Hani bir sarı kutu vardı, çocukluktan kalan. Hani açmaya hiç cesaret edemediğimiz. İçine hüzünleri, kederleri sıkıştırdıkça sıkıştırdığımız. Büyüttükçe büyüttüğümüz. Ninniler bile söylediğimiz o sarı kutu. Kimi zaman cennete çıkardığımız. Kevser ırmaklarından sular içirdiğimiz. Kimi zaman kahır edip cehennemin dibine geçirdiğimiz. Uyusunda büyüsündü sarı kutumuz.
Eee büyümez mi?
Büyüdü.
Gel otur hatırlatayım sana o günü. Heyy biraz yakınıma gel korkma yahu.
Bunu da nereden çıkarıyorsun? Kimsecikler bişey diyemez sana.
Otur hadi şuraya.
Şöyle bir köpüklü kahve yapayım bize. Sen şimdi şekerli istersin. Ahaha bildim ama değil mi?
Bilir tabi insan, bilmez mi?
Hıhh güzel oldu kahvem.
Al bakalım. Nasıl beğendin mi?
Peki peki anlatayım.
Hatırlıyor musun bi defasında izbe bir ev görmüştüm. Seni de zorla sürüklemiştim oraya. Homurdandıkça homurdanmıştın. Öyle işler gelirmişte böyle işler gelirmiş başımıza. Ne korkmuştun he ahaha
Evet evet biraz pis kokuyordu. Ağırdı kokusu. Terk edilmiş eşyaların boynu nasıl da büküktü. Bence terk edilmişliğin kokusuydu.
Sen: “amma da işemişler he” demiştin
Kırık bir ayna vardı duvarda. Boydan boyaymış bir vakitler, belliydi. Yarısı kalmış öylece diğer yarısı ise duvarda iz bırakmıştı.
Bir vakitler buradaydım bilin dercesine.
Durup dururken soyun demiştim sana. Tir tir titremiştin.
Çok gülmüştüm o haline “seni korkak seni” demiştim. Ürkek ürkek soyunmuştun. Ben de tabi. İzlemiştik o aynadan kendimizi. İzlemiştik dakikalarca. Bi hayli sevmiştim seni o gün, güzeldin.
Sarıydı o ev sapsarı
Yıkılmış
Ter edilmiş
Kokuşmuş
Duvarda bir resim kalmıştı. Biz vardık, buradaydık diyordu. Adam huysuz gibi biraz, kadın güzel, çok güzelmiş.
Küçüktük biz, küçük ama görmüştük o izbe evde ayrılıkların ne kadar sarı olduğunu.
Alıp kutuya koymuştuk kokusuyla o evi. Ama şimdi açma.
Yok açma açma!
Bizi özlüyorum.
- Kara topaç… - 13 Mayıs 2017
- O Evin Öyküsü…
- 1 Mart 2017 - Yüzünü asmak yok hep güleceksin - 25 Şubat 2017