Osmanlıdan Günümüze Yabancılarla Yapılan Anlaşmalar

Yabancı yatırımcılar, gittikleri pazarlarda öncelikli çıkarlarını en üst düzeyde garantilemeye çalışır ve bunu yasalarla teminat altına alırlar. Esas olarak uluslar arası antlaşmalar bunun içindir. Osmanlı döneminde ise, zamanın tüccar ve tefecileri işlerinin devamının garantisi için birçok anlaşmalar yapmışlardır. Şimdi kısaca bunlara değinelim.

Fatih Sultan Mehmet zamanında Venedikli Tüccarlarla ticaret antlaşmasını imzalamışlar. Ve Venedikli Tüccarlar Osmanlı pazarında istedikleri şekilde ticareti şekillendirebilmişler.

Kanuni Sultan Süleyman ise Fransızlarla ünlü Kapitülasyonları imzalamışlar. Kapitülasyonlarla Fransız Tüccarlar Osmanlı pazarlarında palazlanmışlardır. 1740 yılından sonra da bu Kapitülasyonlar kalıcı hale getirilmiştir. Yabancı Tüccarların her tür hareket serbestîsi sağlanmıştır. Yerli Tüccarlar ise onların yanında çırak olarak kalmışlardır.

1838’de Osmanlı-İngiliz Ticaret Antlaşması imzalanmıştır. Bu Antlaşma ile İhracat yasağı kaldırılmış, Devlet tekelleri kaldırılmış, Yabancı Tüccarlar Yerli Tüccarlarla aynı haklara sahip olmuşlardır. İşte tamda bu yıllarda Aydın ve çevresindeki Meyan Kökü ile ilgili işletmeciliklerini yaygınlaştırmışlardır. Meyan Kökü bittikten sonrada bırakıp gitmişlerdir.

Bu dönemde Osmanlı-Rus savaşında Osmanlının yenilmesi üzerine, Osmanlının müttefiki olan İngilizler yaptıkları yatırımları savaş tazminatı olarak Osmanlıdan geri istemişler. Hazineden para olmayınca yeşil zenginliğimiz olan “Ormanlarınız var.” Diyerek hedef göstermişler. Bunun üzerine orman kıyımı başlar, Tomrukların sayımı için bir Genel Müdürlük kurulur ve bu iş yaptırılır.

5 Haziran 1947’de ABD’nin ünlü Marşhal Planı devreye girer. Yani ABD büyük imtiyazlarla Türkiye pazarına girer.12 Temmuz 1947’de ilk Türk-ABD antlaşması imzalanır.

18 Ocak 1954’te Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu yürürlüğe konur.
Emperyalizm, 1990’lı yıllardan itibaren dünya halklarını sömürme, teslim alma politikalarına karargah işlevi yapan örgütlenmelerine yenile­rini ekledi. Bunlardan biri TRIPS (Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları) ve MIGA (Çok Taraflı Yatırımları Garantileme Ajansı), diğeri de MAI (Çok Taraflı Yatırımlar Antlaşması)’dır,

90’lı yıllardan sonra ise uluslar arası tekeller, dönemin hükümetlerine isteği yasayı yaptırıp, iç hukuku da ona uyarlamaya zorluyorlardı. Devletin küçültülmesi, özel ve yabancı sermayenin teşviki ve önünün açılmasını sağlamakla uğraşır olmuşlardı. MAI, MIGA ve GATT antlaşmalarının imzalanması, ülkemizin bugünkü hale gelmesini sağlamıştır. İşte Aydın’daki Jeotermal santraller, madden sahaları bu yasaların kolaylaştırıcı özelliklerinden kaynaklanmakta. Ve siyasilerin seslerinin ve itirazlarının çıkmaması da bundandır. Anlaşmazlık ve itiraz durumunda Uluslar arası Tahkim Kurulunca cezalandırılacakları için bir şey söylenmemektedir.

Uluslar arası sermaye iç hukuk ve yasalardaki engelleri de yine ayrı bir yasa ile aşmış görülüyor. Özellikle 24 Ocak Kararları yabancı ve yerli sermayenin anayasası olmuş, emekçilerin ise haklarının dumura uğratılmasının yasası olmuştur. Şu açıklama ona en iyi cevaptır.

“Anayasanın 90. maddesine göre: ‘Milletlerarası bir antlaşmaya dayanan uygulama ve antlaşmaları ile ka­nunun verdiği yetkiye dayanarak yapılan ekonomik, ticari, teknik veya idari antlaşmaların TBMM’ce uygun bulunma zorunluluğu yoktur. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulmaz. (Ek cümle: 07.05.2004-5170/7)

Kısaca her şey kitabına uydurulmuş. Yaşadığımız yaşam alanlarımızda bizler misafir görünmekteyiz. Osmanlıdan bu güne işte ülkeyi yönetenler, ülkemize yukarda sırladığımız ‘ iyilikleri’ yapmışlar…

Ali MAKAL