Deniz Gezmiş’in “Kemalistliği” üzerine

Emperyalist istilaya karşı Anadolu’da sürdürülen savaşı desteklemek gerektiğini düşünen Bolşevikler bu savaşa ciddi katkılar sunmuşlardı. Şu sözler Lenin’e aittir: “Mustafa Kemal Paşa tabii ki sosyalist değildir ama o işgalcilere karşı bir kurtuluş savaşı veriyor… Emperyalistlerin gururunu kıracağına, Padişahı da yardakçılarıyla birlikte silip süpüreceğine inanıyorum.”

Ekim Devriminden hemen sonra olağanüstü zorluklarla boğuşan genç Sovyetler’in Anadolu’da süren savaşa yaptığı para, silah ve cephane yardımının özet dökümü şöyledir: Ağustos 1920 Halil Paşa’nın getirdiği Altın. Osmanlı lirası karşılığı 100.000 külçe altın. Eylül 1920’de 1.000.000 altın ruble. Eylül 1920 Erzurum’da teslim edilen 2000 külçe altın. Nisan 1921’de 4.000.000 altın ruble. Haziran 1921 Almanya’dan silah alımı için 1.400.000 altın ruble. Aralık 1921 Frunze’nin getirdiği 1.100.000 altın ruble. Mayıs 1922 hükümetten hükümete 3.500.000 altın ruble. Mayıs 1922 hükümetten hükümete 11.000.000 altın ruble. Genel Toplam :80.000.000 TL. 45.181 tüfek, 3210 makineli tüfek, 96 adet ağır makineli tüfek, 166.910 adet çeşitli tipte top mermisi ve yüzlerce sandık cephanelik.

Sovyetler, bunca yardımı neden yapmıştı? Bolşevikler hidayete erip Kemalist oldukları için değil elbette. Komünistler, sosyalizme çıkma ihtimali olmasa bile her zaman tarihsel açıdan ilerici özellikler taşıyan emperyalist işgale karşı mücadeleleri desteklediler. Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu da emperyalist işgale karşı sürdürülen Anadolu kurtuluş mücadelesini “desteklenmesi gereken bir hareket” olarak değerlendirmiş ve bu örgütün üyeleri belki de pragmatik bir amaçla kendilerini “ikinci kurtuluş savaşçıları“ şeklinde tanımlamışlardı. Ama buradan hareketle onlara Kemalist diyemezsiniz.

Yeni jenerasyon, vakti zamanında bizi çok uğraştıran ya da bizimle çok uğraşan ünlü 141 – 142. maddeleri bilmeyebilir. Ağzımızdan ve kalemlerimizden çıkan hemen her söz ceza yasasının bu maddelerine çarpardı. Komünizm propagandasını ‘yasaklayan’ bu ceza maddeleri Deniz’in idam sehpasından haykırdığı son sözlerini de yıllarca yasaklamıştı. Pek çok davaya konu olan Deniz’in son sözleri, idamından 22 yıl sonra, yani 141-142. maddeler kalktıktan sonra “12 Mart, İhtilal’in Pençesinde Demokrasi” başlıklı bir TV programında Anadolu halklarına ulaşabildi. Deniz’in son sözlerini, Mehmet Ali Birand, Can Dündar ve Bülent Çaplı’nın yer aldığı programa katılan Deniz’lerin avukatı Halit Çelenk açıklamıştı. Yoldaşımız Deniz Gezmiş’in ölmeden önceki son sözleri şöyledir: “Yaşasın Marksizmin Leninizmin Yüce İlkeleri, Yaşasın Türk ve Kürt Halklarının Bağımsızlık Mücadelesi. Kahrolsun Emperyalizm. Kahrolsun Faşizm.”

Diyecek fazla bir şey yok; idam sehpasındaki son sözleri “Yaşasın Marksizmin Leninizmin yüce ilkeleri…” olan bir devrimcinin ideolojik ve siyasi kimliğine ‘Kemalist’ yazmaya çalışmak akıl dışı bir davranıştır.