PTT bünyesinde taşeron olarak çalışan 17 binden fazla işçinin sesi bir kez daha İstanbul’da yükseldi. Sirkeci’deki PTT İstanbul Başmüdürlüğü önünde bir araya gelen PTT-SEN üyeleri, yalnızca kadro değil, anayasal hak olan sendikal örgütlenme taleplerini de duyurmak için basın açıklaması yaptı. Ancak ne yazık ki 184 yıllık bu kamu kurumu, kendi üniformasını giyen, kendi araçlarını kullanan bu işçileri görmezden gelmeye devam ediyor.
Açıklamada, PTT Genel Müdürlüğü’nün taşeron işçileri resmen yok sayan açıklamaları hedef alındı. Aynı işi yapan, aynı çuvalı sırtlayan işçiye “sen benim çalışanım değilsin” demek yalnızca hukuksuzluk değil, apaçık bir vicdansızlık. Sendika adına konuşan eski PTT çalışanı Süleyman Şen’in ifadesiyle: “Bu zihniyet, 184 yıllık bir kurumu yönetmemeli.”
Sermaye Hattı, Emek Direnişi
Şen, PTT Genel Müdürlüğü’nün, taşeron işçileri örgütleyen PTT-SEN’in isim hakkına dair dava açmasını da hatırlatarak, bu girişimin yargıdan döndüğünü ve Yargıtay tarafından dahi onandığını vurguladı. Ancak PTT yönetimi, yargı kararlarını hiçe sayarak, sendikal örgütlenmeyi bastırmakta ısrar ediyor.
Daha vahimi ise yasal olarak yalnızca kamu çalışanları tarafından dağıtılabilecek tebligatların, taşeron işçilere dağıttırılması. Bu durumun hukuken geçersiz olduğuna dikkat çeken Şen, gözaltına alınan gazetecilere yönelik tebligatların bile bu yolla iletildiğini, dolayısıyla usulden iptal edilebileceğini belirtti. “Yargı kararlarını hiçe sayan bu keyfiyetin adı sadece sömürü değil, hukuk tanımazlıktır,” dedi.
Bir Kurumun İflası: Emekçinin Varlığı Yok Sayılıyor
PTT-SEN üyesi ve eski PTT yöneticisi Emin Kan ise, kurumun adını taşıyan bir sendikanın yasadışı ilan edilmesine tepki gösterdi. “Yargı kararları ortada, mahkemeler bizim ismimizin haklı olduğunu açıkça ortaya koydu,” diyen Kan, PTT yönetiminin bu gerçeği çarpıtmasını, işçilerin sendikal haklarını gasp etmeye yönelik siyasi bir hamle olarak değerlendirdi.
Kan, 17 bini aşkın taşeron işçinin yıllardır PTT logosu altında çalıştığını, ama emeklerinin ve varlıklarının resmen inkâr edildiğini söyledi:
“PTT aracını kullanıyoruz, PTT çantasını taşıyoruz, ama PTT’ye göre biz yokuz. Bu, yalnızca bir hak gaspı değil, örgütlü emeğe yönelmiş bir inkâr politikasıdır.”
Bir Kamu Kurumunun Taşeronlaştırılması
PTT gibi tarihi bir kurumun, kendi asli hizmetlerini bile taşeron eliyle yürütüyor olması, yalnızca ekonomik değil, siyasi bir tercihi de ortaya koyuyor. Daha düşük maliyetle işçiyi sömürmek adına hukuk ve ahlak çiğneniyor. Bu tercihler, kamunun değil, taşeron şirketlerin çıkarlarını önceleyen neoliberal politikaların ürünüdür. Bu politikalar yüzünden kamuda çalışan işçiler yıllarca güvencesiz, sosyal haklardan yoksun bir biçimde çalıştırılıyor.
“Bu Sömürü Bitene Kadar Direneceğiz”
Açıklamanın sonunda hem Kan hem de Şen, mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceklerini vurguladı. “PTT-SEN, hukuki ve fiili tüm engellemelere rağmen sendikal mücadelesini sürdürecektir. Kadro hakkı başta olmak üzere, tüm haklarımızı alana kadar bu direniş sürecek” diyen sendika temsilcileri, kamuoyunu da bu haklı mücadeleye destek olmaya çağırdı.
Bir kamu kurumu emekçilerine sırtını dönmüşse, artık kamu yararından değil, özel çıkar ilişkilerinden söz etmek gerekir. PTT-SEN’in mücadelesi, yalnızca taşeron işçilerin değil, bu ülkede emekle yaşayan herkesin mücadelesidir.
- NHY/: ANKA Haber Ajansı
- Avrupa Rekor Sıcaklıklarla Yandı: 2024’te 335 Kişi Aşırı Hava Olayları Nedeniyle Hayatını Kaybetti - 15 Nisan 2025
- “Koyun Sürüsü Değiliz”: Türkiye’de Liselilerden Proje Okul Uygulamasına Karşı Tarihi Protesto - 14 Nisan 2025
- Bluesky CEO’su Jay Graber: “Gücü Milyarderlerden Alıp Kullanıcıya Geri Vermeliyiz” - 14 Nisan 2025