Sermaye ve Savaş: İkinci Dünya Savaşı yıllarında Alman şirketlerinde zorla çalıştırılan işçiler

Alman şirketleri, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Nazi Almanyası’nın müttefiki olarak savaş ekonomisine katkı sağlamak için çeşitli sektörlerde üretim yaptılar. Bunlar arasında kimya, metal, silah, otomotiv, ilaç, tekstil, gıda gibi alanlar vardı. Bu sektörlerde üretim yapabilmek için ise büyük bir işgücüne ihtiyaç duydular.

Nazi Almanyası’nın işgal ettiği ülkelerden zorla getirilen milyonlarca işçi, Alman şirketlerinin fabrikalarında çalıştırıldı. Bu işçiler arasında Yahudiler, Slavlar, Romanlar, Sovyet savaş esirleri, direnişçiler ve siyasi mahkumlar gibi farklı etnik ve siyasi gruplardan insanlar vardı. Alman şirketleri, bu işçilere çok düşük ücretler ödediler veya hiç ödeme yapmadılar.

Bu işçilerin sayısı 1939-1945 yılları arasında yaklaşık 12 milyonu buldu. Çok ağır ve tehlikeli çalışma koşulları dayattılan bu işçiler uzun saatler çalıştırıldılar, yeterli beslenme ve barınma imkanları sağlanmadı, hastalık ve yaralanmalara karşı tedavi edilmediler, fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldılar. Birçok işçi bu koşullarda hayatını kaybetti veya sakat kaldı.

Alman şirketleri bu zorla çalıştırma politikası sayesinde savaş döneminde büyük karlar elde etti. Özellikle IG Farben, Krupp, Siemens, Volkswagen, Daimler-Benz gibi şirketler savaşın en büyük kazananları oldu. Örneğin IG Farben adlı kimya şirketi Auschwitz toplama kampının yanında bir fabrika kurarak burada çalıştırılan Yahudi ve diğer mahkumların emeğini sömürdü. Bu fabrikada sentetik kauçuk ve benzin üretimi yapıldı. IG Farben ayrıca Zyklon B adlı gazın da üreticisiydi. Bu gaz toplama kamplarında mahkumları öldürmek için kullanılıyordu. IG Farben’in savaş dönemindeki cirosu 6 milyar Reichsmark’ı buldu.

Alman şirketlerinin zorla çalıştırma uygulaması savaşın sona ermesiyle de bitmedi. Savaştan sonra Almanya’nın bölünmesiyle birlikte bazı Alman şirketleri Batı Almanya’da faaliyetlerine devam ettiler. Bu şirketler savaştan önceki sermayelerini korudular veya arttırdılar. Savaş döneminde zorla çalıştırılan işçiler ise haklarını aramak için uzun bir mücadele vermek zorunda kaldılar. İlk olarak 1950’li yıllarda başlayan tazminat talepleri karşısında Alman şirketleri direnç gösterdiler. İşçilerin çoğunun kimlik belgeleri olmadığı veya kaybolduğu için kanıt sunmalarını istediler. Ayrıca işçilerin hangi ülke vatandaşı olduklarına göre farklı muamele yaparak ayrımcılık yaptılar. Bazı ülkelerle yapılan anlaşmalarla işçilere sembolik miktarlarda ödemeler yapıldı ancak bunlar yetersiz ve adaletsiz bulundu.

1990’lı yıllarda ise Alman şirketlerinin zorla çalıştırma uygulaması uluslararası bir gündem haline geldi. Birçok ülke, sivil toplum kuruluşu ve insan hakları örgütü Alman şirketlerine baskı yaparak işçilere tazminat ödemelerini istedi. Alman şirketleri ise bu talepleri reddetmeye veya ertelemeye çalıştılar. Ancak 1998 yılında Almanya’da iktidara gelen Yeşiller-Sosyal Demokrat Parti koalisyonu, bu konuyu çözmek için bir girişim başlattı. Alman hükümeti, Alman şirketleri, işçilerin temsilcileri ve ilgili ülkeler arasında bir uzlaşma sağlamak için bir fon kurdu. Bu fon, Alman şirketlerinin ve Alman hükümetinin katkılarıyla oluşturuldu ve 2000 yılında resmen kuruldu. Bu fon aracılığıyla zorla çalıştırılan işçilere veya yakınlarına tazminat ödemeleri yapıldı. Bu ödemelerin toplam miktarı yaklaşık 5 milyar euro olarak belirlendi. Bu fon, 2007 yılında tazminat ödemelerini tamamladığını duyurdu.

NHY/ Deniz Çınar