sinsice istila etmiÅŸ bulunan Araplar’ın arasında zenci; hastanede de doktor yerine temizlikçi oluvermemiÅŸ mi?… Tam bir felaket! Bir nükleer savaÅŸ ertesi gibi tasvir edilen yıkık dökük Ä°stanbul sokaklarında, kendisinin Türk olduÄŸunu anlayan egemenleÅŸmiÅŸ Araplar tarafından hırsla kovalandığı yetmezmiÅŸ gibi, hiçbir yerde kendi ana dilini konuÅŸamıyor; hiç kimse onun “GöktuÄŸ” ÅŸeklindeki gurur duyulası ismini doÄŸru söylemiyor; ona aÅŸağılayıcı bir ÅŸekilde “Ey Türk!” diyorlar.

Rezalete bakar mısınız!

Peki niye olmuş bütün bunlar?

Çünkü ebeveynleri gibi beyaz Türkler, 2010’larda baÅŸlayan mülteci akınına vaktinde itiraz etmemiÅŸler.

Belli ki hiç kimse bizim kar beyazı oÄŸluÅŸumuza anne babası ve türevlerinin kırk sene önce, ÖSO’ya destek veren Türkiye ordusunun Suriye’ye saldırmasına yönelik savaÅŸ tezkerelerine imza atan sözde muhalefet partilerinin anlı ÅŸanlı seçmenleri olduÄŸunu söylememiÅŸ. Belli ki hiç kimse bizim meleklerden beyaz GöktuÄŸ’umuza, o partilerin neferlerinin oradaki çoluk çocuÄŸun tepesine yaÄŸdırılan füzelerin üzerine vahÅŸi savaÅŸ naraları eÅŸliÄŸinde isimlerini yazdırdıklarından bahsetmemiÅŸ.

Belli ki beyaz olduÄŸu kadar da aydın olmasını beklediÄŸimiz GöktuÄŸ’umuz, o kirli savaÅŸ yüzünden ülkemize akın etmek zorunda kalan insanların halkımız tarafından önce “ucuz işçi bulmanın” sevinciyle nasıl da elleri ovuÅŸturularak karşılandığına, Kilis’te karılarının kızlarının nasıl üç kuruÅŸa satıldığına dair en ufak bir bilgiye sahip deÄŸil. Gün gelip tehlike çanları çalmaya baÅŸladığında da hükümetin ve suç ortağı muhalefet partilerinin savaÅŸ politikalarını yargılamak yerine, çoÄŸu hakikaten de maÄŸdur olan mültecilere saldırıldığını; kendisi gibi kaç sığınmacı gencin yok yere linç edilip öldürüldüğünü de bilmiyor.

Belli ki GöktuÄŸ’umuzun, bu coÄŸrafyada en az kendisi kadar hakkı bulunan Kürtler, Ermeniler, Rumlar gibi azınlık halkların, geçmiÅŸin Türkiyesi’nde ÅŸimdi kendisinin Araplar’dan gördüğü zulmün aynısına Türkler tarafından maruz bırakıldığından da hiç haberi yok. Hiç kimse ona anneleriyle telefonda ya da inÅŸaatlarda kendi aralarında Kürtçe konuÅŸtukları için linç edilen Kürt akranlarından; terhisine bir ay kala öldürülen 20 yaşındaki Ermeni genci Sevag’dan; Dersim’den; Alevi katliamlarından; Ermeni, Rum, Süryani soykırımlarından; Kürt illerinde daha 2015 yılında yaÅŸanan kanlı ablukalardan; bir hafta gömülmesine izin verilmeyip sokakta kurda kuÅŸa yem edilen Kürt analarından; derin dondurucuya gömülen çocuklardan; bodrumlarda cayır cayır yakılan insanlardan bahsetmemiÅŸ.

Bizim süt beyazı GöktuÄŸ’umuz geçmiÅŸin Türkiyesi’nde, Türklerle eÅŸit vatandaÅŸlık haklarına sahip olması gereken kadim Kürt halkının on yıllar boyunca kendi ana dilini konuÅŸmasının, çocuklarına kendi isimlerini koymasının yasak olduÄŸunu; bu insanlık suçlarına itiraz ederek hakkını arayan herkesin “terörist” damgası yediÄŸini; binlercesinin öldürüldüğünü; 90’lı yıllarda 30 bininin faili meçhul edildiÄŸini; 2010 yılından sonra bile hâlâ oralarda içinden dokuz yaşındaki çocuk iskeletlerinin çıktığı toplu mezarlar bulunduÄŸunu bilmiyor.

En önemlisi de 2043 yılında “Neden Arapların benim beyaz yurdumu sessizce istila etmesine vaktinde dur demediniz?” diye çemkirdiÄŸi anne babası gibi kar beyazı Türklerin, kendi ülkelerindeki kardeÅŸ halklara karşı iÅŸlenen bütün bu insanlık suçlarına “Ya sev ya terk et!” diyerek alkış tuttuÄŸundan bihaber.

Filmdeki kronolojiye göre 11 yaşında olduÄŸu 2022 yılının 3 Mayıs günü, öğretmenlik yaptıkları Kürt ilinin sınırındaki Kürtçe tabelaya orta parmak iÅŸareti çeken kar beyazı öğretmenlerin fotoÄŸrafını alkışlamış olmaları muhtemel bulunan anne babasına isyanı çok büyük oÄŸluÅŸumuzun…

E haklı tabi çocuk. İnsan dediğin kendi ana dilinde konuşabilmeli, ismi doğru söylenmeli, hiç kimse ırkından, dilinden, dininden, inancından dolayı hakir görülüp ötekileştirilmemelidir.

Lâkin, bu en temel insan hakları herkes için geçerlidir.

Oğluşumuzun şundan haberi yok ki kendisinin 2043 yılında maruz kaldığı tırmalanmaların en temel sebebi, ana babası gibilerin bıldır yedikleri hurmalardır.

Çünkü sustuğunuz her şeyin sırası bir gün size gelir, ona da ilahi adalet ya da karma denir.

Ki “herkes için adalet”, çok iyi bir ÅŸeydir; geleceÄŸimiz kutlu mutlu olsun.

Rabia MÄ°NE
Latest posts by Rabia MÄ°NE (see all)